Sevgili dostum. Gayba inanıyoruz değil mi? Göremediklerimizin, gördüklerimizden daha kuvvetli olduğuna, inanıyoruz değil mi? Gözümüzden akan yaşın, her damlasının boşa akmadığına, gülümsememizin bile boşa gitmediğine, Allah’a açtığımız ellerimizin, boş bırakılmadığına, zalimin zulmünün yanına kar kalmadığına, haksızlığa uğradığımızda, gücümüzün yetmediği an, Allah’a bıraktığımızda, ya da başkasına zulmettiğimizde, birinin hakkını hukukunu çiğnediğimizde, bunların Allah(cc) katında kaybolmadığına, kayıt altına alındığına, hesap gününe inanıyoruz değil mi?
İyi ki hesap günü var diyor, rahatlıyor ve işimize bakıyoruz. Yada hatalarımızı fark ediyor, ahiret korkusu sarıyor içimizi, tövbe ediyor af diliyoruz. İyi ki tövbemizi duyacak, bizi bağışlayacak biri var hayatımızda. Böyle bir umut, böyle bir inanç, böyle bir itikadımız var, yoksa haşa, insan olmanın olmamızın, ne önemi var, Allah’ta yok diyesi geliyor insanın, yada hayvanlara bile rahmet okuyacak hale geliyoruz adeta. Zulüm makinası haline gelmiş insana, hayat hakkı veren, zulmüne ses çıkarmayan yaratıcıya şaşırıyoruz.
Gayba inanan insanlar olarak ise, Allah’ın acelesi yok, çünkü onda zaman mefhumu yok. Bin yılda yaşasan alacağını alacak, zulmünün hesabını vereceksin diyerek, hem kendi nefsimizi, hem de karşı cinsimizi uyarıyoruz. Haktan yana durup, mazlumun yanında yer alarak, Rabbimizden razı, Rabbimiz de bizden razı olacak bir dünya kuruyoruz. Çünkü Allah adildir, hiç kimsenin şüphesi olmasın, kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz. Allah adalet sahibidir diye haykırıyor. Adil bir Dünya kuruyoruz, yada o yolda oluyoruz. Çünkü gayba inanıyoruz.
Allah’ta var, peygamberde var, meleklerde var, kitaplarda var, ahirette var, imtihan için hayırda var, şerde var, ölüm de var, hesap da var, iyi ki var değil mi?.
Bu yüzden Allah’a ve ahiret gününe inananlar adalet sahibidir. Çünkü onlar, gayba yürekten inanır ve iman ederler, sorun varsa gayp da değil insandadır, bizdedir. Aklen idrak edemediğimiz, duygu ve düşüncelerimizi zorlayarak, fani alemden baki aleme irtihal ettikten sonra, ebedi alemin varlığına, ölümsüz bir hayata, kesin inanıyoruz. Bu inanç imanımızın şartlarından biri olsa da, inancımız tam olmadığı takdirde, dinin tamamı inkar kabul edilir değil mi?
O takdirde, Allah’a (cc) Allah’ın istediği gibi inanan ve iman edenler olarak, inanç frekanslarımızı tekrar kontrol edelim. Allah’a inanmak sorunları çözmüyor. Hatta Müslümanlar dahil, her insanın Allah’a farkı farklı inanç yüklemeleri, sadece dinimizi değil, insanlığımızı da kaybetmemize sebep oluyor. Her insan, her topluluk, her kavim, hatta her din, Allah’ın kendi tarafını tuttuğuna inanıyor, inandırılıyor. Buda kendinden ya da kendilerinden olmayan, başkalarını ötekileştiriyor. Bu itikat bozukluğu, insanlar arasında huzursuzluğa, tartışmaya hatta savaşmaya kadar götürüyor. İnsanlar böyle bir Dünya’da kendilerini güvende göremedikleri için, paniğe kapılıyor. Tamda bu sırada bu durumu fırsat bilen, şeytana köle olmuş, bu durumu hazırlayan bazı güruhlar, şeytanın emriyle maddeyi ilahlaştırıp, canlarını koruma adına birçok insanı köleleştiriyor.
Allah’ı(cc) bu duruma müdahil oluyor ve uyarıcı peygamberler gönderiyor. Kurtuluşun kula kullukta değil, kainatın sahibi Allah’a kullukta, olduğunu bildiren, Peygamber efendimizin tanıdığı ve iman ettiği gibi, gayba inanmak ve iman etmek tüm sorunları çözüyor. Kalu bela denilen zamanda, ruhlarımızın yaratıldığı günden başlayıp, topraktan olan bedenimize girdikten sonra, bir müddet Dünya denilen yerde, imtihan edilip, hasret bittiğinde, bedenimizi tekrar toprağa bırakıp, geldiğimiz yer olan vatanımız Cennete gideceğimize, kesin inanmaktır gayb. Dünya’da yaşadığımız zaman içinde, iyi kötü neyimiz varsa, tamamını alıp ahiret alemine taşımak ve bunlardan hesap vermek. Yaratıcımız, sahibimiz, rızık vericimiz, hesap vereceğimiz olan Allah’ımız, yüce kitabında, Güneş vurduğunda görülen, havada uçan toz parçacıklarını işaret ederek, zerre miktarı hayrınızda, şerrinizde, bizde kayıt altında olacak diyerek, bize bildirmesine, bizi uyarmasına, inanmamızdır gayb. Yani bir ömür itaatimiz, ibadetimiz, yalanımız, doğrumuz, hasedimiz, sevgimiz, zalimliğimiz, merhametimiz, nereden kazandığımız, nereye harcadığımız, kibrimiz, onurumuz, gıybetimiz, kusurunu örtmemiz, hak yemememiz, yedirmememiz, mazlumun yanında olmamız, zalime dur dememiz, insanlık adına ne varsa, tamamından hesaba çekileceğimize kesin inanmamızdır gayb.
Hatta düşüncelerimiz, yada düşünemediklerimiz, kötü sözümüz, güzel sözümüz, harama bakan gözümüz, haramdan kaçan gözümüz, yüreğimiz, özümüz, içtiklerimiz, içmediklerimiz, yediklerimiz, yemediklerimiz, giydiklerimiz, giymediklerimiz, ihanetimiz, sadakatimiz, buna benzer ne varsa, hepsinin kayda alındığına inanıp iman etmemizdir gayb. Kula kulluk değil, Allah’a kulluktur gayb, gerçek hürriyet Allah’a kölelikle başlar, Allah’a köle olamayanlar, ya servetin, ya şehvetin, yada şöhretin kölesi olurlar. Kendilerine efendi denilse bile. Gerçek efendiler, gayba iman eden, ne pahasına olursa olsun, Allah’a güvenen, habibine itimat edenlerdir. Selam olsun o efendilere, hanımefendilere.