RAMAZAN’DAN ÖĞÜT: “HADDİ AŞMAYIN!”
Sınır koymak, hayatımızı idame ettirmek ve yaşantımızda düzen sağlamak için en önemli ihtiyaçtır. Kişinin sınırlarını bilmesi ve belirlemesi kendisine güvenli bir yaşam alanı sağlaması ve huzuru için elzemdir. Bu, hem özel hayatımızda hem sosyal hayatımızda ayaklarımızı yere sağlam basmamızı sağlar. İslam dini mü’minin hayatında da bu anlamda, hem kendisine , hem Rabbine, hem de yaşadığı çevreye karşı sorumluluklarını ve sınırlarını belirleyen bir oto kontrol sistemi oluşturmasını sağlayacak kurallar belirlemiştir. Yani sınırlar tayin etmiştir. Bunlar “Hudûdullâh” olarak isimlendirilir. Helal ve haramların yani ilahi sınırların belirlenmesidir de diyebiliriz.
Peki ne için? Yani Rabbimizin sınırlar tayin etmesi ve bunların aşılmaması için de sıkça ikazlarda bulunmasının hikmeti nedir?
Çünkü çizilen her bir sınır dâhilinde gerek ferdî gerek toplumsal hayatımızla ilgili bir kural vardır. Ve bunlar bizim dünya ve ahiret saadetimiz için olmazsa olmazdır. Hiçbir sınırda yani kuralda insanın doğasına aykırı veya onun zararına olabilecek bir husus söz konusu değildir. Rabbimiz bizi en iyi tanıyan, bize şah damarımızdan daha yakın olan ve bize annemizin duyduğu şefkatten daha fazla merhamet sahibi olandır. Bu yüzden insan fıtratı ile uyumlu, tayyib, temiz ve yararlı olanları helal kılarken aynı şekilde hem insanlık hem de toplum için habis, necis ve zararlı olanı da yasaklamıştır.
Ve şöyle buyurmuştur: “Ey îmân edenler! Allâh’ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri kendinize haram etmeyin, haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” (Mâide, 87)
Aslında Rabbimizin bizden istediği, her hususta îtidal üzere olmamızdır. Maddi, manevi ve bedeni olarak bizi mutsuzluğa sevk edecek ifrat ve tefritten, yani aşırıya kaçmaktan sakınmamızdır. Öyleki ibadetlerimiz hususunda da tayin edilen sınırlar dışına çıkmamız istenmez. Bedenimizi zorlayacak ve hayatımızda sorumlu olduğumuz kişiler ile ikişkilerimizi etkileyecek bir aşırılık içerisine girmemizden de men edilmişizdir.
Kısaca Rabbimiz bizim her konuda dengeli bir yaşam sergilememizi istemektedir. Duygu kontrolü de bu sınır uyarısına tabidir. Hangi duygu olursa olsun itidalin aşılması kişiye zarara uğratmaktadır. Sevgi de bu duyguların başında yer alır. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Sevdiğin kimseyi ölçülü sev ki bir gün sevmeyeceğin bir kişi olabilir. Sevmediğin bir kimseyi de ölçülü şekilde sevme ki günün birinde çok sevdiğin bir kimse olabilir.” ( Tirmizî, Birr, 60) şeklinde buyurarak bizlere sevgide de ölçülü olmamız gerektiğini öğretmektedir.
Rabbimize ve resulüne olan sevgi bunun dışındadır. Çünkü bu imanın şartıdır. Allah ve resulünü her şeyden daha fazla sevmek noktasında Ramazan bizleri daha iyi bir noktaya taşımaya yardımcı olur inşallah.
Bu daha nefis terbiyesi gerektirmektedir. Rabbimiz nefislerimiz noktasında da itidali bizlere emreder: “De ki: «Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.»” (ez-Zümer, 53) İtidal üzere olmak kalpte başlayıp hale ve tavra dönüştüğünde hidayet ve istikamet ehli olacağız demektir.
Haddi aşmayan haddini bilenlerden olmak duasıyla.