Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Yalova’da hafızlık icazet merasimine katıldı. Tören sonrası Erbaş, Yalova Merkez Camii’nde Cuma hutbesini okudu..
Haber / Zeynep TAŞTAN
Yalova Adalı Hafız Kur’an Kursu’nda hafızlık eğitimi alan 22 erkek çocuk için icazet töreni gerçekleştirildi. Yalova Merkez Camisi’nde düzenlenen icazet merasiminde konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kur’an-ı Kerim’in korunmasının yollarından birinin de hafızlar olduğunu kaydetti. Hafızların Kur’an’ın muhafızları olduğunu ifade eden Erbaş, “Bu kadar emek verdiniz hafız oldunuz. Mihraplarımız, minberlerimiz sizi bekliyor. Kürsülerimiz hafız vaizlerimizi bekliyor. İmam hatip lisesi sınıflarındaki kürsüler hafız öğretmenlerimizi bekliyor. İlahiyat fakültesindeki sınıflar hafız tefsir, hadis, kelam, tasavvuf hocalarımızı bekliyor. Velhasıl hangi bilim dalının hocası olursa olsun ilahiyat fakültesinde her hocaya hafızlık çok yakışıyor. İmam hatip lisesi öğretmenlerine hafızlık çok yakışıyor. Hele hele Diyanet İşleri Başkanlığı’nda mihraba, minareye, minbere, kürsüye hafızlık çok yakışıyor. Sizlerden inşallah buralarda görev yapmanızı bekliyoruz” dedi. Hafız çocukların Aşr-ı Şerif okumaları ve hediyelerinin verilmesi ile program sona erdi. Ali Erbaş, hafızlık merasimi sonrasında Yalova Merkez Camisi’nde hutbe irat ederek cuma namazını kıldırdı.
Cuma hutbesini okudu..
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Yalova Merkez Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazı kıldırdı. Erbaş, Cuma hutbesinde şu sözlere yer verdi: “Her hafta Cuma günü tevhidin nişanesi minarelerden yankılanan ezan-ı Muhammedi ile camilere koşan aziz kardeşlerim! Sizleri Yalova Merkez Camii’nin minberinden selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, mağfireti, bereketi hepinizin üzerine olsun. Bugün, günlerden Cuma. Bugün, Peygamberimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, güneşin doğduğu en hayırlı gün. Bugün, biz müminlerin haftalık bayram günü. Bugün, Rabbimize olan kulluk sözünü tazelediğimiz mübarek bir gün. Bugün, kardeşliğimizi pekiştirdiğimiz, birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırdığımız bereketli bir gün. Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınızda Allah’ı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Bu ayet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere kendilerine Cuma namazı farz olan kimselerin, ezan-ı Muhammedi okunduktan sonra yaptıkları alışveriş ve elde ettikleri kazanç helal değildir. Bugün bu önemli vazifemiz, bütün işlerimizi bir tarafa bırakarak Cuma namazı için işte camilerde buluştuk. Rabbim, Cuma namazımızı ve bütün namazlarımızı, ibadetlerimizi kabul eylesin inşallah. Maddi ve manevi kirlerden arınmak için, neşe ve sevinç içerisinde Rabbimizin emrine uymaya çalışmak için işte camilerdeyiz. Yanımızdaki kardeşimize rahatsızlık vermeden, tertemiz bir şekilde omuz omuza saf tutmak, Cuma namazının, Müslümanlığın güzelliklerindendir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimiz, bir hadislerinde bizlere şu müjdeyi vermektedir: “Cuma namazı vaktinde öyle bir an vardır ki insan o anda Allah’tan bir şey dilerse Allah dilediğini ona mutlaka verir.” Bir başka hadis-i şeriflerinde ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bizleri şöyle uyarmaktadır: “Her kim önemsemeyerek Cuma namazını üç defa terk ederse o kimsenin kalbi mühürlenir.” Bu hadis-i şeriflerdeki müjde, ne güzel bir müjde; uyarı ise, ne büyük bir uyarı. Bu müjdeyi ve bu uyarıyı işiten bir mümin, Cuma namazını kasten terk edebilir mi hiç? Hutbe olmadan Cuma namazı olmaz. Hutbe, tıpkı namaz gibi Allah’ı zikretmektir. Hutbenin bir adabı vardır. Bunları zaman zaman sizlere, gençlerimize, yeni Cumaya başlayan çocuklarımıza hatırlatmak zorundayız. Onun için hatırlatıyorum aziz kardeşlerim. İşte bu hutbenin adabı, minberdeki hatibi can kulağıyla dinlemektir. Hutbe esnasında asla konuşmamaktır. Telefonla ya da başka şeylerle meşgul olmamaktır. Allah Resûlü (s.a.s) hutbe adabı hususunda bizi şöyle uyarmaktadır: “Cuma günü imam hutbe okurken konuşan arkadaşına ‘sus!’ bile desen, hatalı bir iş yapmış olursun.” Demek ki hutbe esnasında hiç kimsenin yanındakiyle konuşmaması, hatta gaflete gelip konuşan kişilere “sus, konuşma” demek bile caiz değildir değerli kardeşlerim. Bu kadar önemli hutbe. Bugün 90 bin camimizde Müslüman kardeşlerimize bunu yeniden hatırlatıyoruz. Zaman zaman hatırlatmaya devam edeceğiz inşallah. Çünkü Cuma namazı haftada bir gelen ve müminlerin üzerine doğan en hayırlı gün ve o günün Cuma namazı müminler için en büyük ibadetlerden birisi. Cuma gününün bereketinden, sevincinden, maddi ve manevi kazanımlarından kendimizi mahrum bırakmayalım. Günde beş defa eda ettiğimiz namazlarımızı Cuma namazıyla taçlandıralım. Rabbimiz buyuruyor ki, “Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.” İşte Rabbimizin bu ilahi hitabına kulak vererek Cuma namazını birbirimize hatırlatalım. Cuma namazı unutulur mu? Ama insan bu ya, nisyan ile, unutmakla maluldür. Onun için gençlerimizi, çocuklarımızı sevgiyle, muhabbetle, güzel bir üslupla, sevdirerek, nefret ettirmeyerek camiye, camilere teşvik edelim. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla Allah’ın evlerine koşalım. Beytullah’ın şubelerine özellikle Cuma namazı için koşun diyor Rabbimiz. Bu emre uyarak Cuma günü camilerimiz dolsun taşsın aziz kardeşlerim. Çalışanlarımızın ve öğrenci kardeşlerimizin en önemli farz olan ibadetlerinden birisi olan Cuma namazını eda edebilmelerine yardımcı olalım, imkan hazırlayalım, fırsat verelim. İşverenlerimiz için sesleniyorum, iş yerlerimizdeki mesai saatlerini ve idarecilerimize sesleniyorum, okullarımızdaki ders programlarını Cuma namazı kılmak isteyen öğrencilerimiz, Cuma namazı kılmak isteyen işçilerimiz için Cuma namazının vaktine göre düzenleyelim. Unutmayalım ki, ibadet özgürlüğü ve hele bu Cuma namazı ise, ibadet özgürlüğü ve insan haklarına riayet bunu gerektirir. Bu hususta hassas davranalım. Yetkili konumda olan herkes, Cuma namazını iyi değerlendirsin aziz kardeşlerim. Cuma namazı ile ilgili bu hassasiyetimizi hiçbir zaman kaybetmeyelim. Bu hassasiyeti kaybedenler ve bir müminin bile Cuma namazına engel olanlar büyük bir vebalin altına girerler ve hesap sorulduğunda, ‘ikra kitabek’ denildiğinde karşısına çıkar ve ‘Sen niçin filan kulum namaza gitmek istiyordu da ona imkan tanımadın, ona fırsat vermedin, mesai saatlerini, programları ona göre hazırlamadın” diye hesap verir. Bunu da hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım aziz kardeşlerim.”