Bir zamanlar kaldırımların işgal altında olduğuna yönelik haber ya da yorumlar yapıldığında akıllara aynı şey gelirdi: Acaba yine hangi esnaf kaldırıma bir sandık ya da bir ürününü koydu?
Bu defa durum farklı..
Evet; kaldırımlar yine işgal altında..
Yine yaya vatandaş kendine ait kaldırımları kullanmakta güçlük yaşıyor..
Ancak sorun bu defa esnafın kendine ait ürünleri, malları kaldırımlara çıkarmasında değil..
Sorun; bisiklet ve motosikletliler yüzünden kaldırımları yayaların kullanamayışında!!
Bu; işin yaya kaldırımları ile ilgili boyutu..
Bir de cadde-sokaklarımız var tabii..
Araç trafiğine açık olan, yayaların ancak yaya geçitlerinde, trafik akışına göre ve trafik ışıklarına uygun olarak kullanabilecekleri yollarda, cadde-sokaklarda araçların arasında, sağlı-sollu, makas ata ata, son sürat elindeki emaneti ya da yiyeceği adresine teslim etmek için hem kendi canını hem de sürücüleri tehlikeye atan ‘kurye’ motosikletliler..
Zamanla yarışıyorlar..
Kendi yaşamlarını tehlikeye atıyorlar..
Sürücüleri zora sokuyorlar..
Gerekçeleri daha bir ilginç; ‘siparişi zamanında yetiştiremezsek bize zarar yazıyor, kazancımız düşüyor!!’
Yani buradan ne anlamalıyız?
Sipariş ürünü taşıyan motosikletli arkadaşlarımızın-kardeşlerimizin adeta birer trafik canavarına dönüşmesinde, kendi hayatlarını riske atmalarında ve sürücüleri tehlikeye sokmalarında ana faktör, bağlı bulundukları işyerlerinin para hırsı!!
Ve tabii bir de soru sormak lazım..
Vaziyet böyleyken acaba trafikte ceza sadece hız yapan bu insanlara mı kesilmeli yoksa cezanın okkalısını hem çalıştırdıkları kuryeleri hem de sürücüleri tehlikeye sokan işverenlerine mi kesmek lazım?
Sonuç olarak; cadde ve sokaklarımızın yanı sıra kaldırımlarımız da güvenli değil…
Evet; eğitimli ve bilinçli bir toplum olmak çok önemli..
Ancak bir o kadar da; sorunların gerçek sebeplerini bulup ortaya çıkarmak ve buna göre caydırıcı önlemler alabilmek de çok ama çok önemli..