Narin’in ölümünün ardındaki gerçeklerin ortaya çıkarılması için tüm ülke yas tutarken, kadınlar Yalova’da bir araya gelerek adalet talebiyle seslerini yükseltti..
Haber / Zeynep TAŞTAN
Diyarbakır’da 21 Ağustos’ta kaybolan ve 19 gün boyunca izine rastlanamayan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeni, köyüne 1.5 kilometre mesafede bir derede, çuval içinde bulundu. Türkiye bu acı olayın ardından derin bir üzüntü ve öfke içinde. Narin’in ölümünün ardındaki gerçeklerin ortaya çıkarılması için tüm ülke yas tutarken, kadınlar Yalova’da bir araya gelerek adalet talebiyle seslerini yükseltti.
‘NARİN’E NE OLDU?’..
Küçük Narin’in kaybolduğu gün yakın çevresi, yoğun aramalar ve çabalarla kızlarını bulmak için çırpındı. Ancak aradan geçen 19 gün boyunca Narin’in bulunamaması, soru işaretlerini çoğalttı. Üstelik Narin’in cansız bedeninin, kaybolduğu köyün bu kadar yakınında bulunması, yerel güvenlik ve arama çalışmalarıyla ilgili ciddi eleştirileri beraberinde getirdi. Mobese kameralarıyla çevrili bir şehirde, küçük bir köyde kaybolan bir çocuğun bu kadar süre boyunca bulunamaması, kamuoyunda büyük tepkilere yol açtı. Kadınlar, Yalova’da bir araya gelerek Narin Güran’ın kayboluşunu ve ardından yaşanan süreci sert bir şekilde eleştirdiler. “Narin hayattayken bulunamaz mıydı? Elbette bulunabilirdi” diyerek, özellikle kayıp ihbarının ardından geçen üç saatte neler olduğuna dikkat çektiler. Bu kritik zaman diliminde yetkililerin yeterince hızlı hareket etmediğini öne süren kadınlar, Narin’in kayboluşu ile ilgili yapılan açıklamaların tatmin edici olmadığını ve kamuoyunun olayla ilgili bilgilendirilmediğini belirttiler.
‘ADALETİN DE PEŞİNDEYİZ’..
Yalova’da toplanan kadınlar, Narin’in kayboluşunun ardından getirilen yayın yasağına da tepki gösterdi. Bu yasağın yalnızca muhalif basına getirildiğini, olayın şeffaf bir şekilde araştırılmasının önünün kapandığını savundular. “Narin nerede?” sorusunun bile sorulmasının engellenmeye çalışıldığını belirten kadınlar, “19 gün boyunca Narin ile birlikte adaleti de aradık” dediler. Bu eylemlerinin, yalnızca Narin’i değil, aynı zamanda ülkede giderek artan çocuk kayıpları ve çocuklara yönelik şiddet vakalarını görünür kılmayı hedeflediğini vurguladılar.
ÇOCUKLAR İÇİN EŞİT VE GÜVENLİ BİR GELECEK..
Açıklamada, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 yılından bu yana kaybolan çocuklara ilişkin veri paylaşmadığına dikkat çekildi. Ayda bin çocuğun kaybolduğuna dair iddiaların dolaştığını söyleyen kadınlar, devletin bu konuda sessiz kaldığını ve ailelere yalnızca çocukları kutsal bir değer olarak anlatmakla yetindiğini ifade ettiler. “Ailelerde çocuklar neler yaşıyor sormaz mısınız? Biz sorarız!” diyen kadınlar, çocukların istismar edildiğinde, kaybolduğunda ya da öldürüldüğünde devletin yeterince müdahale etmediğini belirterek Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı göreve çağırdılar.
‘ÇOCUKLARI KORUMAK MÜMKÜN’..
Kadınlar, Türkiye’de mevcut olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun ve Lanzarote Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasını talep ettiler. Tıpkı kadın hakları için mücadele eden İstanbul Sözleşmesi gibi, bu yasaların çocuklar için hayati bir önem taşıdığını vurguladılar. “Çocuklar özgürce yaşasın” diyen kadınlar, Narin’in de okula gitmesi gerektiğini, onun yerinin bir sınıf olduğunu ifade ederek çocuklara yönelik şiddetin sona erdirilmesi için mücadeleye devam edeceklerini belirttiler.
1 SAATLİK OTURMA EYLEMİ..
Kadınlar, basın açıklamasının ardından Narin Güran için bir saatlik oturma eylemi gerçekleştirdiler. Bu sembolik eylemle, adalet taleplerinin karşılanana dek mücadelelerine devam edeceklerini vurguladılar. Narin’in kayboluşu ve ölümü, yalnızca bir trajedi değil, çocukların korunması adına daha güçlü politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi.