yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

ACNTURK Sigorta Olayının Düşündürdükleri

30.06.2025 18:12
0
A+
A-

9 Nisan 2025’te Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), ACNTURK Sigorta’nın yeni poliçe düzenleme yetkisini iptal etti. Aynı gün Arex Sigorta için de benzer bir karar açıklandı. Bu iki şirketten önce Melcee, Gri ve Aveon Global Sigorta benzer akıbeti yaşamıştı. Son 18 ayda toplam 5 şirket sektörden çekildi. Etkilenen poliçe sayısı yaklaşık 1 milyon. Bu sayı, sektördeki yapısal kırılganlıkların ulaştığı boyutu net şekilde ortaya koyuyor.

ACNTURK’ün portföyü bile durumun ciddiyetini açıklıyor: 323 bin kasko, 131 bin yangın, 120 bin sağlık poliçesi. Arabasını, evini, sağlığını, iş yerini sigortalamış vatandaşlar “güvence altındayım” sanırken belirsizlikle karşılaştı.

Sigorta şirketi iflas etmişse veya ruhsatı iptal edilip ödeme yapamıyorsa, batan şirketin yaptığı zorunlu trafik sigortası poliçesi kapsamında, üçüncü şahısların (karşı tarafın) bedeni zararları (ölüm, sakatlık, tedavi gibi) Güvence Hesabı tarafından karşılanır. Maddi hasarda yani karşıdaki aracın hasarında ise, Güvence Hesabı iflas eden şirketin yerine devreye girmiyor (ancak burada hukuki süreç zorlanırsa, sonuç alma ihtimali oldukça zor olmakla beraber belki söz konusu olabilir)

DASK Poliçelerinde ise durum şöyle: Zorunlu Deprem Sigortası, bir devlet kurumu olan Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından yürütülür.  Sigorta şirketleri burada sadece acente gibi çalışır, poliçeyi satar ama aslında riziko DASK’ın kendisindedir. Bu yüzden, sigorta şirketi batmış olsa bile, poliçe geçerliliğini korur, hasar olursa bunu doğrudan DASK öder.

Kasko, sağlık, konut ve diğer sigortalarda ise, şirket iflas ettiğinde, hasar için iflas masasına başvurmak gerekiyor ve bu süreç çoğunlukla uzun ve karmaşık olabiliyor.

Ekonomisi gelişmiş ülkelerde bu boşluğu doldurmak için “sigortalı koruma fonları” devrede. Almanya’da özel sigortalar için hayata geçirilmiş bir Garanti Fonu var. Fransa’da poliçelerin başka firmalara devri için sistematik çözümler uygulanıyor. ABD’de ise eyalet bazlı “guaranty association”lar, şirket iflaslarında poliçe sahiplerini koruyor. Türkiye’de bu yapının eksikliği, mağduriyetlere yol açarken aynı zamanda sektöre duyulan güveni de aşındırıyor.

Türkiye sigorta sektörü geçmişte de benzer iflaslara sahne oldu. Son 30 yıl içinde sigorta sektöründe şu şirketler iflasa sürüklendi ve yetkileri ellerinden alındı: Rumeli Sigorta, Kapital Sigorta, Merkez Sigorta, Universal Sigorta, Akdeniz Sigorta, Emek Sigorta, EGS Sigorta, GIC Dünya Sigorta, Hür Sigorta, Ege Sigorta, Gri Sigorta, Aveon Global Sigorta, Melcee Sigorta, Arex Sigorta, ACN Türk Sigorta.

Liste, sektörün zaman zaman benzer risklerle karşılaştığını ve bu yapısal sorunlara henüz kalıcı bir çözüm üretemediğini gösteriyor.

Sektördeki sorunlar yalnızca şirket yönetim hatalarından kaynaklanmıyor. Türkiye’nin makroekonomik koşulları da sektörü zorluyor. Özellikle son 5 yılda dövize bağlı maliyetlerdeki artış (oto yedek parça, medikal ürünler, inşaat malzemeleri gibi kalemler), prim belirleme sürecini karmaşıklaştırdı. TÜİK verilerine göre yalnızca 2024 yılında motorlu taşıtlar parça fiyatları %68, sağlık hizmetleri maliyetleri ise %82 arttı. Sigorta şirketlerinin uzun vadeli prim öngörüleri bu maliyet baskısını çoğu zaman karşılayamıyor.

Bu tabloda özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler, rekabet uğruna sürdürülemez düşük prim politikaları izliyor. Ancak bu politikalar, hasar ödemelerini imkânsız hale getirerek firmaları iflasa sürüklüyor. Sermaye yeterliliği düşük şirketler bu yükün altından kalkamıyor.

Sigorta kavramı aslında yalnızca bir mali ürün değil; bir toplumsal güven sözleşmesi. Tarihsel olarak bu fikir, ilk kez Babil’de Hammurabi Kanunları’nda görülür. Ticaret kervanlarının zararını paylaşmak için ortak sandıklar oluşturulmuş, bu sandıklar sigortacılığın atası sayılmıştır. Bugünkü anlamda sigortacılığın temeli ise 17. yüzyılda Londra’da Lloyd’s of London ile atılmıştır. Felsefi açıdan bakıldığında sigorta, belirsizlik karşısında insanın kolektif dayanışma arayışının bir ürünüdür. Ancak bu dayanışma yapısal güvenceyle desteklenmediğinde, kağıt üzerinde kalır.

SEDDK, 2019’da sektörü daha güçlü hale getirmek amacıyla kuruldu. Ancak yaşanan son dalga, denetim ve erken uyarı mekanizmalarının yeterince işlemediğini düşündürüyor. Özellikle ucuz poliçe yarışı, sektör verilerine yıllar önce yansımışken daha önce müdahale edilmemesi eleştiri konusu. Denetim yalnızca defter kontrolüyle değil; sistemsel riskleri öngörmek ve buna göre tedbir almakla da ilgili olmalı.

Avrupa’daki uygulamalara benzer bir garanti fonu yapısı Türkiye’de kurulabilir. Bu fon; tüm şirketlerin prim gelirinden belli bir pay alarak oluşturulur ve iflas eden şirketlerin poliçelerini devralır ya da hasarlarını öder. Böylece hem sigortalı mağdur olmaz hem de sektöre olan güven zedelenmez. Aynı zamanda sektör, zayıf firmaların rekabet bozucu fiyatlama politikalarına karşı da korunmuş olur.

Sonuç olarak, güçlü bir denetim sistemi, sağlıklı sermaye yapısı ve sigortalıyı koruyan kamu mekanizmaları, sektöre olan güveni pekiştirir. Türkiye sigorta sektörü bu adımlarla daha dayanıklı, daha güvenilir olabilir. Poliçesi olan herkesin güvende hissettiği bir ortam, hem vatandaşın hem sektörün yararınadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.