Said b. Zeyd (r.a.), hayatta iken cennet ile müjdelenmiş on sahabeden birisiydi.
İman ve ihlas abidesi bir mümin olarak yaşayan Said b. Zeyd’in hayatı, Peygamber Efendimizin bütün ashabı gibi, bizler için özel örnekler ile doludur.
İki cihan serveri Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in talim ve terbiyesi ile yürüdükleri yolda bıraktıkları ayak izlerini takip etmek bizi rotasını şaşırmış gafillerden olmaktan koruyacaktır. Zulmün her çeşidinden sakınan ancak aynı zamanda zalimler ile sonuna kadar mücadele eden bu altın nesil bize hayatımızın her karesinde ihtiyaç duyduğumuz örnekleri sunarlar.
Zalimin zulmünü açıktan ve de marifetmiş gibi icra ettiği görüntüleri rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan-ı Şerif içerisinde bile seyretmek zorunda kaldığımız bu günlerde Said b. Zeyd’in hayatından bir kare düşüyor hatrıma ve sizinle paylaşmak istiyorum hemen.
Medine’de bir kadın, rivayete göre adı Erva! İsmiyle hemhal olur genellikle insan ya bu kadın için bunu söylemek pek mümkün olmasa gerek. Letafet, nezaket, incelik sahibi kişi manasına gelen Erva ismine yakışmayacak bir tutum ile Vali Mervan B. Hakem’in huzuruna çıkar. Said b. Zeyd hakkında malına tecavüzde bulunduğuna dair ağır bir ithamda bulunur. Bu gasp demektir, hırsızlık demektir, zulüm demektir ki her yönüyle Ashab-ı Kirama büyük bir hakarettir.
Haksızlık karşısında yeri geldiği zaman Halife karşısında bile sesini yükselterek hakkı savunan Said b. Zeyd o sırada Medine dışındaki Akik vadisinde bulunan çiftliğindedir. Mervan memurlarını olayı soruşturmaları için onun yanına gönderir. Said b. Zeyd (r.a) gelenlere; “Ona haksızlık ettiğimi düşünüyorsunuz öyle mi? Ben Resulullah (s.a.s)’in söyle dediğini duydum:
“Kim bir karış miktarı da olsa bir yere haksız olarak zulümle sahip olursa (gasp ederse), kıyamet gününde o yerin yedi katı boynuna geçirilir, boynuna dolanır.” (Buhârî, Mezâlim 13)
Rabbim hakkımız olmayan hiçbir şeye karşı bizi cehenneme sürükleyecek bir yanlış tutumu nasip eylemesin.
Bu konuda Said b. Zeyd (r.a.) ve bütün Peygamber dostlarının tutumu bellidir. Allah ve Resulünün yasakladığı her şey, ne olursa olsun yaşam sınırlarının dışında kalacaktır. Taviz veya ihmal söz konusu olamaz.
Bu hassasiyet içerisinde olan Said b. Zeyd (r.a.) araziyi o kadına vermelerini söyler ve kırgın bir sesle söyle ekler: “Allah’ım bu kadın yalan söylüyorsa gözleri kör olmadan canını alma ve kuyusunu ona mezar yap!”
Rivayet edilir ki, Erva araziyi alır. Ancak sonrası ilahi adalet gereği Said b. Zeyd’in ahına sahne olur. Önce gözleri kör olur. Haksızca sahip olduğu dünya malını göremez olur. Sonra da bir gün evine doğru yürürken gasp ettiği arazideki kuyuya düşerek can verir.
Bu olaydan sonra Medineliler birisine öfkelendikleri zaman, “Allah seni Erva gibi kör etsin” diyerek beddua etmeye başlarlar. (Ibn Hacer el-Askalanî, el-Isabe fi Temyizi’s-Sahabe, II, 46; İbnül-Esîr, Üsdül-Gabe, II, 388)
Dünya malı uğruna sapılan yanlış yollar kişiyi hem bu dünyada hem uhrevi âlemde sadece hüsrana uğratır. Rabbim haksızlıktan ve adaletsizlikten bizleri uzak eylesin. Zulüm ve zulüm ehli olanlardan uzak eylesin. Adımızı Erva gibi kötü bir yâd ile değil onur ile tarihe yazmayı nasip eylesin. Ramazan-ı şerif hürmetine Rabbimiz bizi huzuruna alnımız ak bir şekilde ulaştırsın.
“Diri ve her şeyin varlığı kendine bağlı olan Allah’ın huzurunda yüzler (başlar) hicapla eğilmiştir; zulmü yüklenmiş olan ise hüsrana uğramıştır.” (Tâhâ, 111)