Hasta bir insanın sevgiye, şefkate ve merhamete ihtiyacı vardır. Ama maalesef Malthus ve Darwin bunu yoketti.
Acı çeken insanların birçoğu çok rahatlıkla görülebilir ama birçoğunu da kimse görmez, göremez. Modern dünya herşeyi endüstrileştirdi. Zaten Oswald Spengler’ın öngördüğü ikinci dindarlık da tam bu yüzden ortaya çıktı. Milyarlarca insan günümüzde acı çekiyor. Somali’deki veya Bangladeş’tekinin çektiği acılardan herkes haberdar ama Güney Kore ve İsveç gibi ülkelerin gerçeklerinden ve gerçekliğinden pek kimse haberdar değil. Bir insan neden ölmek ister? Zaten ötenazi tartışmalarına neden olan şey, acı çekenlerin çok ihtiyacı olan sevgi, şefkat ve merhametten mahrum bırakılmaları değilse ne olabilir ki?
- Yüzyılın ilk yarısındaki İngiltere’yi tarihçiler bir kabus olarak anlatıyor. Peki bugünleri; 100, 200, 300 yıl sonra tarihçiler nasıl anlatacak? Beyin yıkamanın çağı mı? Kara propagandaların çağı mı? Ne? Ama korkunç acılar çekip de kimsenin görmediği, göremediği veya görmezden geldiği ve hatta belki hakettiğini düşündükleri kimseler tamamen gerçek.
Erken Hristiyanlar, hayırseverliğe verdikleri önemle ve korkunç salgınlarda dahi canlarını hiçe sayarak hasta bakımlarını üstlenmeleri gibi özellikleriyle Roma İmparatorluğunun alt sınıf sakinlerinin kalbini kazanmıştı. Tabi Konstantin ile iktidar oldu ve birçok güzel özelliğini kaybetti. İstisnalar var elbette ama Martin Luther ile olan süreç ile, sözde İsa’ya yaklaşma sloganıyla yola çıkarken, aslında daha da uzaklaştılar. Çin’de de benzer özellikler gösteren Kurtuluşçu Dinler ortaya çıkmıştı. Çünkü iyilik ve sıcaklık kimin hoşuna gitmez ki? Ama bilhassa zaman böyle toplulukları uzun vadede bir canavara dönüştürebiliyor. Aslında iyi bir komünite oldukça faydalıdır ama özellikle günümüz Avrupası veya Doğu Asyasındaki gibiler ‘Olmaz olsun’ dedirtiyor.
Protestan Ahlakının kapitalizmin önünü açtığı söylenir. Konfüçyüsçü Ahlak için de Doğu Asya’nın başarısının sırrı olduğu söylenir. Ama insan etten kemiktendir. İnsanı demir ve silisyumdanmış gibi sayan anlayışlar gerçekten maddi birikim yarattı ama insan bedeli asla hesaba katılmadı.
Aslında adalet duygusunu yitirmemiş bir kimse günümüzün görülemeyen kurbanlarını görebilse ‘Bir eşeğe dahi böyle davranılmamalı’ gibisinden bir yorum yapacak ancak sadece hikayelerin az bir kısmını görebildiği için aynı kişi hakkında tam tersine ‘Oh olsun’, ‘Kaderine razı olsun’ ve ‘Hakettiği bu’ şeklinde yorumlar yapabiliyor. Tabi bu kimseleri de suçlamak doğru değil çünkü nasıl 2 boyutlu bir şey çizginin öteki tarafındakileri göremiyorsa 3 boyutta olan bizler de duvarların arkasını görmekten aciziz.
Dünya böyle! Ama biz doğru olan ne ise onu yapmalıyız!