yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
32,5143
EURO
34,9020
ALTIN
2.432,10
BIST
9.813,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Parçalı Bulutlu
20°C
Yalova
20°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
20°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
15°C
Pazar Hafif Yağmurlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
17°C

EŞEĞİME TERS BİNDİM

27.02.2022 12:23
0
A+
A-

 

 

Sevgili dostum: ben Nasreddin hocan, İslam aleminin en zengin, en  alim en bilgili, en medeni, zamanında Dünyaya geldim. Fakat zenginlik başımıza bela oldu, biz rehavete kapıldık, düşman fırsat kolladı ve buldu. En karışık en sıkıntılı en acı günleri de yaşadım. Ömrümü millete umut vererek, çocukları başı dik yetiştirerek harcadım. Bu yüzden her yıl Akşehir gölüne Akşehirlilerle maya çaldım. Geleceğe umut aşıladım, çünkü insanlıktan nasibini almamış, merhamet uğramamış bir topluluk olan, Moğol istilasına duçar olduk. Bir den çok şehirlerde kütüphaneler  yakıldı yıkıldı, gerçek olan birçok tarihi eserleri insanlık kaybetti. Böylece birçok ilimden mahrum kaldık. Biraz Moğollardan bahsedelim, isterseniz, Seçilmiş millet inancına sahip olan Moğollar, tanrının oğlu olarak inandıkları Cengiz hanın önderliğinde, Dünya hakimiyeti kurmak için sürekli savaştı, savaşçı bir millet olan Moğollar, neredeyse hiç yenilmedi. İslam ülkelerinin zenginliğini yağmalamak, için fırsat kolladı ve başardı, Abbasi ve Selçuklular gibi birçok devleti yerle bir etti, Konya hariç bütün Anadolu’yu yaktı yıktı katliam yaptı. Konya’yı neden yıkmadığını, bir sonraki yazımızda anlatalım inşallah. Sevgili dostum, ben gücü babamdan, siyaseti ve dini babam anlatsa da, anamdan aldım. Nasıl niçin ve nedenini ise medresede, imam, müderris ve kadı olmam için öğrettiler. Nasılın beden, niçinin akıl, nedenin ruh olduğunu anlamadan, insan olmanın imkansız olduğunu öğrendim. Öğrenemeyenlere ise farklı icazet verdiler. Bu üçlemeyi kavrayanlar ancak kadı olabildi. Nasıl ve niçinler imam ve müderrislik icazeti aldı. Din, siyaset ve güç, bu üç unsur doğru anlatılır, doğru anlaşılır, doğru yaşanırsa,  önce insanın, sonra ailenin ve dâhi  devletin, kuruluş temelleri, sağlam zemine oturmuş demektir. Yok eğer, din yanlış anlaşılırsa, önce insan bozulur,  insan bozulursa siyaset yanlış anlaşılır. Siyaset yanlış anlaşılırsa idare ve adalet bozulur. Güç yanlış anlaşılırsa, insan önce kendine, sonra ailesine, sonra  çevresine zarar verir. Yetinmez,  devletin gücünü kendine hizmet ettirir, yapamazsa daha kurulmadan  yıkar ya da sekteye uğratır.  Bu yüzden ilk insan Adem  babamız,  cennette eğitim almış, dünyaya bilir halde gönderilmiştir. Havva anamızda Adem babamız kadar bilir, fakat kas bakımından Adem babamız görev icabı biraz güçlü yaratılmıştır. Havva anamız ise, siyaset itibarı ile daha güçlüdür, her ne kadar ortak akıl kullansalar da, Havva anamızın siyasi ağırlığı geçerlidir. Yani babasız ev güçsüz, anasız ev ise akılsız ve ruhsuzdur. Dünya ilk insanın ilk evidir. Bu yüzden İslam kadına ana demiş, görevini bildiği dönemlerde, baş olmamış boyun olmuş, aileyi istediği tarafa çevirmiştir. Böylece aile içinde huzuru temin etmiş, çok değerli şahsiyetlerin yetişmesini analar sağlamış. Baba ise her türlü dış etkenlerden aileyi koruma görevi üstlenmiştir. Üçlem ailede daha geçerlidir, fark eden aileler daha güçlü, daha huzurlu ve daha başarılıdır. Bu yüzden bu üçle mi önce bireye, sonra aileye sonra devlete ve devletin her kurumuna uygulama bilincini aşılarsak, başarıyı ancak böyle elde edebiliriz. Bu üçlem insan hayatının tamamını kuşatır, ruh, akıl ve beden, akıl siyaseti, beden gücü, ruh da dini temsil eder, akıl plan yapar, beden planı yerine getirir, ruhsa kendine uyarlar. Duygu taşır, Ceza verir, mükafatlandırır, sever nefret eder, Keyf alır, mutlu olur, ölçü ise ruhunda bulunan iradedir, ruhsa Allahın emrindedir, her işi iradesiyle Allaha danışır iradesini Allah ve Resulüne teslim eder, şirkten kurtulur sadece nefsiyle savaşır. En doğru yol, sıratı müstakım budur.  Her iş her sanat hatta bütün ibadetler bu üçlemeye tabidir, akılsız şekilsiz ve ruhsuz hiç bir ibadet kabul olmaz geçersizdir, şekilde kalır. Bir toplum dini şekil olarak alır, siyaset ve ilimi reddederse, yada ilim siyaseti ve dini reddederse, siyaset ise dinsiz ve ilimsiz yola çıkmaya kalkarsa, insan kendini reddeder. Kendisiyle çatışır, mutsuzluğun kapısını açar.

Aslında her insanda bu üçleme yaradılış gereği vardır. İnsan yeteneği gereği birini fazla öne çıkarır, ahlakını daha güzel yapıp, milletin ruhuna girmeyi ve hizmet etmeyi, idareciliği öğrenip halka hizmet etmeyi, güçlü olup milleti korumayı daha da öne çıkarır. Önemli olan seçtiği alanlarda yetenekli olmasıdır. Yani liyakatli olmasıdır. Nefsine hakim olamayana imamet, kendini idare edemeyene siyaset, parayı kontrol edemeyene ticaret teslim edilmez. Sevgili dostum, ben Nasrettin hocan, bak eğer gelecek planların, hayallerin varsa, niyetin bin yıl sonra dahi Müslüman kalmaksa, söylediklerimi asla unutma. Benden olan fıkralarım dan düşünenler ders aldı, düşünmeyenler ise ters anladı. Kadılıktan çok müderrisliği tercih ettim, ahlaklı dürüst bir toplum yetişmedikçe kadılığın bir para etmediğini gördüm. Müderrislikte en çok dört yaşından on yaşına kadar olan talebeleri seçtim. Bir çocuğun on yaşına kadar bütün yeteneklerini ortaya koyduğunu gördüm. Bu işi ise onlara çok değer verip, onlarla arkadaş olup, onlarla oyun oynayarak hallettim. Onların hatırı için yeteneklerini keşfetmek için girmediğim kılık kalmadı, eşeğe de bu yüzden ters bindim. Hatta eşeğimi onlar için eğittim. Zamanla Akşehir’de eğitmediğim, esnaf zanaatkâr, eğitimci, tabip kim varsa benden nasiplendi, her çocuk büyüdü, ama ben çocuklar için hep çocuk kaldım. Onlara umut dağıttım. Çocuklar beni hiç kızgın, üzgün görmedi. Yine bir gün evime giderken, çocuklar koştu bana, eşek ürktü koşmaya başladı, çocukların hoşuna gitti onlarda kovaladı, ne durun dememi çocuklar, nede eşek çüşümü anladı, eve gelip beni yere fırlattı, eşek anırdı çocuklar kahkaha attı, bunların yok dedim bir birinden farkı, fakat vazgeçemezdim ne eşekten nede çocuklardan, ancak eğitirsem kurtulurum bunlardan, hocam çok kötü düştün eve götürelim, sağ olun çocuklar ben zaten inecektim, hep beraber güldük eğlendik.

Sabah oldu erkenden uyandım, Moğollara gidip bir bakalım, derken karargaha geldim, eşeği çadırın önüne bağladım, biri gelirse bana haber ver deyip uzandım. Az zaman sonra eşek huysuzlandı, o da yetmedi anırdı, sağa sola çitmeler savurdu, dışardan hoca diye bir ses duyuldu, hemen çıktım çadırdan, çadıra gelmiş komutan, bu eşek beni içeri almadı, elimi uzattım ısırmaya başladı, ne yapıyor bu? Şaka yapıyor şaka, ne şakası, ne şakası olacak, eşek şakası. Hoca ne alem adamsın, iyi ki varsın, sende olmayasın, çünkü bozuk mayasın. Anlamadım, cuma günü anlarsın.  Şimdide hoca şakası yaptım. Komutan bir şeyi haber vermeye geldim, cuma günü göle maya çalmaya gelip dua edeceğiz, haberin olsun, senide bekleriz. Ne mayası yoğurt mayası, göl maya tutar mı? Ya tutarsa, boş ver o gün görürsün, isteklerini söyle o gün görülsün. Tamam eşeğini de iyi eğitmişsin, senden başkasını yanaştırmıyor, daha onda ne hünerler var giderken gösterecek, bu gece karargahta yatacağım, sabah namazı yola çıkacağım, bir asker bulundur eşekten uzakta nöbet tutsun. Korkuyor musun yoksa hoca,  korkma rahat uyu, korksam ne işim var burada, beni korkutan eşeğin huyu, senin nokerlere bir zarar verir benim eşek, komutanı ısıran nokere ne yapmaz, kimse yanaşmasın, rahat uyuyamam, çitmeyle iki kurt birde it öldürdü, hem güldürdü hem düşündürdü. Tamam hoca haklısın, rahat uyu, birde Moğollara laf söylerler, halbuki eşeğime bile saygı duyarlar. İyi plan yaptık eşeği kurtardık, şükür sabah namazına kalktık, gölden bir güzel abdest aldık, namazımızı kıldık, komutanı uyandırdık, kimse görmeden sopayı semere soktuk, ucuna da bir tutam ot koyduk. Eşeğe ters bindik. Bizi böyle gören komutan şaşırdı, hoca ne yaparsın sen eşeğe ters bindin, hayır ters binmedim, sana arkamı dönmedim, bizde bu iki manaya gelir, güvendiklerine saygıdan arkanı dönmezsin, güvenmediklerine de arkanı dönmezsin, bizim için hangisi hoca?  Onu zaman gösterecek, şu an eşeğime güveniyorum, onun için fark etmez o düz gider ama bir gün siz arkanızı döner gidersiniz, belki de arkanıza bakmadan, cuma günü görüşürüz. Eşeğin ipini çözdüm, otu gören eşek otu yemek için yürüdü, Moğollar otu görmedi, ama hepsini güldürdü. Çar çabuk gelmişiz Akşehir’e, cümle alem gülüyor bilmem ki niye, birde baktım eşekte ters oturuyorum, eve gidene kadar herkesi selamladım. Yeni bir şey keşfettim, her kesi görüyorum, çocuklara şeker veriyorum, eşeğe ters binsem de, doğru yöne gidiyorum. Sıkıntılı günlerde bile, umut dağıtıp, cümle alemi güldürüyorum. Hanım karşıladı beni, hoca ne alem adamsın, iyi ki varsın.

Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2023 14:41
07.07.2023 15:44
23.11.2021 11:44
27.11.2022 15:47
13.10.2023 13:11
09.04.2023 17:39
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.