yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
32,5732
EURO
34,7825
ALTIN
2.509,19
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Hafif Yağmurlu
16°C
Yalova
16°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
22°C

ANA MESELEMİZ ENERJİ MESELESİ Mİ?

06.06.2022 17:03
0
A+
A-

 

 

2000’li yılların başlarıydı, Yalova’ya doğalgaz getirilmesi konuşulmaya başlanmıştı. Fikrini dikkate aldığım, Yalova dışından bazı çevreler doğalgaz’dan yana değillerdi. Diyorlardı ki; doğalgaz dışa bağımlılığımızı artıracak, bize bunu satanlarla yarın bir ihtilaf yaşadığımızda gazı bize vermeyebilir ve bu bizi zor durumda bırakır (geçtiğimiz günlerde Rusya’nın kızıp, Finlandiya’ya doğalgaz akışını sonlandırması gibi), nükleer enerji de istemiyoruz, Çernobil‘in patlamasıyla nükleerin ne kadar büyük bir risk oluşturduğunu bütün dünya gördü (2011 yılında Japonya’nın Fukuşima Nükleer Santralının yarattığı büyük korku ise, nükleer santralı yapan ve işleten Japonlar bile olsa, tam olarak güvenmenin mümkün olamayacağını bize bir kere daha gösterdi) ve diyorlardı ki nükleerin atıkları da apayrı bir büyük sorun oluşturuyor…

Bu çevreler; termik santraları (çünkü ülkemizde kömür yatakları bol ve 100 seneden fazla gidecek bir rezerv var düşüncesiyle), hidroelektrik santralları (Bulgaristan’a bu konuda ibretle bakıyorduk), rüzgar santrallarını ve güneş enerjisini kullanmamız gerektiğini söylüyorlardı. Bu fikirlerin pek fazla taraftarı yoktu, buna karşılık doğalgazın arkasında güçlü bir sermaye ve halk desteği vardı ve doğalgaz Yalova’ya geldi…

*****

Sonra Yalova’da Termik Santral kurulması gündeme gelince, birde baktık ki Termik Santral meselesi de çok sorunlu. Bir kere yerli kömürün verimi (ve belki fiyatı da) bu santrallarda ithal kömür kullanılmasına yol açıyordu, ayrıca bu santrallar en kaliteli kömürle bile önemli bir hava kirliliğine neden oluyordu, fay hatları üzerinde de ciddi bir risk oluşturuyordu. Yani anladık ki Termik Santral da pek ideal bir enerji kaynağı değildi…

Sonra HES’ler(Hidro Elektrik Santrallar) yapılmaya başlandı. Teorik olarak oldukça sorunsuz görünüyorlardı ama pratikte bulundukları bölgelerde doğaya çok zarar verdikleri anlaşıldı…

Ardından RES’ler (Rüzgar Enerjisi Santralları) yapılmaya başlandı. Bunlar kulağa daha da zararsız görünüyorlardı ama başta ormanlara verilen büyük zararlar olmak üzere, bunların da doğaya, HES’ler kadar olmasa da yine de zararlı oldukları ortaya çıktı…

*****

Güneş Enerjisi ise, 1980’li yıllarda evlerde suyu ısıtmak için yoğun şekilde pek çok yerde kullanılmaya başlandı. Bu moda bir süre sonra hemen hemen terk edildi (en azından bu bölgede). 2000’li yıllarda evlerin ve işletmelerin çatılarına güneş enerjisi panelleri kurulup bunlarla elektrik üretilmesi ve sadece elektriği bedavaya getirmek değil, devlete satarak bu işten para kazanılması gündeme geldi. Ancak bu da son yıllarda rafa kaldırılan bir konu haline geldi (doğalgaz, termik ve hidroelektrik santralların elektrik alım garantileri bu konunun önemsizleştirilmesine yol açmış olabilir).

Yani ülkemizin güneş kapasitesinin, bu enerjiyi çok yoğun kullanan Almanya’ya oranla fazla olması ve bu alandaki teknolojinin dolayısıyla da verimliliğin zaman içinde çok gelişmesine rağmen, nedense bu alan şimdilik terk edilmiş görünüyor…

*****

Jeotermal Enerji, Kaya Gazı, Isı Pompası ve Hidrojen Enerjisi gibi pek çok farklı enerji kaynağından da yararlanmak mümkün. Bunların her biri tek başına büyük bir enerji alternatifi oluşturma potansiyaline sahip. Özellikle Hidrojen Enerjisi, dünyada bu konudaki en önemli kişinin Prof. Dr. Nejat Veziroğlu olması nedeniyle bizler için de ayrı bir yere sahip. Sadece bu nedenle değil, Hidrojen Enerjisi tarafsız gözle de bakıldığında dünyanın geleceğinde çok önemli bir yere sahip olacakmış gibi görünüyor. Önündeki tek engel ise Fosil Yakıt Lobisinin engellemeleri…

*****

Birde freeenergy (karşılıksız enerji) konusu var tabii. Baha bunun binlerce kişinin bildiği ama egemenler tarafından yaygın kullanımının istenmediği, bu nedenle üniversiteler tarafından karalanıp, alaya alınmaya çalışılarak reddedildiğini söylüyor. Baha’ya büyük bir itimadım olduğu için, bu konunun dediği gibi olduğuna inanıyorum. Ama günümüzde kullanımı, buna izin verilmeyecek olması nedeniyle, şimdilik imkansız görünüyor.

*****

Çernobil ve Fukuşima’dan sonra bütün dünyanın hızla uzaklaşmaya çalıştığı nükleer santral meselesi, Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber yaşanan enerji krizi nedeniyle tekrar cazibe oluşturmaya başladı. Termik santrallar da aynı şekilde, mahçup bir eda ile savunulur olmaktan çıkıp, birer vatan kurtarıcıya dönüşür hale geldiler. Tabii RES’ler de.

Aşırı tüketime fazlasıyla alışmış olan günümüz insanı, ‘gerekirse canımı al ama tüketebilmemin önündeki engelleri kaldır‘ diyor egemenlere. Dünya yanmış-yıkılmış, doğanın canına okunmuş,  umurumuzda değil, bugün bolca tüketebiliyor muyuz, telefonumuzu, arabamızı, ayakkabımızı, mobilyamızı vs, vs, rahatça değiştirebiliyor muyuz, bu önemli bizler için. Birde derler ki, anı yaşamayı (carpediem) bilmiyoruz (Horatius deyimi kaba anlamıyla kullanmıyordu anladığım kadarıyla ama bugün bu deyimden anladığımız böyle bir şey). Tam tersine acaba en iyi bunu mu yapmayı beceriyoruz?

*****

Hayrettin Karaca yıllar önce, ideal bir enerji kaynağı olmadığını, üstelik de tüketimin insanın gelişimine olumlu etki yapan bir unsur olmadığını, bu nedenle insanoğlunun izlemesi gereken yolun en az enerjiye ihtiyaç duyan (dolayısıyla da en az tüketen) bir yol olması gerektiğini vurgulamıştı (Bugün internette bu konuşmasının kaynağını bulamıyorum, birileri bu konuşmayı yok mu etti diye düşünüyorum. Komplo teorilerinin çoğu hikaye olsa da, bazıları doğru sanıyorum).

Ben de Hayrettin Karaca’yı haklı bulanlardanım. Enerji kullanımı ile üretilenlerin ilerleme ve gelişme kelimeleriyle nitelendirilmesini bir pazarlama çalışması olarak görüyorum. İnsanoğlunun kendini tanımada mesafe alması dışında kalan olan bitene gelişme veya ilerleme demeyi yerinde bulmuyorum. Bunun adı olsa olsa değişim olabilir ilerleme değil. Gelişme ve ilerlemenin önemli bir göstergesi bireylerin iç dünyalarında ve dünya genelinde huzurun artan egemenliğidir bence. Huzur anlamında bir gelişme (bireylerde de, dünya genelinde de) görülmediği gibi, yüzlerce veya binlerce yıl öncesine göre belki de bir geriye gidişten bile söz edilebilir. İnsanoğlu yaşarken çektiği binbir çeşit acıyı; daha çok tüketerek ve daha çok sahip olarak dindirmeye çalışıyor. Ama bu çabası orta ve uzun vadede tam tersi sonuç veriyor yani acılarını artırıyor diye düşünüyorum.

Yani bu pencereden bakıldığında insanoğlunun derdinin dermanının enerji meselesinin çözümü olmadığı görülüyor. Bakmak için en doğru pencerenin bu olduğunu tabii ki iddia etmiyorum…

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.