Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton… Ve de daha fazlası! Dünya insanoğlunun beşiğiyse burası da bebek odası oluyor herhalde.
Güneş ortalamadan biraz daha küçük bir yıldız. Dünyanın enerjisi buradan geliyor.
Merkür Güneşe en yakın olan. Kaya kaplı ufak demir bir top. Tahmin edebileceğiniz gibi çok sıcak ama güneş görmeyen yerleri dünyadan bile daha soğuk.
Venüs’ü sanki yazın 10 kat battaniyenin altında yatan bir adam gibi hayal edebilirsiniz. Birşeyler olmuşa benziyor ama ortodoks bilim sessiz.
Dünyayı anlatmaya gerek yok bence. Dediğim gibi insanoğlunun beşiği. Yoksa yanılıyor muyuz?
Mars bizden ufak. Dünyadakinin %38’i kadar yerçekimi var. Ortodoks bilim sessiz kalsa da burada sanki felaketler olmuş gibi.
Mars ile Jüpiter arasında Sümer Mitolojisindeki Tiamat’ın yerinde bir asteroid kuşağı var. Bilimcilerin hesapları da Tiamat’ın gerçek olabileceğini düşündürüyor.
Jüpiter koca bir hidrojen-helyum topu. Gaz olmasına bakmayın oldukça ağır. Yerçekimi ile, uydusu Io’yu volkan cehennemine dönüştürüyor. Aynı yerçekimi Dünyaya çarpabilecek göktaşlarını da kendine çekiyor.
Satürn’ü suya koysak batmayacak kadar hafif. Halkaları meşhur. Jüpiter’in aksine Radyasyon oranı düşük olduğu için Mars’tan sonraki meskenimiz olabilir.
Uranüs’ün eksen eğikliği aşırı garip. Bu gezegenin pek bir özelliği yokmuş gibi duruyor ama içimden bir ses hafife almamam gerektiğini söylüyor.
Neptün gözlemle değil matematiksel ve yerçekimsel hesapla bulunmuştur. Triton diye bir uydusu var ve muhtemelen dışarıdan gelmiş koca bir göktaşı.
Plüton dışında Kuiper kuşağının geri kalanı da var. Plüton ilk görüleni. Uydusu Charon ile ikiz gezegenler gibi. Yakın ebatlarda başkaları da var.
Sedna gibi uzakta yörüngesi kayık olan cisimler de var tabi. Ortodoks bilim nedeni konusunda sessiz ama Sümer Mitolojisindeki Nibiru neden olmasın ki? Zaten ortodoks bilimciler dahi Planet X veya Dokuzuncu Gezegen diye bir gezegen arıyorlar. Bazılarına göre bulundu bile ama gizlemeye devam ediyorlar.
Asteroidlerden Nikel gibi materyaller çıkarabiliriz. Altın gibileri aslında göktaşlarında da o kadar çok bulunmuyor; füzyon ile üretimi daha uygun olacaktır. Ayrıca üretim kapasitemizi arttırabiliriz ama arazi üretemeyiz; Hong Kong gibi yerlerde iki karış arazi inanılmaz yüksek fiyata. Alın size bakir topraklar. Zaten birçok kimseye göre gizli uzay misyonlarıyla bir sürü şey yapılıyor. Ama hızlı göç verme sonucu dünyanın ciddi nufus kaybetmesi işverenler için hiç iyi olmayacaktır. İşgücü nüfusu düşerse dünyada kalanların istediği ücreti vermek zorundasınız.
İşte bebek olan insanoğlunun yatak odası. Evi Samanyolu, mahallesi de lokal galaksi kümesi. Güneş sistemi sadece başlangıç! Fethedilecek daha milyarlarca ışık yılı uzaklıkta yerler var. Komünizm tıkanmıştı. Ama şu anda kapitalizm de tıkanmış durumda. Gidemiyoruz. Gerçi dediğim gibi gizli uzay misyonları da olabilir. Refah çağı istenmiyor. Global plütokrasi zenginlikle ilgilenmiyor; tek istedikleri kontrol! Dünya fazla küçüldü! 300 yıl önce Yalova’dan Bursa’ya gidilen sürede bugün Türkiye’den Arjantin’e gidilebiliyor. İnternet, her yerde kameralar… Yeni bir umut yok! İkinci bir şans yok! Afrika hala gariban. Başka ülkeler de. Perişanlık bitmiyor. Beynimize çip takacaklarından bahsediyorlar. Kendileri de cyborg olacak. Günler bize ne getirecek? Ama çalışırsak ve gerçekten istersek Satürn’de halka manzaralı bir evimiz olacak! Düşünün! Sorgulayın! Seçim dolayısıyla herkes ülke ile ilgileniyor. Ama ben ‘Dünyanın tamamına bakın’ diyorum! Zencininki, Çinlininki, Almanınki, Rusunki düzelmeden bizim kaderimiz de düzelmez! Sümer Mitolojisinde geçen gezegen, büyük ihtimalle çoktan tesbit edildi ama henüz kamuoyuna açıklanmadı. Kimbilir neden? Plüton’un uydusu Charon’da toprak donmuş. İnşaat için harika! Üçüncül, dördüncül, beşincil sektör işletmeleri için çok iyi! Geleceğin İsviçre’si olabilir! Ve uzaya gittiğimizde ne olacak; biliyor musunuz? Plüton’a güneşten çıkan ışınların ulaşması 5.5 saat sürüyor. Yani sinyal ışık hızında olsa sadece gidişi 5.5 saat. Cevap da ayrıca 5.5 saat. Bir de milyar ışık yılı uzaklıktaki yerleri düşünün; ışığın milyar katı hızında bir araç oraya 1 yılda anca varabiliyor; Kolomb’dan hemen sonraki dönemin gemi yolculuklarını hatırlatmadı mı size? Ayrıca uzak yerlerde koca bir galakside tek başınızasınız! Bütün bir galaksi sadece sizin! Bunların hepsi mümkün; tabi istenmiyor!
Hayal gücü önemlidir. Düşünmek ve sorgulamak da öyle. Aranızda elektriğin henüz ulaşmadığı yılları bizzat yaşamış olanlar olduğuna eminim. O günlerde şimdi cebimizde olan akıllı telefonları hayal edebilir miydiniz? Arabalar ilk çıktığında bazıları insan vücudunun saatte 30 kilometreden daha büyük hızlara dayanamayacağını söylüyordu. Gülünç gelmiyor mu şimdi düşünüldüğünde? Oda büyüklüğünde bilgisayar icad edildiği sıradaki patent ofisi başkanı da dünyada başka icad edilecek birşey kalmadığını söylüyordu. Üstelik o bilgisayar sadece basit işlemler yapıyordu. Şimdi bunun daha ilerilerini kırtasiyede satılan basit hesap makineleri yapabiliyor!
Birşey daha: Karar sizin, seçim sizin!
