Yerel seçim sonuçları yönetimleri her değiştirdiğinde, -ya da son yirmi yıldır yaşanmasa da- yaşı yetenlerin bildiği gibi her hükümet değişiminde, torpil ile iş sahibi olanları bir telaş alır. Çünkü gelen yönetim, özellikle de son bir yıldan az işbaşı yaptırılmış olanlardan başlamak üzere, işten atma ve kendi yandaşlarına boş alan açma mücadelesine girer. Bunu yapmanın ilk hedefi yönetimsel ekonomik darlıkları ve gereksiz maaş ve diğer giderleri azaltıp, fikri olarak da rahatlamak olsa da, zaman içerisinde azalttığı kadroların daha fazlasını istihdam eder. Yeni seçim yaklaştıkça, seçmen oyunu artıracağını düşündüğü kişilere koltuk oluşturmak zorunda kalır. Çünkü artık hayır demenin ağır sonuçlarının tehdidi ile karşı karşıyadır.
Göreve geldiği ilk zamanlar sağlam bir omurga sergilemedi ise zaman “hayır” deme kuvvetini elinden yavaş yavaş alır. Gereksiz gördüğü, çalışmadığı söylenen, şikayet alan çalışanlar başta olmak üzere tırpanlama ihtiyacına haklı ve kuvvetli gerekçe bulan erk sahibi, onlardan başlayarak işten atmalara hız verir. Ufak yerlerde her cenahtan tanıdık bulmanın kolaylığı ile işten atılanlar, haklı ya da haksız olmalarına bakmaksızın bir yol bulup bunu engellemeye çalışır. Mücadele hedeflenen işten çıkarmaların %50’sini gerçekleştiren bir sonuç doğurur. Lakin her işten çıkarmanın yerini doldurmayı bekleyen en az üç işe alma talebi ile, mücadelenin başlangıç noktası tam da burasıdır. Seçime kadar verilen sözler, seninle yol yürüdüğü için iş talep hakkı olduğunu sanan teşkilat mensupları, yöneticiler ve menfaat ilişkisi içinde olduklarının istihdam talepleri, büyüdüğün mahallenin ileri gelenleri, Ankara’daki abilerin ricaları, finansman sağlayıcıların verdiği isimler, seçilmiş meclislerin kontenjanları… Artık öyle bir baskı yaşar ki yönetici, birkaç kişiye iş üretir. İşte ipin ucu böyle kaçar. Sonuç malum.
Aynı partiden olup, seçime son bir ay kala adayla birlikte göz dolduran kişi, eğer başarı kazanılmışsa artık evladına iş isteme yeterliliği kazanmıştır. O zamana kadar tanıdığı birçok ismin haksız yere, gözü önünde işe girdiğinin örnekleri cebindedir. Şimdiye kadar partiden hiçbir şey istememiştir. Tek istediği evladına iştir.
Her fırsatta devşirdiği iftira içeren ya da içermeyen konuları, ahiret yokmuşçasına çakan gazetecinin işsiz oğlu yumuşak karnıdır. İstihdam sonrası çakmama sözü ile gereğini yapmış olması masum bir sonuçtur. Caizliği konusunda da fetvaya ulaşmıştır.
Seçilememiş, fakat yönetimlerde uzun süre görev almış, onun yerine o dönem seçilmiş olanlardan rica etme hakkına haiz olmuştur. Yönetici, uzun süredir birlikte yol yürüdüğü, lakin onun edindiği makamı edinemeyene bir borç ödemesi olarak istihdam sağlar.
Aday adaylığı ya da seçilemeyecek yerden adaylık kabulü de bir istihdam talebi kabul ettirici haklı durum olarak görülür. En az bir kişi sokabilir bu süreçte.
Kendisi sotede durmasına karşılık damadı, gelini, oğlu değişik kurumlarda dolgu malzemesi olarak durmasını doğal karşılayan bir kafatasçılık geleneği olarak da istihdam talep edilebilir bir normalliktir.
Diyanet de girerken torpille girenlerin girişlerinin haram olduğunu, lakin sonraki aylıkların çalışma karşısında helal olduğunu cevaz verince tey, tey, teeeey…
Bakın ben siyasi yaşantım boyunca, seçilmişken de, kurumlara başkanlık yaparken de, hiçbir torpille istihdama vesile olmadım. Ben yönetirken bir kişi bile artmayacak, azalanın yeri dolmayacak diye ilk gün söyledim. Allah’a şükür bu rütbe ile aktif siyaseti sonlandırdım.
Yöneticiler, yönettiğiniz kurumlara kendi işiniz için istihdam etmeyeceğiniz insanları torpil ile alıp şu necip milletin cebinden çalmayın. Geçici koltukları kalıcı zannedip, kaybetmemek için altınıza ateş koymayın. Millet asgari ücret ile çalışırken, bu aldığınız insanlara hakketmediği halde devlet hazinesinden 2-3 kat fazla ücret belirlemeyin.
Gel gelelim çalışan tarafına. Olabilir kardeşim. Rüzgara kapılmışsındır, kötü etkilenmişsindir, cazip gelmiştir, devlete kapak atmak masum gelmiştir, başka yerde bu kadar az çalışmaya bu kadar çok kazanamıyorsundur, bağlanmışsındır, her ayın maaş gününde paranın bolca yattığını görmek seni hipnoz ediyordur, ülke ekonomisindeki bozulma ile rızk endişesi her yanını sarmıştır ve daha birçok sebebin vardır.
Lakin ömür sermayesi kısa. Hakiki rızk Allah’ın taahhüdü altında. Dağdaki karıncanın da denizdeki balığın da rızkı veriliyor. Seninki mi verilmeyecek? Eğer torpille işe girmişsen, gel bu devletin kaynağını kim yerse yesin, sen yeme. Zira yediğin, özel sektördeki gibi tek bir patron hakkı değil, helalleşemezsin. Devlet hazinesinden bağlanan maaşa müstehak bir mazlum var ve sen ondan daha iyi olduğun için değil de torpille oradaysan vay haline. Sınavla, hak ederek, bilip yetenekleri ile fayda sağlayacak biri özel sektörde asgari ücret ile çalışıyor da sen onun 2-3 katı aylık maaş ile yaptığı işin onda birini yapmıyorsan, gel en kısa zamanda istifa et.
Bir insan peygamber mesleği olan çobanlık yapsa yine kazandığı denk ya da bereket olarak fazla olur. Ailesine de huzur dolar. Helal bir lokmanın, haramdan ne kadar değerli olduğunu iftar sofralarından bilirsin (toplu iftar haramlarından bahsetmiyorum).
Simit satın kardeşim. O bile bu kriz zamanında iaşenizi sağlayacak getiri oluşturur. Millet, simite rağbeti ne yazık ki artırmak zorunda kaldı.
Rabb helalinden kazanıp, rızasına uygun yedirsin.
Vesselam