Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki 10 ilimizde meydana gelen deprem felaketine ilişkin HABERCİ’ye konuşan Yalova Ticaret ve Sanayi Odası (YTSO) Başkanı Tahsin Becan, “Hem tüm Türkiye’ye sabır ve baş sağlığı hem de bölgede hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar, geride kalanlara sabır diliyorum. Yalova’da 1999 depremini geçirmiş, büyük acılar yaşamış biri olarak söylüyorum. Boyutu çok büyük olan, alanı büyük bir coğrafyada yardımların gecikmesi de bana göre doğal bir durumdu. Oraya iki Türkiye’nin yetmesi kolay bir iş değildi” dedi.
..”BÜYÜK DERSLER ÇIKARMAMIZ LAZIM.”
“Devlet-millet olarak herkesin, hepimizin gücü neye yetiyorsa destek olmak lazım. Zaten başından beri de bu yapılıyor. Başka türlü bu yaraların sarılması mümkün olamaz” diyen YTSO Başkanı Becan, “Tabii buradan büyük dersler çıkarmak lazım. Biz de tüm odalar ve borsalar olarak harekete geçtik, üyelerimize yürekten teşekkür ediyoruz. Her istediğimizi, tüm taleplerimizi onlar da destekledi” şeklinde konuştu.
..”İHTİYAÇ MIDIR, DEĞİL MİDİR; BİLMEDEN YOLLADIK.”
Becan, şunları söyledi: “Geçtiğimiz günlerde tüm oda başkanlarının ve Ticaret Bakanımızın katıldığı bir toplantıda şu gerçek de ortaya çıktı; herkes bir şekilde yardım tırı yolluyor ama gerçekten oraya yollananlar ihtiyaç mıdır, değil midir; bilmeden yolladık. Onun için şu anda yardımları bilerek göndermemiz lazım. Bakanımızdan, “Bizi bir noktaya yönlendirin, oraya yardım yapalım” şeklinde bir ricamız oldu, İhtiyacın konut olduğu söylendi. Şu an Ticaret Odaları olarak, TOBB’un Ankara’daki hesabına, tüm üyelerimize gönderdik. Bir taraftan konut yapmak üzere para topluyoruz. Bir an önce oradakilerin konutlarına girmesi lazım.”
..”HER İLİN KENDİ EVİ ÖNÜNDEKİ ÇÖPLÜĞÜ TOPLAMASI LAZIM.”
“Burada en önemli şey, bu durumu milat olarak kabul etmemiz gerektiği. 1999’daki büyük deprem sonrası demek ki akıllanamadık, burada hepimizin suçu var” diyen Yalova Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Tahsin Becan, şöyle konuştu: “ Bir kere imar barışının olmaması, her ilin kendi evi önündeki çöplüğü toplaması lazım. Örnek veriyorum; Yalova’da atıl bir arazide 1000 konteynerli bir şehir yapıp, hazır tutmak lazım. Şu bir gerçek ki, Türkiye’de deprem bitmeyecek. Bunlar tabii ki bir günde olacak şeyler değil, ancak hazır tutmak lazım. Her mahallenin muhtarına, devletimizin-valiliğimizin talimat vermesi lazım. Muhtarlık depolarında 500 tane çadır tutulması lazım. Bir felaket anında oradan oraya çadır taşınacağına, her muhtarın kendi mahallesine, ‘buyurun çadır’ demesi lazım. Bunlar için kampanyalar da yapabiliriz. Önlemleri deprem olmadan önce almamız lazım. Depremden sonra ne vakit yetiyor ne de başka bir şey yapılabiliyor; herkes panik halinde oluyor.”
..”YIKILMASI GEREKEN BİNALAR YIKILSIN, YENİLERİ YAPILSIN.”
YTSO Başkanı Becan, son olarak şunları söyledi: “1999 depreminde sallanıp da yıkılmayan, hala o binalarda oturan bir kesim var. Gerekirse kampanya yapalım, bir kısmına biz maddi destek sağlayalım. ‘Kentsel dönüşüm’ diyoruz; maliyetin yarısını apartmanda oturan mal sahipleri verebilir, yarısını da bizler kampanya yapıp destekleyebiliriz. Yoksa kentsel dönüşüm yapacağız diye çıkan formalitelerle seneler akıp gidiyor. Devlet anayasa ile bir kanun mu çıkarır bilemem, ancak tespit yapıldıktan sonra ‘bu binalarda oturulamaz’ deniyorsa, ev sahiplerine sormadan o binanın yenileme hakkının olması lazım. Yoksa binada 10 kişi oturuyor ve 8’i istiyorsa kalan 2 kişi yüzünden o bina 8 kişiye mezar olmamalı. Mutlaka bu düzenlemelerin olması lazım. Bunlar yapıldıktan sonra acilen ya güçlendirmek ya da yıkıp-yapmak; bunun yolları bulmak gerekiyor. Bence tüm bunları konuşup-tartışıp sürekli toplantılar yapmanın da bir anlamı yok. Buradan tüm yetkililere sesleniyorum; Oda olarak da yanlarında oluruz. Hep birlikte masaya yatıralım, hem birlikte de şeklini çizip, yarın deprem olacakmış gibi başlamamız lazım.”
..”ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ BUNALIMA SOKMANIN BİR ALEMİ YOK.”
Bazı kararların alelacele verilmiş hatalı kararlar olduğunu vurgulayan Becan, “Depremzedelere tabii ki yer açmamız lazım. Ancak bir şey yaparken de başka bir şeyi yıkmanın bir alemi yok. Bana göre üniversitelerin kapatılması alelacele alınan bir karardı. Deprem bölgesinde çadırlarda çocuklara eğitim vermiyor muyuz? Her ne kadar, ‘uzaktayız, depremi yaşamadık’ desek de hepimiz aynı psikolojideyiz. Buradaki üniversite öğrencilerini de ayrı bunalıma sokmanın bir alemi yok. Kalacak bir sürü yer ayarlanabilir; devletin polis evleri var, askeriyenin lojmanları var, bir sürü yazlıklar var. Bunlar organize edilebilir. Yahut bir yurdu depremzedelere ayırabilirdik. Üniversitelerde işin ekonomik boyutuna bakarsanız, virüs zamanında da aynı şeyi söyledim, o dönemde de kapattık. Sanki buradaki çocuklar evlerine gitti; hayır, hepsi kafelere gitti. Yine aynı hatayı yapıyoruz. Üniversiteyi kapattığınız zaman ekonomi etkileniyor. Yurtları kapatınca orada çalışanları nasıl çalıştıracaksınız; gelir yok ve bir de belirsizlik var. ‘Bir ay sonra açtık’ derseniz bu defa da bu yurtlar nasıl toplayacak bu çalışanları.”