yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Hafif Yağmurlu
16°C
Yalova
16°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
18°C
Pazar Açık
19°C
Pazartesi Açık
21°C
Salı Parçalı Bulutlu
24°C

KÜRESEL ISINMA MI, SOĞUMA MI GELİYOR?

24.10.2022 12:41
0
A+
A-

 

Birkaç yıl öncesine kadar Küresel Isınma tehlikesinden emindim. İnsanların faaliyetleri (özellikle fosil yakıtların tüketimi, endüstriyel ve tarımsal faaliyetler) sonucu karbondioksit gibi ısıyı tutan gazlar atmosferde artıyor ve bu nedenle oluşan sera etkisi dünyadaki sıcaklığın yükselmesine yol açıyordu. Bilim adamlarının bu konuda hemfikir oldukları söyleniyordu. Kömür ve petrol kullanımı bir an önce en aza indirilmeliydi ve de et tüketimi çok azaltılmalıydı. Bunlar benim genel dünyaya bakışıma da oldukça uygun söylemlerdi. Yani her şey yerli yerine oturuyordu. Taa ki birkaç yıl önce Baha, ‘baba bunun karşısında da çok güçlü bir söylem var, bu söylem küresel ısınmanın değil, soğumanın geliyor olduğunu söylüyor, bu söylem bilim dünyasında örtbas edilmeye çalışılıyor ama bu tarafın elindeki veriler en az küresel ısınma geliyor diyenlerinkiler kadar güçlü, iki taraf da farklı çıkar odakları tarafından fonlanıyor, hangisinin daha haklı olduğuna karar vermek güç’  diyene kadar bu konudaki kesin fikrim sürdü. Baha’nın bu sözlerinden sonra baktım ki konu zannettiğim kadar net değil ve kimin daha fazla haklı olduğunu söyleyebilmek oldukça zor…

*****

Bilim dünyası küresel ısınma konusunda zannedildiği kadar tek sesli değil. Karşıt görüşler var ama görmezden geliniyorlar. Mesela 2018 yılında Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), iklim araştırması raporunu yayınladı. 18’inci yüzyılda görülen ‘Mini Buzul Çağı’nın tekrar yaşanabileceğine dikkat çekilen raporu uzmanlar “Süreç böyle devam ederse, Uzay Çağı’nın rekor soğuklarına hazırlıklı olmalıyız” diye yorumladı. Küresel Isınma son dönemde Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) üzerine en çok mesai harcadığı konuların başında geliyor. NASA’nın verileri pek iç açıcı değil. NASA önümüzdeki dönemde rekor seviyede soğuk beklediklerini açıkladı. Dr. Tony Philips ve Kıdemli Araştırma Bilimcisi Martin Mlynczak yaptıkları araştırma sonucunda Güneş’in eskisi kadar verimli olmadığını ve bunun etkilerinin gitgide hissedilmeye başlanacağını belirtti. Yapılan uydu çalışmalarında Termosfer’de soğuma ve buna bağlı daralma olduğu dikkatleri çekmiş durumda. NASA Kıdemli Araştırma Bilimcisi Martin Mlynczak nitrik oksit seviyesinin olması gerektiğinden 10 kat kadar daha düşük olduğunu belirterek, çok yakında rekor soğukların görülme ihtimalinin bulunduğunu belirtti…

*****

İngiltere’deki Northumbia Üniversitesi’nde matematik profesörü Valentina Zharkova ve ekibi gelecekte küresel iklim değişikliklerinin matematiksel olarak tahmin edilmesine olanak tanıyan bir model geliştirdi. Yapılan bu tahmin; Güneş’in “11 yıllık kalp atışı” olarak bilinen verilere dayandırılıyor. Modele göre güneş aktivitesi her yıl aynı değildir, bu aktivite 10-12 yıl boyunca devam eden dalgalanmalar gösterir. 172 yıl önce bu durumun keşfedilmesinden beri, bilim insanları her döngünün nasıl olacağına dair tahminler yürütmekle uğraşıyorlar.

Bilim insanlarının oluşturduğu modelde Güneş’in 2022 yılında zirve yapan 25. döngüsünde bir çift manyetik dalganın değerlerinin aniden düştüğü, 2030-2040 yılları arasında meydana gelecek 26. döngüsünde ise bu dalgaların birbirlerini sonlandırarak, Güneş’in etkinliğinde önemli bir azalmaya neden olacağı öngörülüyor. 1645-1715 yılları arasında özellikle Kuzey Yarım Küre’de bir dizi aşırı soğuk kışların yaşandığı son mini buz çağından beri güneş aktivitesinde böylesi bir azalma görülmemişti. Zharkova, bu durumun yeryüzündeki sıcaklığın düşmesine ve 2030 yılında dünyada mini bir buzul çağının başlamasına neden olabileceğini belirterek şöyle konuştu: “Güneş’in iç kısmındaki iki farklı katmandan gelen çiftler halinde manyetik dalga bileşenleri keşfettik. Her ne kadar bu frekans biraz farklı ve zamanla dengelenmiş olsa da, bileşenlerin ikisi de yaklaşık 11 yıllık bir frekansa sahip. İki dalgayı birleştirip mevcut Güneş döngüsünün gerçek verileriyle karşılaştırdığımızda tahminlerimizin %97’lik bir tutarlılığa sahip olduğunu gördük.”

*****

Yine 2018 yılında; mini buzul çağı, küresel iklim değişikliği ve Türkiye’de yaşanan meteorolojik afetlerle ilgili soruları yanıtlayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Köse, ”Buzul çağıyla beraber bitki örtüsü gerilemeye başlayacak. Konya’da belki buğday yetişemeyecek. Son 15-20 yılda sonbahar ve ilkbaharda 25 güne varan düşüşler görülüyor. Yaz mevsimi geçmiş yıllara göre uzadı. Mini buzul çağında bunun tersini düşünmek gerekir. İstanbul’da kış mevsimi aralık ayında başlıyor, mart sonunda da bitiyor. Mini Buzul Çağı yaşanmaya başladıkça kış mevsimi daha erken, kasımda başlayacak, nisan ortasına sarkacak. İstanbul’un ortalama kar yağışlı gün sayısı 15 iken o dönemde bu sayı 30 güne çıkabilir. Kışla mücadeleye harcanan emek ve zaman, hatta harcanan maddiyat daha da artabilir. Deniz sezonu azalacak. Doğu Anadolu Bölgesinde, Karadeniz’in yüksek kesimlerinde, Toros Dağları’nın yüksek bölgelerinde kar yıl boyunca hiç erimeyebilir.”, diyor…

*****

Geçtiğimiz mart ayında, Trakya Üniversitesi (TÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çamlıtepe,  katıldığı bir konferansta ülkemiz de dahil olmak üzere Avrupa’nın mini bir buzul çağına girdiğini söyledi. Çamlıtepe; ‘’Küresel ısınmayla buzullardaki erime her geçen gün artıyor ve küresel ısınma ve iklim değişikliği biyolojik çeşitliliği tehdit eden iki önemli unsur. Antropojen faaliyetler sonucu ortaya çıkan durumlar, fosil yakıtların aşırı kullanılması gezegende bir sera etkisi oluşturdu. Isınan hava yukarı çıkamadığı için dünya bir seranın içinde kalmış gibi oluyor. Bunun en önemli etkilerinden biri buzulların erimesi. Bilim insanları ilk başlarda bunun etkilerinin 100-150 yıl sonra hissedileceğini söylüyordu. Ancak bu süreç 30-40 yıla indi. 2080 yılına kadar çok ciddi etkilerinin görüleceği tahmin ediliyor. Okyanus akıntıları var bildiğimiz gibi. Gulf Stream (Körfez Akıntısı) Atlas Okyanusu’ndan geliyor ve Avrupa’yı ısıtıyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu bölge Avrupa, bu akıntı sayesinde ılıman bir iklime sahip. Ama buzulların erimesiyle bu Gulf Stream akıntısı kesilecektir. Yapılan projeksiyon bunu gösteriyor. Kesildiğinde de Avrupa, geçmişteki gibi bir buzul dönemine girecektir. Bunu hızlandıran faktör, insanın doğaya ve çevreye verdiği zarar. Bu projeksiyon gerçekleşecek gibi gözüküyor’’ dedi…

Yani Prof. Çamlıtepe, ‘insan eliyle oluşan bir sera etkisi var, bu önce küresel ısınmaya yol açacak ama aynı zamanda Gulf Stream’ın da kesilmesine yol açacağından, bu da Avrupa’da bir buzul çağı oluşturacak’ diyor. ‘Beter olsunlar’ diyenler olacaktır ama başka yazılarda, böyle bir durumdan ülkemizin de olumsuz etkileneceğini okudum…

*****

Küresel ısınma mı yoksa soğumamı gerçekleşecek, bunu yaşayıp göreceğiz, belirtilen tarihlere az kaldı. Değişim hangi yönde olursa olsun, insanoğlunun bundan etkilenmesi kaçınılmaz. Bu etkilenmenin boyutunun çok büyük olmamasını diliyorum…

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.