yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,2226
EURO
37,3000
ALTIN
2.930,96
BIST
8.860,30
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Hafif Yağmurlu
21°C
Yalova
21°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
17°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
16°C
Cuma Parçalı Bulutlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C

Tarihteki Büyük Kütüphaneler ve Günümüz.

30.09.2024 12:37
0
A+
A-

Tarihte bilinen ilk kütüphane Asurbanipal Kütüphanesi. M.Ö 7. yüzyılda Asur Devleti’nin başkenti Ninova’da Kral Asurbanipal tarafından kurulmuş. Bilime ve kültüre önem veren Asurbanipal kendi ülkesinde yazılmış bütün eserler ile Akadlar, Sümerler ve Babilliler tarafından yazılmış binlerce eseri, kurduğu bu kütüphanede topladı. Ortadoğu’nun sistemli biçimde toplanıp kataloglanmış ilk kitaplığıdır. Asurbanipal’in yazıcıları, onun emri üzerine tapınak kitaplıklarında buldukları her türden metnin aslını ya da kopyasını topladılar. Bunlar; Asur, Kalah (bugün Nimrud), Irak ve Ninive’den getirilen tablet koleksiyonuna eklendi. Bunların çoğu gözlenen belli olaylara; insan, hayvan ve bitkilerin özellikleri ile davranışlarına; Güneş, Ay, gezegen ve yıldızların hareketlerine dayanan fal metinlerinden oluşur. Ayrıca, yazıcıların eğitimi için gereken Sümerce, Akadça ve başka dillerde sözlükler de vardır. Asurbanipal, büyü, ayin, dua, masal, atasözü gibi metinlerin yanı sıra gerek dinsel gerek din dışı pek çok yapıtı da kitaplığına getirtmiştir. Yaradılış, Gılgamış, Irra, Etana ve Anzu gibi geleneksel Mezopotamya destanlarının günümüze kadar gelebilmesinde, onun kurduğu bu kitaplık çok büyük bir rol oynadı. M.Ö 612’de Ninova şehri Babilliler ve Medler tarafından işgal edilince kütüphane yakıldı. Kütüphanede bulunan yazma eserlerin bu yangından dolayı yok olduğu, ancak kil tabletlerin de bu sayede “fırınlanarak” binlerce yıl korunduğu düşünülüyor. 19. Yüzyılın ortalarında bölgede yapılan kazılar sonucu 30.000’den fazla kil tablet bulundu. Aralarında Gılgamış Destanı’nın yazılı olduğu tabletlerin de yer aldığı bu eserler günümüzde Londra’daki Britanya Müzesinde sergileniyor…

*****

İkinci en eski büyük kütüphane ise İskenderiye Kütüphanesi. M.Ö 330 dolaylarında kendi adını taşıyan bir şehir kuran İmparator Büyük İskender, dönemin en büyük kütüphanesini de inşa etmek ve İskenderiye’yi medeniyetin başkenti yapmak istiyordu. Büyük İskender’in Ninova’daki Asurbanipal Kütüphanesini gördüğü ve ondan ilham aldığı düşünülüyor. Büyük İskender dileğini gerçekleştiremeden hayatını kaybedince, ondan sonra tahta geçen I. Ptolemaios bu kütüphane için çalışmalara başladı. Büyük İskender’in istediği gibi, farklı ülkelerde yazılmış eserler Yunancaya çevrilerek tek bir çatı altında toplandı. Tarihin ilk kütüphane kataloğunun da, İskenderiye Kütüphanesinde bulunan eserler için (400.000 ila 700.000 parşömen) hazırlandığı düşünülüyor.

Eski metinleri kopyalamanın yanında Akdeniz’in dört bir yanından gelen bilim insanlarının araştırmaları da bu kütüphanede kendine yer buldu. Farklı zamanlarda Strabon, Öklid ve Arşimet; kütüphaneye eserler kazandırdı. Burada Yunan, İbrani ve Mezopotamya’ya ait binlerce papirüs bulunması, Yunan, Roma, Yahudi ve Süryani kültürlerini öğrenmek isteyen dünyanın her yanından bilim ve devlet adamını buraya çekiyordu. Yunanlı yazar Galen’e göre, limana gelen yabancıların, yanlarındaki kitapları teslim etmeleri istenirdi. M.Ö 2. ve M.Ö 1. yüzyıllarda altın dönemini yaşayan kütüphanede, yaklaşık 500 bin papirüs tomarı bulunuyordu. Milattan sonra üçüncü yüzyılda bir yangınla yok olan İskenderiye kütüphanesi, beraberinde Antik Yunan’ın kültürel mirasının büyük bir bölümünü bilinmezliğe gömmüştü…

*****

Diğer iki en eski ve büyük kütüphanenin ikisi birden İzmir’deydi. Birincisi Bergama Kütüphanesi, ikincisi Efes’deki Celcus Kütüphanesi.

Tarihin en zengin kütüphanelerinden biri olan Bergama Kraliyet Kütüphanesi, M.Ö 197-159 yıllarında Pergamon Kralı II. Eumenes tarafından yaptırılmıştı. Kültür ve Sanatın merkezi olan Bergama’da, klasik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan kütüphanede, şimdi Berlin Müzesinde bulunan 3,5 metre yüksekliğindeki Athena heykelinden başka, tanrı heykelleri, önemli yazar ve şairlerin büstleri yer alıyordu.

Kitaplıkları heykellerle süslemek, kitapları dikine raflara yerleştirmek geleneği Bergama’da başlamıştır. Çünkü kitap, yaprak, sayfa ve fihristi bu kütüphane icat etmiştir. Rivayete göre, bu rekabetten rahatsız olan İskenderiyeliler, o zamanın tek yazı malzemesi olan papirüsü ihraç etmeyi durdururlar. Bu da Bergamalıların parşömeni (üzerine yazı yazmak veya resim yapmak için kullanılan özel hazırlanmış hayvan derisi) icat etmesini hızlandırır. Parşömen ismi Bergama’dan gelir ve ‘Bergama (Pergamon) Kâğıdı’ anlamında Latince Charta Pergamena’dan türemiş ve bütün dillere de buradan geçmiştir. M.Ö 133 yılında Romalılar, Bergama Devletini ele geçirir ve kütüphane istiladan sonra önemini yitirir. Söylentiye göre, Roma İmparatoru Marcus Antonius, bu kütüphanedeki kitapları, yanan İskenderiye Kütüphanesinin tekrar güçlenmesi için Mısır Melike’si Kleopatra’ya hediye eder. M.S 3. yüzyılın sonunda çıkan bir savaşta kütüphane yerle bir olur.

Tanrıça Artemis’e adanmış Efes şehrinde inşa edilen Celsus Kütüphanesi ise, İskenderiye ve Pergamon Kütüphanelerinden sonra tarihin en önemli ve en büyük kütüphanelerinden biridir. Şehir, döneminin en önemli merkezlerinden biri olarak zengin ve kalabalık bir nüfusa sahipti. Kütüphane, M.S 135 yılında, Asya eyaletinin yöneticisi Tiberius Julius Celsus Polemaeanus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılmış anıtsal bir yapıdır. Celsus Kütüphanesi günümüz kütüphanecilik anlayışına ek olarak sanatsal bir yapı özelliği de sergilemiştir. Cephesi çok zengin şekilde süslenmiştir. Süs olarak kullanılanlar arasında heykel, kabartma ve bunları çevreleyen sütun ve alınlıklar bulunmaktadır. Ancak bu eserlerin çoğu şimdi Viyana Müzesindedir. Mermer bir merdiven ve sütunların yanı sıra Bilgelik, Fazilet, Zekâ ve Bilgi’yi temsil eden dört heykele sahipti…

*****

Bir diğer eski ve büyük kütüphane ise Beytülhikme Kütüphanesidir. Beytülhikme kendi döneminin bilim ve kültür merkezi olması amacıyla 8. yüzyıl sonu ya da 9. yüzyıl başlarında Bağdat’ta kuruldu. Felsefe ve bilimle ilgili eserlerin Arapçaya çevrilmesi ve yeni eserlerin yazılması için bilim insanlarının bir araya geldiği bir merkez oldu. Hint rakamlarının -ve en önemlisi sıfırın- Arap dünyasına ve oradan da tüm dünyaya yayılması Beytülhikme’deki çeviriler sayesinde gerçekleşti. Abbasi Halifesi Me’mûn zamanında en parlak günlerini yaşayan Beytülhikme, Orta Çağ’ın en zengin kütüphanesi ve bilim merkezi hâline geldi ve 500 yıldan uzun bir süre hizmet verdi. 1258’de Cengiz Han’ın torunu Hülagu Han Bağdat’ı ele geçirince Moğollar Beytülhikme’yi de şehrin geri kalanı gibi yakıp yıktı. Hatta bazı kitapların şehirden geçen Dicle Nehri’ne atıldığı ve nehrin günlerce mürekkep renginde aktığı rivayet edilir (İslam dünyası bu büyük yıkımdan sonra, ne yazık ki benzer kütüphaneler kurmaya girişmedi. Baha, bunun yarattığı boşluğun İslam dünyasının içinde bulunduğu kaosda oldukça etkili olduğunu yazılarında zaman zaman vurguluyor)…

*****

Dünyadaki en eski ve en büyük bu 5 kütüphanenin 2’si İzmir’de, diğerleri ise yine Osmanlı Coğrafyası içinde yer alıyorlardı. Yani bulunduğumuz coğrafya geçmişte kitaba çok önem veren bir bölgeydi. Bugün ise ülkemizdeki kitap basımı ve kitap okuma oranı gibi rakamların oldukça iç karartıcı seviyede olduğunu biliyoruz.

Eurostat 2022 verilerine göre Türkiye, Avrupa’da Romanya’dan sonra en az kitap okuyan ikinci ülke.

7-8 yıl önce yayınlanan bir raporda da şu veriler yer alıyor: Japonya’da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye’de sadece 23 milyon. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda, Türkiye kitap okuma oranında 173 ülke arasında 86. sırada. Japonya’da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye’de ise 6 kişi 1 kitap okuyor. Türkiye’de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965’e göre 14 kat arttı. Ama yüksek öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı toplamı 1965’in de altında kaldı…

*****

Internet çağında kitabın demode olduğunu iddia edenler olacaktır. Bence böyle bir bakış doğru değil. Internetteki bilgi kirliliği ve aradığın özel konuyu bulabilmekteki güçlük, kitabı önemli bir konumda tutmaya devam ediyor. Kitabı eline almanın ve kitap kokusunun yarattığı huzur ise bence apayrı bir hoşluk. Çiçekli bir odada, kahve ve müzik eşliğinde okunan güzel bir kitabın tadı başka ne de olabilir ki (bu tabloya tütsü de ilave edilebilir)…

İçinde yaşadığımız coğrafyanın geçmişte kitaba ve kütüphaneye verdiği değer ile, bugünkü durum ciddi bir çelişki içinde. Bunun geçici bir olumsuz dönem olduğunu umuyor ve diliyorum…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.