yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Az Bulutlu
16°C
Yalova
16°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
16°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
17°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
18°C

İLK DURUŞMA YAPILDI

İLK DURUŞMA YAPILDI
24.06.2022 15:49
0
A+
A-

 

Yalova Barosu tarafından, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı açılan davanın duruşmasına katılan Yalova Barosu Başkanı Elif Turnacı Çavuş ve Yalova Barosu’na bağlı avukatlar savunmalarını yaptılar..

 

Haber / Zeynep TAŞTAN

İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı Yalova Barosu tarafından açılan davanın ilk duruşması Danıştay 10. Dairesi’nde görüldü. Danıştay 10. Dairesi’nde görülen davada Yalova Baro Başkanlığı adına Baro Başkanı Avukat Elif Turnacı Çavuş, Yalova Barosu Yönetim kurulu üyesi Avukat Dilan Dicle Çetin ve Avukat Emre Arap savunma yaptılar. Yalova Baro Başkanı Avukat Elif Turnacı Çavuş Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile sadece kadınların yaşam ve güvenlik hakkının gasp edilmediği aynı zamanda yasama yetkisini elinde bulunduran meclisin yetkilerinin de gasp edildiğini dile getirdi. Çavuş savunmasında şu sözlere yer verdi: “İstanbul Sözleşmesini imzalayan ilk ülke olarak sözleşmenin oy birliğiyle onaylandığı TBMM’nin 24 Kasım 2011 Perşembe günkü 5. oturumunda, tüm siyasi partilerin sözcüleri söz alarak; ilk defa bu kadar geniş kapsamlı bir uluslararası sözleşme ile kadına yönelik şiddetle ilgili bir karar alındığını, ilk defa devletin sorumlu tutularak bu konuda yükümlülükler getirildiğini ve Türkiye’nin en önemli sorunu olan kadına yönelik şiddetin son bulması için ortak adım atıldığını büyük bir sevinç ve umutla paylaşmışlardır. Siyasi partilerin uzlaşması, barolar ve sivil toplum örgütlerinin yoğun emekleri sonucu gelinen bu noktadan tam 10 yıl sonra, bir gece yarısı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı tek taraflı olarak açıklanmıştır. İstanbul sözleşmesi şiddetle mücadele konusunda bir insan hakları sözleşmesidir ve Anayasanın 104. Maddesinde de açıkça yazmaktadır ki ‘Temel Haklar, kişi hakları konusunda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz’ dolayısıyla bir gece yarısı hukuka aykırı olarak çıkarılan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile sadece kadınlarımızın yaşam ve güvenlik hakkı gasp edilmemiş aynı zamanda yasama yetkisini elinde bulunduran meclisimizin yetkileri de gasp edilmiştir Ve bizler bir kez daha 28 Nisandan itibaren yapılan her duruşmada söz alan onlarca meslektaşımız gibi çekilme kararının hukuka aykırı olduğunu yineliyoruz. Nitekim Savcılık tarafından istikrarlı bir şekilde defalarca verilen mütalaalar da bu çekilmenin hukuka uygun olmadığı yönündedir. Son 10 yılda önlenemez bir şekilde her gün kadın cinayetleri artmakta, kadına yönelik şiddet en üst seviyeye tırmanmaktadır. Kaldı ki sözleşmenin kaldırıldığı günün sonrasındaki 3 gün içinde dahi 6 kadın öldürülmüştür. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı şiddet uygulamayı düşünen muhtemel failleri cesaretlendirmiş ve kadınları şiddete karşı koruması gereken yasal pratiklerde sorunlar yaşanmasına sebep olmuştur. Burada sorun teşkil eden İstanbul sözleşmesi değil, imzalandığı günden bu yana sözleşmenin gerektirdiği, şiddeti önleyici, koruyucu mekanizmaların hayata tam anlamıyla geçirilememiş olmasıdır. Hepimizin şuandaki sorunu durdurulamayan kadın cinayetlerini önlemek, şiddet sayılarını azaltmak için el birliğiyle mücadele etmek olması gerekirken, aylardır hukuka aykırı olduğunu bildiğimiz çekilme kararının iptali için çaba sarf ediyoruz. Hep birlikte İstanbul Sözleşmesi’ne daha sıkı sarılmamız gerekirken, biz burada bu sözleşmeyi savunmak zorunda kalmamızı anlayamıyoruz. İstanbul Sözleşmesi savunulması gereken bir sözleşme değil, kadınların yaşam hakkını teminat altına alan, vazgeçilemez bir sözleşmedir. Sözleşmeden çekilme kararı, şiddet faillerini suç işlemeye teşvik etmektedir. Bu çekilme kararı, kadınların yaşam hakkına açık bir müdahale anlamına gelmektedir. Bizler Türkiye’nin dört bir yanından gelerek, sessiz çığlıkların sesi olma görevini kanundan alan Barolar olarak, her gün ölen müvekkillerimizin yüreklerimizdeki acısıyla, onları koruyamadığımız için evlatlarının omuzlarımıza yüklediği yükle buradayız. Bizim savunduğumuz taraf belli. Biz şiddet gören kadınların, katledilen kadınların savunmasıyız. Biz tek bir kadın daha zarar görmesin diye buradayız. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Tarihte bizim yerimiz belli ve biz, Sayın Heyetin de vereceği hukuki ve bağımsız kararla, adını tarih sayfasına yazdıracağına inanıyoruz” dedi.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.