Deniz ulaşımının tekelleştiği, Termal’de otellerin kapatıldığı, Çiftlikköy’de turizm tesislerinin kaderine terk edildiği, otel ve kongre merkezi yapılması için satılan arazilerin park alanına çevrildiği, dere ağzının davalık olduğu, yazlık sitelerin dibine ilave sanayi tesislerinin kurulmaya çalışıldığı Yalova’mızda, her yıl olduğu gibi bir turizm haftası daha kutluyoruz.
1999’dan bu yana, her 17 Ağustos’ta depremi hatırladığımız gibi, 15-22 Nisan tarihleri arasında da turizm şehri olduğumuzu hatırlama gayretindeyiz.
Dünyada turizmin geliştiği herhangi bir ülke, bölge ya da yerleşim merkezinin en belirgin ortak özelliği, ulaşım kolaylığının sağlanmış olmasıdır. Oysa ‘turizm cenneti’ olması gereken Yalova, lokasyon olarak 3 büyük vilayetin tam ortasında bulunmasına ve çevresinde yaklaşık 20 milyon nüfusu (ülke nüfusunun 4’te 1’i) barındırmasına rağmen, deniz ulaşımında kendi yerel ağını, filosunu (YADO) kuramadığı için büyük sıkıntı yaşıyor; Yalova’yı tanımayan ve önceliği Yalova olmayan firmaların (örneğin; İDO) uyguladığı fiyat politikaları yüzünden milyonlarca insanı şehrin turizmdeki cazibe merkezlerine (Batıda Termal, Koru, Çınarcık, Teşvikiye, Esenköy, Armutlu.. Doğuda Altınova, Hersek) çekemiyor.
Yıllar önce 5 yıldızlı, sıcak sulu, SPA’lı, kongre merkezli turizm tesisleri kurulması amacıyla satılan arboretum arazileri yıllardır kaderine terk edildi. Otel mi olacak, rezidansa mı çevrilecek, yeşil alana mı dönüştürülecek derken ortaya şehrin göbeğinde kaderine terk edilmiş koca bir atıl alan çıktı. Hala daha, arazi sahipleri ‘lanet olsun’ deyip haklarından vaz mı geçecekler yoksa mahkemelere gidip belediye yönetimlerine milyonlarca dolarlık davalık tazminat davaları mı açacaklar; bilen yok. Kim bilir; belki de sürecin sonunda satışa imza atanlara ciddi zimmetler de çıkabilir!!
Yalova’nın batısı baştan sona tarih, kültür ve doğa turizmine müsait. Termal kaplıcaların ülkede değil, dünyada bir eşi yok. Teşvikiye’deki Delmece yaylası, Dipsiz göl; onlarca şelale, göl, yayla.. Hiçbirinin, sadece Marmara’da değil, ülkede eşi-benzeri yok. Koru’dan başlayarak Çınarcık, Armutlu, Esenköy ve diğer belde-köyler, müthiş doğal güzelliklere sahip, yeşillikler-ormanlar arasında kalan yerleşim bölgelerimiz.. Sadece şehrin batısı mı? Doğu sınırımız olan Altınova’da Hersek lagünü sayısız bitki ve kuş türünü bünyesinde barındırırken, farklı endemik bitki türleri ile de dikkat çekiyor. Osmanlı’nın kurulduğu topraklarda aynı zamanda Hristiyanlığın başlangıcını temsil edecek bulgulara rastlanıyor. Kazı çalışmaları, bilimsel araştırmalar sonuçlandığında Yalova, gelecekte, belki de sadece ülkemiz için değil, dünya medeniyetleri açısından çekim merkezi olacak bir noktaya hızla ilerliyor; ancak biz tüm bu süreci doğru okuyamıyor, doğru değerlendiremiyor ve atılması gereken adımları atamıyoruz.
Bir turizm haftası daha başladı-bitiyor. Ancak şehrin yönetimindeki insanların ‘VİZYON FUKARALIĞI’, böylesi önemli günleri çok ciddi gelişmelerin başlangıcı yapması gerekirken… Çok farklı projelerin konuşulması, beyin fırtınalarının yapılması, geleceğe yönelik stratejilerin belirlenmesi gerekirken… Maalesef, her turizm haftasında olduğu gibi, bu yılki kutlamalarda da havanda su dövüyoruz.