yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
32,5826
EURO
34,8020
ALTIN
2.413,05
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Az Bulutlu
23°C
Yalova
23°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Parçalı Bulutlu
22°C
Cumartesi Az Bulutlu
20°C

‘DEPREM TEHLİKESİNİ GÖRMEZDEN GELME YANILGISI DEVAM EDİYOR!’

‘DEPREM TEHLİKESİNİ GÖRMEZDEN GELME YANILGISI DEVAM EDİYOR!’
22.05.2022 12:24
0
A+
A-

 

‘HALKIN YÖNETİME ‘SEYİRCİ’ OLMAKTAN ÇIKIP, ‘AKTÖR’ OLMAYA BAŞLAMASI ÇOK ÖNEMLİ!’

  • “Günümüzde katılımcı demokrasi anlayışının yükselmesiyle birlikte, dünyayı etkisi altına alan siyasal anlayış, daha önce olmadığı kadar, katılıma dayanan bir siyasal kültür haline dönüşmektedir” diyen Dr. Yusuf Erbay, üç hususun altını çizdi: 1- Bilgi edinme hakkı, 2- Katılım hakkı, 3- Yargıya başvurma hakkı.

..”Yerel kalkınma çok sektörlü ve çok aktörlü bir süreçtir. Bu sürecin başarıyla sürdürülebilmesi ancak yerel düzeyin bütününü kapsayan bir stratejik planlanın ortaya konulmasına bağlıdır.”

..”Halkın, bundan sonra yapılacak olan her türlü planlama çalışmasına aktif biçimde dahil edilmesi çok önemli.”

 

…………………….

..”Görevde bulunduğum dönemde Yalova İl Özel İdaresi’nin öncülüğünde hazırlanan İl Stratejik Planı, yönetişim ilkeleri ışında hazırlanmış, tüm aşamalarında katılım ve saydamlık ilkelerine uygunluk sağlanmıştır.”

‘PLAN’IN EN TEMEL HEDEFİ, TÜM PAYDAŞLARIN KATILIMIYLA BİR ‘YALOVA VİZYONU’ OLUŞTURMAKTI!”

..”Planlamada ne yapıldığı kadar önemli olan başka bir şey de nasıl yapıldığıdır. Çalışmanın merkezine koyduğumuz üç ana ilke; 1- Kamu yararı 2- Hukuka uygunluk, 3- Akıl ve bilimin gereklerine bağlılık.”

 

 

……………………….

  • Dr. Erbay’dan anlamlı sözler: “Yerel düzeyde demokrasiden söz edebilmek için, bir ülkede demokrasinin kendisinin tüm kurum ve kurallarıyla kurulmuş, yerleşmiş ve işlerlik kazanmış olması gerekir.”

..”Gerçek demokrasilerde, ‘katılımcı yönetim’ anlayışı yapılan çalışmaların ruhunu oluşturmuştur. Günümüz dünyasında, yurttaşların kendileri hakkında alınan kararlara katılmasının engellendiği bir demokratik yönetimden bahsedilemez.”

..”Temsil ve katılım, demokrasi kavramının içinde kendiliğinden var olan iki temel unsurdur. Burada izlenen çizgi, aynı zamanda demokratik yönetim biçiminin de gelişme çizgisidir.”

………………………………..

“Görev dönemimizde yerel düzeydeki yöneticiler, Yalova ilinin ‘çevre odaklı ve çevreye duyarlı’ planlarını yapmış ve uygulamaya koymuşlardır” diyen Prof. Dr. Erbay’dan itiraf gibi sözler: “Bu süreçte kaygıları farklı olan kişiler ve kurumlarla açık ya da kapalı çatışmalar yaşandı!”

..”Özellikle maden, taşocağı ve inşaat sektörlerinin kısıtlanan faaliyetleri nedeniyle, bazı yerel çıkar gruplarının,  plana karşı tepki ve muhalefetleriyle karşılaştık!”

‘ÇIKAR GRUPLARININ TEPKİSİNİ ÇEKTİK!’

 

…………………………………..

  • HABERCİ sordu, Yalova eski Valisi Dr. YUSUF ERBAY, okurlarımız ve siz saygıdeğer Yalovalılar için cevapladı. İşte, ilgi ile okuyacağınız röportajın detayları..

…………………….

– Bildiğiniz gibi, Yalova’nın gündemini oluşturan önemli konulardan biri, 1/50.000 ölçeğinde yapılmaya çalışılan yeni Çevre Düzeni Planı. Yalova’da görevli olduğunuz süre içinde yapılan Strateji Planı ve bu plana bağlı olarak gerçekleştirilen 1/25.000 ölçeğindeki Çevre Düzeni Planı hakkında okuyucularımızla paylaşmayı istediğiniz konular var mıdır?

– Çevre Düzeni Planı yapma yetkisi, 2005 yılında çıkarılan ve reform niteliğinde olduğu ileri sürülen yasalarla, merkezin taşradaki en üst düzey yöneticisi olan ‘Vali’nin koordinasyonu altında’, İl Özel İdaresi ve il belediyesine verilmiş bir yetkidir. Yani bu, sadece merkezin yereldeki atanmış memurlarına verilen ‘yetki genişliğine’ dayalı olmayan; belediyeleri de görevlendirmesi nedeniyle, ‘yerel yönetimci’ bir yaklaşımı da içinde barındıran bir yetkidir.

İl için kapsayıcı ve yaşamsal özellikler taşıyan planlama yetkisini böyle bir yaklaşımla devreden merkezi yönetimin, yerel düzeydeki seçilmiş ya da atanmış yöneticileri ‘koordinasyon içinde’ çalışmaları gereken bir bütün olarak görmek istediği düşünülmüştür. Çevre Düzeni Planı yapma yetkisinin devri, bu yönüyle yönetim sistemi içinde ilgi çekici bir uygulama özelliği göstermektedir.

Çevre Düzeni Planı’na altlık oluşturan Yalova İl Stratejik Planı ise, Avrupa Birliği’ne üyelik perspektifi, kamu yönetimi sistemindeki yeniden yapılanma çalışmaları ve il özel idarelerinin artan fonksiyonları göz önünde bulundurularak; İl Özel İdaresi’nin mevcut kurumsal çerçevesini de içine alacak şekilde tüm ili ‘bütüncül’ biçimde değerlendiren bir yaklaşımla ortaya konmuştur.

Gerek 2000’li yılların başında çıkarılan yasalardaki hükümler, gerekse dünyadaki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, Stratejik Plan’ın katılımcı bir metotla hazırlanması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Yalova İl Özel İdaresi’nin öncülüğünde hazırlanan İl Stratejik Planı, bu doğrultuda ve yönetişim ilkeleri ışında hazırlanmış, tüm aşamalarında katılım ve saydamlık ilkelerine uygunluk sağlanmıştır.

– Bu planlarla ulaşılmak istenen hedefi açabilir misiniz?

– Planın en temel hedefi ilde bulunan tüm paydaşların katılımıyla bir ‘Yalova Vizyonu’ oluşturulmasıydı. Bu vizyon sadece belediyenin ya da İl Özel İdaresi’nin vizyonu olarak değil, bütüncül bir yaklaşımla ele alınarak, tüm şehrin vizyonu olarak düşünülmüştü. Plana göre, ildeki bütün paydaşlar aşağıdaki Yalova Vizyonu etrafında birleşmiştir:

“Yalova, doğal ve kültürel değerlerin korunduğu ve geliştirildiği; eğitim düzeyi yüksek bireylerden oluşan; katılımcı ve şeffaf bir anlayışla kamu hizmetlerinde etkinliğin ve verimliliğin sağlandığı; yüksek katma değer yaratan ve ekolojik dengeyi koruyan sektörlerin desteklendiği; alt yapı sorunlarını çözmüş ve teknolojik bakımdan gelişmiş; sağlıklı ve güvenli çağdaş bir dünya kentidir.”

Yalova halkının oluşturduğu bu vizyona daha yakından bakılırsa, önceliğin doğal ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesine verildiği, ekolojik denge korunarak kurulacak yüksek katma değerli sektörlerin desteklenmesi gerektiği ön plana çıkarılmıştır.

Planın misyonu ise, “Yalova halkının yerel ve ortak nitelikteki ihtiyaçlarını en verimli ve etkili biçimde karşılayarak; sahip olduğu potansiyel doğrultusunda ilin sürdürülebilir gelişmesini ve halkın refah düzeyini artırmaktır” ifadesiyle belirlenmişti.

Misyonda belirtilen ‘sürdürülebilir gelişme’ anlayışı ise, bilindiği üzere, ‘bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânından taviz vermeksizin karşılamak’ şeklinde tarif edilmişti. Yani, sürdürülebilirlik; bugün ile yarın arasında bağdaştırıcı bir anlayış tesis etmek, doğal kaynaklarda şimdiki kuşakların olduğu kadar, gelecek kuşakların da hakkı olduğu gerçeğini görerek, üretim ve tüketim alışkanlıkları geliştirmektir.

Sözü geçen sürdürülebilirlik kavramı açısından bakıldığında ise, şimdiki kuşakların doğal kaynaklardan yararlanma faaliyetlerini, etkin bir ‘koruma-kullanma’ dengesi içinde gerçekleştirmeleri mecburiyetinde oldukları açıktır.

– Genel hatlarını çizdiğiniz ve amaçlarını açıkladığınız planın hangi yöntemler kullanılarak gerçekleştirildiğinden söz edebilir misiniz?

Aslında benim de öncelikle üzerinde durmak istediğim husus budur. Ne yapıldığı kadar önemli olan şey, ‘nasıl’ yapıldığıdır.

Öncelikle yönetim anlayışının temel çerçevesini çizen unsurlar olarak çalışmanın merkezine koyduğumuz üç ana ilkeyi belirtmem gerekir. Kamu yararı yöneticilerin bütün faaliyetlerinde gözeteceği birinci husustur. İkinci husus hukuka uygun hareket edilmesidir. Son olarak yönetici akıl ve bilimin gerekleri doğrultusunda davranmalıdır. Birbirlerine önceliği olmayan ve birlikte değerlendirilmesi gereken bu üç husus, yol gösterici unsurlar olarak daima göz önünde bulundurulmuştur.

Gerçek demokrasilerde, sayılan bu ilkeler kadar önemli hale gelen ‘katılımcı yönetim’ anlayışı yapılan çalışmaların ruhunu oluşturmuştur. Günümüz dünyasında, yurttaşların kendileri hakkında alınan kararlara katılmasının engellendiği bir demokratik yönetimden bahsedilemez.

Demokratik yönetimin dayandırıldığı katılım kavramı üzerinde kısaca durursak, Çevre Düzeni Planı hazırlanırken Yalova’da yapılan çalışmaların ne anlama geldiğini daha açık biçimde ortaya koyabiliriz.

Temsil ve katılım, demokrasi kavramının içinde kendiliğinden var olan iki temel unsurdur. Halkın temsil edildiği meclislerden, halkın katılımının gerçekleştiği karar alma mekanizmalarına kadar izlenen çizgi, aynı zamanda demokratik yönetim biçiminin de gelişme çizgisidir. Demokratik toplumlarda, doğrudan demokrasi araçlarından daha fazla yararlanmak üzere yöntemler geliştirilmekte; temsili demokrasiye özgü kurumların ve araçların, doğrudan demokrasi araçlarıyla güçlendirilmesi arzu edilmektedir.

Yaşadığımız çağda, sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ve halkın karar mekanizmalarına katılımı, demokrasinin ‘olmazsa olmazları’ arasına girmiştir. Katılımın, en etkin biçimde gerçekleştiği yönetim birimleri ise yerel yönetimlerdir. Merkezi idarenin yereldeki temsilcilerinin de yerine getirdikleri hizmetlerin doğası gereği yerel halkla ilişkilerini aynı duyarlılıkla kurmaları beklenir. Ancak, yerel düzeyde demokrasiden söz edebilmek için, bir ülkede demokrasinin kendisinin tüm kurum ve kurallarıyla kurulmuş, yerleşmiş ve işlerlik kazanmış olması gerekliliği göz ardı edilmemelidir.

Temsil gücü yüksek olan yerel yönetimlerin ve yereldeki merkezi yönetim birimlerinin, demokratik olgunluğa erişmek açısından önemli bir işleve sahip olmalarının yanı sıra, bir diğer temel özellikleri, ihtiyaçların belirlenmesi ve giderilmesi için, yerel kaynakları etkin ve verimli biçimde kullanabilmeleridir.

Bütün dünyada güncelliğini koruyan katılımcı yönetim anlayışının bir diğer işlevi ise, halkın kendilerini yönetenlerden kopmasının önüne geçilmesidir. Halkın yönetime ‘seyirci’ olmaktan çıkıp, ‘aktör’ olmaya başlaması, hizmetlerin etkin biçimde sunulmasına önemli katkılarda bulunabilir.

Günümüzde katılımcı demokrasi anlayışının yükselmesiyle birlikte, dünyayı etkisi altına alan siyasal anlayış, daha önce olmadığı kadar, katılıma dayanan bir siyasal kültür haline dönüşmektedir. Sözü edilen katılım olgusu, sadece yöneticiler ve yasama meclisini belirli aralıklarla seçme ya da referandumlara katılımla sınırlı kalmayıp, kamusal politikalara yön veren kararlara ve eylemlere katılma biçiminde gelişimini sürdürmektedir.

Gerçek bir katılım sürecinin başlayabilmesi için, öncelikle halkın bilgiye erişimi sağlanmalıdır. Halkın bilgilendirilmesi ve istediği bilgilere ulaşabilmesi çağımızda ‘bilgi edinme hakkı’ olarak adlandırılmaktadır. Alınacak kararlar hakkında her türlü haberleşme yöntemiyle bilgilendirilecek olan yurttaşların ikinci hakkı ‘katılım hakkı’ olarak tanımlanmaktadır. Bu, göstermelik katılım uygulamaları olarak değil, etkin ve işlevsel katılım yöntemleri biçiminde düzenlenmelidir. Son olarak; bilgiye erişim hakkının ihlali, belirli faaliyetlere ilişkin kararlara halkın katılımı ilkesine aykırılıklar ve hukukun çiğnenmesi durumlarında ‘yargıya başvurma hakkı’ devreye girmelidir.

Tabii, sözünü ettiğim bu hususlar, sadece planlamalar yapılırken değil, yönetim faaliyetlerinin tümü yerine getirilirken gözetilmesi gereken ilkelerdir.

– Peki siz, planların yapılma sürecinde bu ilkelere, halkın ‘katılım’ hakkını gözeten bu ilkelere nasıl uyum sağladınız?

2005 yılında çıkarılan 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nda, belediyelerin kent konseyleri oluşturarak, plan hazırlıklarında demokratik katılımı sağlamalarının gerekli olduğu belirtilmektedir. Ancak, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda ilin bütününü kapsayan ‘İl Çevre Düzeni Planı’ ve ‘Stratejik Plan’ gibi konularda böyle bir konsey oluşturulması öngörülmemiştir.

Yukarda bahsettiğimiz ‘Yalova ilinin bütünsel olarak planlanması kararı’, katılımcı planlama anlayışı yönünden, ilin tümünü kapsaması gereken bir katılımcı yapılanma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Öncelikle Stratejik Plan ve ona dayalı olarak yapılan Çevre Düzeni Planı çalışmalarında ortaya çıkan bu ihtiyacı karşılamak ve ardından ili ilgilendiren her konuda ortak kararlar oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla; başta Anayasa olmak üzere, İl İdaresi Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanunu’nda Valilik makamına tanınan ‘yetki genişliği’ ilkesi çerçevesinde, Yalova Konseyi olarak adlandırılan Yalova Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İşbirliği Konseyi kurulmuştur.

Başta yerel yönetimler ile merkezi yönetim kuruluşları olmak üzere, diğer kurum ve kuruluşlar arasında yaşanan rekabet ve çekişme, kentsel gelişme ve yerel kalkınma önündeki en önemli engellerden biridir. Yalova’da, seçilmişler, kamu kurumları, meslek örgütleri, eğitim kurumları, sağlık kuruluşları, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve toplum kesimlerinden oluşan ve sayısı 45’i bulan paydaşların temsilcileri Yalova Konseyi çatısı altında bir araya gelerek yerel yönetişimin en iyi örneklerinden birini sergilemişler, demokratik olgunluk içerisinde kendileri ile ilgili stratejik kararların plana yansıması ve Yalova’nın ortak vizyonunun oluşması için birlikte çalışmışlardır.

Ekonomik, sosyal ve bayındırlık hizmetleri alanındaki 14 ana konuda oluşturulan 53 çalışma grubu, ‘Stratejik Planlama Takvimi’ doğrultusunda 5 ay süreyle toplantılar yaparak kararlar almıştır. Böyle bir süreçte gerçekleştirilen Yalova İl Stratejik Planı, yenilikçi ve uygulanabilir bir model ortaya koymaktadır. Kurumsal stratejik planlama uygulamasının yarattığı karmaşa ve çekişmeleri ortadan kaldırarak kentle ilgili tüm tarafları ortak bir vizyon etrafında bir araya getirmektedir. Paydaşlar sadece ortak vizyonla bir araya gelmekle kalmayıp kentin geleceğini ilgilendiren stratejik kararları birlikte almakta; bu stratejik kararların altındaki stratejik hedefleri birlikte belirlemekte ve her bir kurumun kurumsal planında oluşturulacak somut proje ve faaliyetleri tespit etmektedirler. Bu yaklaşım yerel yönetimleri ve diğer kamu kurumlarını bütüncül bir yerel kalkınma istenci etrafında bir araya getirmekte ve kaynakları rasyonel bir biçimde planlamaya imkân sağlamaktadır.

İlk bakışta başarılı da olsa; yerel düzeyi özgün gelişme dinamiklerinden koparan bireysel kalkınma girişimleri zamanla kentin gelişmesinin önünde ayak bağı olabilmektedir. Bu nedenle, tüm paydaşların ortak bir vizyon etrafında birleştirilmeleri ve yerel düzeyi bütün olarak ele alan katılımcı-sürdürülebilir bir anlayışla bu vizyonun içine sokulması; yerel kalkınma ile ilgili tüm girişimleri kopmaz bağlarla birbirlerine bağlayacaktır. Aksi taktirde, tek tek ve birbirinden kopuk projelerle yerel kalkınmanın sağlanması mümkün gözükmemektedir. Çünkü, yerel kalkınma çok sektörlü ve çok aktörlü bir süreçtir. Bu sürecin başarıyla sürdürülebilmesi ancak yerel düzeyin bütününü kapsayan bir stratejik planlanın ortaya konulmasına bağlıdır.

– Planların nasıl yapıldığının ötesinde, bu planların hayata geçirilmesini sağlayan projelerin, özellikle taş ve maden ocakları hakkındaki hükümlerin nasıl uygulandığı, hangi zorluklarla karşılaşıldığı konularının bu röportajın hacmini oldukça aşan konular olduğunu biliyoruz. Bu önemli konuları başka bir söyleşide ele almak üzere, şimdilik eklemek isteyeceğiniz bir şey var mıdır?

Yerel yönetimlerle ilgili olarak yapılan düzenlemelerle kendilerine aktarılan yetkileri kullanan yerel düzeydeki yöneticiler, Yalova ilinin ‘çevre odaklı ve çevreye duyarlı’ planlarını yapmış ve uygulamaya koymuşlardır. Bölgesel yapının ana özelliğini oluşturan orman varlıklarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması temel kaygı olarak bütün uygulamalara yansıtılmıştır. Dünya ölçeğinde ön plana çıkan alternatif turizme ve ekoloji dostu ekonomilere dayandırılan Yeşil-Mavi Yol gibi yerel projeler, Model Orman adı altında yürütülen uluslararası çalışmalarla bütünleştirilmiştir.

Bu süreçte kaygıları farklı olan kişiler ve kurumlarla açık ya da kapalı çatışmalar yaşanmıştır. Merkezi idarenin takındığı tutumun yanı sıra, bazı yerel çıkar gruplarının, özellikle maden, taşocağı ve inşaat sektörlerinin kısıtlanan faaliyetleri nedeniyle plana karşı tepki ve muhalefetleriyle karşılaşılmıştır.

Altında imzaları olan Çevre Düzeni Planı’nı bu tip yerel tepkilere karşı savunamayan yerel seçilmişlerin bir kısmı, yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz kısa bir süre geçen planı değiştirmenin yollarını aramışlar ve aramaya devam etmektedirler.

Sadece çevre duyarlılığını değil, Yalova için yaşamsal önem taşıyan depremle ilgili hükümleri uygulamaya koyan plan, bazı kesimlerce ‘gelişmeyi engelleyici’ bir unsur olarak algılanmıştır. Planlı gelişmenin getirdiği düzenlemeleri, denetimsiz ve sınırsız kar getirici faaliyetleri için engel olarak gören bu anlayış, bölgede kısa süre önce yaşanan ve halen var olan deprem tehlikesini de görmezden gelme yanılgısını devam ettirmektedir. Yalova plan çalışmaları sürecinin bu yönüyle de incelenmesi ve dikkate alınması gerekmektedir.

Yalova’da yapılan planlama çalışmalarının kayda değer bir yönü de, halkın sürece katılımının sonuç alıcı bir tarzda hayata geçirilmiş olmasıdır. Yöre insanının 2025 yılında geleceği düzey hedef alınarak hazırlanmış olan Çevre Düzeni Planı’nın gerçekleşmesinde etkin bir rol oynayan halkın, bundan sonra yapılacak olan her türlü planlama çalışmasına aktif biçimde dahil edilmesi önemlidir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.