Bugünkü yazımda size okuduğum bir kitapta vurgulanan emanet konusunu, kitaptaki mantıkla aktaracağım. Sonrasında teknik bakış başlığında şehre dair değerler konuşulması gerekirse, cennet ilin Baha’sından da pahasından da bahsetmek istiyorum.
Öncelikle emanet mevzuu. Kitapta emanet kelimesine ayet ile başlanıyor. “Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi.” (Ahzab 72) Burada emanet ile meramın İslam ve akaitleri olduğu düşünülse insana yüklenen bu EMANET vasfının önemi çok büyüyor. Rabb bu önemi Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’e peygamberilik vazifesi vermeden ona Muhammed-ül Emin (Emin Muhammed) denmesini sağlayacak kadar önemsemiş. Yani lisanı diğer ile Yaratan kulunda önce işletim sistemi olarak emanet ve eminlik istiyor. 40 sene emanet için insani hazırlıkları yapıp, Müslümanlık şartlarını sonra belirleyip uyguluyor. Öyle ise bir Müslüman namaz, oruç, hac, umre, zekat vb tüm gerekliliklerden önce EMANET ÜZRE olmalı. Eğer EMİN değilse işletim sistemi olmayan bilgisayar gibi, en üst düzey yazılımınız da olsa onu yükleyecek mecra bulamadıktan sonra anlamsızlaşıyor her şey. İşte bu asrın en büyük sorunu EMANET sahibi olmamamız. Yalan, iftira, kandırmaca her yerimizi kanser gibi sarmış. Biz ise normalleştirmişiz bu yaklaşımları. Faizin asrın gerekliliği, kredinin normal bir süreç, bitcoinin malın değerini koruma, giyim kuşamda açıklığının medeniyet diye adlandırılmasından rahatsızlık duyan kalmamış. Durum her geçen gün kötüleşiyor. Emanet ehli azaldığından herkesin en temel ihtiyacı güven olmuş. Allah EMANET ehli eylesin.
Bir genç düşünün. Her konuyu araştırıp, sınırsız öğrenme ve ezberleme kabiliyeti geliştirmiş, mantık sınırlarını zorlamış, klasik beyin kullanım yüzdesini standart dahi mesabesinde aşmış bir genç. Her türlü soruya cevap veren ama soru sormayan alimler gibi davranan, günü, dünyayı, ülkeyi, siyaseti, politikayı, ekonomiyi, edebiyatı, pozitif ilimleri analiz edebilen bir beyin. Hiç normal, yani bizce normlara uygun gibi gelmeyen, ama norm sınırlandırmasını çoktan aşmış bir sorgulama merkezi. Tanışmış olmaktan mutlu olduğum ve sorularıma beni hayrete düşürecek derecede zekice cevap veren bu genç, belirlediği birbiri ile ilgili olmayan iki başlığı haftada iki defa internet üzerinden hazırladığı sunularla katılımcıları ile paylaşıyor. Sorular alıyor, cevaplıyor. Özgüveni bilgisi ile paralel, hata yapmıyor ve dinleyenleri sürekli hayrete düşürecek bilgi anekdotları paylaşıyor. İşte böyle bir genç ile tanıştım. Sunumları çok ilgimi çekiyor ve bu şehrin böyle gençleri olduğuna çok seviniyorum.
Bir de şehrin pahası var. Malum PAHA kelime olarak eder, değer, fiyat demek. Bu şehrin ederi, değeri ve fiyatı yani. İşte bu şehrin pahası da Baha’sı gibi. Bu genç şehir her cibilliyet, her milliyet, her memleketten insanlarla dolu. İli yaşayanlar gününü; dünyayı, ülkeyi, siyaseti, politikayı, ekonomiyi, edebiyatı, pozitif ilimleri ve daha birçok şeyi adımla yürüme mesabesinde yaşayabiliyorlar. Hem de en PAHAlısından. Mesela gününü sahildeki kafelerde, dünyanın gerçeklerini romen mahallesinde, ülkeyi kamu kuruluşlarında, siyaseti kapalı devre siyasetçilerin etrafında, politikayı yerel medyada, ekonomiyi emlak piyasasında, edebiyatı RDKM etkinliklerinde, pozitif ilimleri döviz bürolarında ya da coin piyasasında yaşayan bir PAHAsı var bu şehrin. Şehrin PAHA’sı insanına parası kadar değer verir olmuş. Değişir mi? Evet. Değişecek. Önümüzdeki beş yılda şehir dinamikleri tamamen değişecek. Küçük olsun bizim olsuncular elini eteğini çekmek zorunda kalacak. Şehrin BAHA’ları, şehrin PAHA’lılığının üstesinden gelecek.
Cennet şehirde yola çıkan, Baha’yı da buluyor Pahayı da. Yeter ki ne bulmak istediğini bilip meyletsin.
Vesselam.