yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
32,5691
EURO
34,6848
ALTIN
2.523,75
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Az Bulutlu
18°C
Yalova
18°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C

KOLAY OLMADI

06.02.2022 16:13
0
A+
A-

 

Değerli dostum, Nasrettin Hoca olmam hiç kolay olmadı. İnsanları güldürmek, ağlatmak, düşündürmek, güzel ve etkili konuşmak, şiir yazmak, bir sanat. Bu sanatı sana yükleyen ise, seni beni, tüm kainatı, yaratan yaşatan, rızık veren Allah cc.’dan başka biri değil. Unutma her insan yeteneklerle bezenmiş olarak yaratılmıştır. Fark edecek olan sensin. Denemezsen bilemezsin.

Mahmûd-i Hayrani Hz’nin ne işi var Sivrihisar’da diyeceksin o zaman. Ben de tam bunu anlatacaktım. Lafı ağzımdan aldın, çok yaşayacaksın. Lafımı geri aldım, çok yaşayasın.

Sevgili dostum, o zaman zamanı geri saralım, doğumumdan başlayalım, Nasrettin Hocayı daha iyi tanıyalım, beraber yaşayalım her zamana uyan fıkraları, geleceğe taşıyalım. Seninle büyük bir medeniyetin kapısını aralayalım. Şu an üstünü örttüğümüz, mayalamaya bıraktığımız, İslam dininin, İslam medeniyetinin kapısını aralayacak, oradan içeri sızacak, küçük dilimizi yutacak kadar, muhteşem bir hayat bulacağız. Hayranlıkla seyre dalacak kitapların arasında kaybolacak, benim yaptığım gibi, vay be diyeceksin. İslam dini denince akla, sadece ibadetler silsilesi geliyor. Bu yüzden İslam medeniyeti dersen, Nasrettin hocanı da alırsın içine.  Selçuklu hükümdarı Kılıçaslan’ın, Malazgirt zaferinden sonra, Anadolu bize yurt olmuş, yörük olan dedemler, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Hortu köyünü kurmuşlar. Babam Sivrihisar’da medrese tahsilini tamamlamış, Sivrihisar Selçuklularda büyük bir öneme sahip, Bizansla sınır, ilim irfan merkezi, bir çok alimin yetiştiği, yetiştirildiği Yunus Emre gibi, Sivrihisar’da yetişen babamda, alimler arasında olmasına rağmen, kendi köyü Hortu’da imamlık yapmayı tercih etmiş. İmamlık derken, Selçuklu devleti, alimlere çok değer veren, medrese, tekke, zaviye, cami, mescit gibi ilim irfan yerlerini yapan, destekleyen büyük bir medeniyetin takipçisi olmuş. Bende köyümüzde babamın dizinin dibinde büyüdüm. Babamdan Kuran, Arapça, Farsça, Kürtçe öğrendim. On yaşıma gelince, Sivrihisar’da babam gibi medrese tahsiline başladım. Kadılık icazetimi alıp Sivrihisar’da kadı yardımcılığına getirildim. Bu arada babam Abdullah oğlu Şemsettin rahmeti rahmana kavuştu, köye gittim, imamlık görevini ifa etmeye başladım. Birinci Alâeddin Keykubat beni Konya ya davet etti. Konya ya gittim.

Konya’da kadılık görevine başladım, bu arada medresede ders veriyor, Cuma namazlarını kıldırıyordum. Konya Selçuklu devletinin baş şehri idi, çok büyük bir medeniyet taşıyor, İslam adeta hava gibi su gibi, hissediliyordu. Alimlerin sayısı belli değildi, çok keyf alıyordum. Birinci Alâeddin Keykubat Selçuklu devletini her alanda büyütmüş, Konya’yı da medeniyetin merkezi yapmıştı.

Günlerden bir gün Akşehir’e görev çıktı, biraz kilom boyumda kısa idi. Bu yüzden mi bilmem, bir yerden bir yere seyehat ederken, at yerine eşeği tercih ederdim. Akşehir’e gitmek üzere yola çıktım, Akşehir’e yaklaştım, gölün kenarına oturup, heybemde ne varsa karnımı doyurmaya karar verdim. Küçük bir bakraçta yoğurdumda vardı, birazını alıp bir tabağa koydum. Kaşığımı yıkamak için göle daldırdım. O anda başımda biri belirdi, selâmünaleyküm ne yaparsın dedi, bir an irkildim, göle maya çalarım dedim, Allah iyiliğini versin koca göl maya tutar mı dedi, ben cevabı hemen yapıştırdım, ya tutarsa! Sen o zaman gör dedim. Güler yüzlü güzel yüzlü olan adam o kadar güldü ki, gel dedi beraber mayalayalım, olmaz dedim neden dedi, maya benim seni ortak etmem dedim, tamam tutarsa senin olsun dedi, gülüştük, ekmeği bölüştük, sonra yola düştük. Kimsin dedi göreve geldim, bir kaç gün Akşehir’de deyim, kadıyım dedim, misafirim ol dedi olmaz dedim, neden dedi, ya seni yargılayacaksam güldü, ama düşündü haklısın dedi. Nerde kalacaksın? Kadıhane’de dedim, tamam dedi, işin bitince misafirim olur musun, bir çorbamızı içmeni isteriz hoş adamsın dedi olur dedim. Akşehire geldik. Nerede bulacağım seni,  tekke var herkes bilir genelde orada olurum unutma adım Mahmut dedi, tamam dedim ayrıldık. İşim bitti Konya’ya dönmeden tekkeye gidip Mahmud’u göreyim dedim. Tekkeye gittim, içeri girdim, sohbet var dediler, Mahmut diye birini arıyorum yolda tanışmıştık, kimdir diye sordum, Mahmut çoktur hangi Mahmut dediler, bilmem dedim, biraz otur sohbette sorarız seni tanır mı dediler, tanır dedim, mesele yok otur dediler.  Az bir zaman sonra her kes ayağa kalktı, beyaz bir elbise içinde biri geldi, Mahmut desem değil demesem aynısı, sohbet başlamak üzere iken, beyaz elbiseli adam misafir geldi mi diye sordu, birisi ayağa kalktı yanına gidip cübbesini öptü kulağına bir şeyler fısıldadı. Sohbet başladı, üç beş dostu ziyarete gitmiştim gelirken gölün kenarında birini gördüm, selam verdim ne yaparsın burada dedim, göle maya çalarım dedi, müritler güldüler, be mübarek koca göl maya tutar mı dedim, ya tutarsa dedi, gülmekten kimsede can kalmadı.  Dedim ver bende çalayım olmaz dedi neden dedim, maya benim ortak etmem dedi, tamam tutarsa senin olsun dedim. Şu an aramızda kadı Nasrettin efendi kendisine hoş geldiniz diyelim dedi. Her kes ayağa kalktı, beni yanına aldı, bütün müritlerle tanışıp musafalaştık. Çorba sözümüz var hazır mı dedi, hazır efendim dediler ve çorbaya oturduk. Bir gün misafir oldum, sabah Konya’ya yola çıkmak üzereydim yanıma geldi, beraber gidelim, bende Konya’ya gidiyorum, bir mahsuru var mı dedi, yok dedim beraber yola yola çıktık. Yine gölün kenarına geldik karnımızı doyurduk, göle maya çaldık gülüştük, Konya’ya ulaştık. Her zaman beklerim kadı efendi Akşehir’de evin dostun en önemlisi bir din kardeşin var dedi, bende tamam gelirim dedim ayrıldık. Ara sıra Akşehir’e gidip Mâhmudi Hayranı Hz’ni ziyaret ediyor derslere katılıyor üç beş gün kalıyor Konya’ya dönüyordum. Akşehir’de beni tanımayan kalmamış, Mâhmudi Hayrani Hz’ne intisap etmiştim. Sabahleyin evden çıkmış, göreve giderken birden Konya sokakları karıştı, askerler koşanlar koşuşturanlar figan edenler, Hakanı zehirlemişler, diye bağıranlar, tek kelimeyle donmuştum. Ne ağlıyor nede bağırabiliyordum, imkansızdı.

Hayatımin en acı en ağır gününü yaşıyordum ama gerçekti.

Oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev babasını Kayseri’de zehirleyerek öldürmüştü.

Hiç düşünmeden Konya’yı terk ettim Kendimi Sivrihisar’da bir medreseye atarak ders verip acımı dindirmeye çalıştım. Bir gün sabah namazında şeyhım Mahmudi Hayrani Hz Sivrihisar’daki medreseye gelip, beni Akşehir’e davet etti, göl maya tuttu gel gölüne sahip çık dedi, bende siz gidin ben gelirim dedim, kırk yaş fıkrası bu yüzden Sivrihisarda yaşandı, sözümde durdum, ve ömrümün geri kalan kısmını Akşehir’de geçirdim. Akşehir’e gittiğimde Akşehirliler bayram ilan etti, çocukların ellerinde yoğurt bakraçları hep beraber göle maya çaldık, umutsuzluğu öldürdük cümle alemi güldürdük. Her yıl o günü bayram ilan ettik. Düşünce kalkmasını bildik, hayallerimizi gerçekleştirdik, tüm çocukları eğittik, umuda yolcu ettik.

Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2023 14:41
15.01.2023 14:52
19.12.2022 11:20
07.03.2022 13:16
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.