yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,4822
EURO
36,2388
ALTIN
2.960,73
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Parçalı Bulutlu
20°C
Yalova
20°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
9°C
Pazartesi Açık
10°C

EVLERDEKİ FARKLI DOSTLARIMIZ

13.12.2023 15:24
0
A+
A-

Kedileri ve köpekleri hep çok sevmişimdir. Özellikle de köpekleri. Bu tabii ki bana özgü bir duygu değil, çoğumuz onları severiz. Ülkemizde evlerde bakılan kedi sayısı hızlı bir artış içinde. Ev köpekleri sayısı da artıyor ama kediler kadar hızlı değil…

Ülkemizde 4 milyon civarında kediye ve 2 milyon civarında köpeğe evcil hayvan olarak bakıldığı tahmin ediliyor ve de bu sayılar sürekli artıyor. Bugün itibariyle Türkiye’nin %19’unun kedi, % 6’sının köpek sahibi olduğu tahmin ediliyor. Avrupa’da her 4 evden birinde bir veya birden fazla kedi yaşıyor. Aynı şekilde her 4 evden birinde de köpek bulunuyor (çoğunlukla kedinin ve köpeğin aynı evde olmadığını varsayarsak, evlerin yaklaşık yarısında ya kedi ya da köpek olduğunu söyleyebiliriz). Bu oranlar; Romanya, Polonya ve Slovakya gibi ülkelerde, hem kedi hem de köpek için, %42’lere ulaşmakta. Yani bu ülkelerde evlerin yaklaşık %80’inde kedi veya köpek var. Avrupa’da 110 milyon ev kedisi ve 90 milyon ev köpeği yaşıyor. İngiltere’nin nüfusunun bizden çok daha az olmasına rağmen, İngiltere’de evlerde 10 milyondan fazla kedi ve yine 10 milyondan fazla köpek bulunuyor. İtalya’da ise 7 milyondan fazla kedi, 7 milyondan fazla köpek evlerde insanlara arkadaşlık ediyormuş. Avrupa’da evlerde 10 milyon civarında da sürüngen (çoğu yılan) varmış. Yılan konusu çok ilginç, evde nasıl yılan bakılabilir bilemiyorum…

ABD’de ise yaklaşık 90 milyon kedi ve 80 milyon köpek varmış evlerde…

*****

Köpekler en az 12.000 yıl önce evcilleştirilmeye başlanmış. Tekerleğin icadının yaklaşık 5.500 yıl önce olduğunu düşününce, köpekle dostluğumuzun çok daha eski olduğunu anlıyoruz. Bugünkü gibi, evlerin içinde de devam eden sıkı bir beraberliğin doğuşu 1600’lü yıllarda İngiltere’de aristokratlar arasında başlıyor. Daha sonra da 19. yüzyılda yükselmeye başlayan orta sınıf evcil hayvan konusunu genel olarak benimsedi ve konu küçük burjuva kültürünün bir parçası haline gelmeye başladı…

*****

Kedileri ve köpekleri, dediğim gibi, çok seviyorum. Sokaktaki köpeklerin her birini kucaklayasım geliyor. Ama bu sevgi meseleye nesnel bakmamızı da engellememeli. Tarihte evcilleştirilmeleri somut nedenlerle başlamış. Köpek koruyucu olarak, kedi ise fare ve benzeri canlıları bizden ve yiyeceklerimizden uzak tutabilme amaçlı evcilleştiriliyor. Bugün evlerde baktığımız kedi ve köpeklerden bu tür beklentilerimiz, çok çok azaldı, neredeyse kalmadı bile denebilir. Faydadan çok sevgiye dayalı bir irtibat sürdürüyoruz onlarla…

Ancak modern dönemde insanın başına musallat olan; endüstriyel gıdalar, hareketsizlik gibi meseleleri bu küçük dostlarımızın da aynen bizim gibi yaşamalarına ve bizimle aynı hastalıklara uğramalarına yol açıyoruz. Birde üstelik kısırlaştırma gibi operasyonlarla onların hayatlarına farklı yönlerden de müdahale ediyoruz. Onlara bu problemleri ihraç ederken, öte yandan da biz, aynı çocuk yetiştirir gibi, onlar için zamanımızı ve paramızı, az ya da çok harcar hale geldik. Bu durumun gitgide ifrata kaçıyor oluşu, bizlerde var olan bir mental problemin göstergesi gibi görünüyor. Çünkü bu, pek de mantıklı bir gidişat değil. Üstelik mental problem bu yolla tedavi olacağı yerde sanki gitgide daha bir derinleşiyor gibi…

Öte yandan kapitalizm, bu zaafımız üzerine devasa bir sektör inşa etti. Küçük dostlarımızın yiyecek ve sağlık ihtiyaçlarını, kapitalizm gitgide büyüyen bir sektör üzerinden karşılıyor. Evcil hayvan maması satış toplamı yıllık 100 milyar doların üzerinde. Sağlık harcamaları ise sanıyorum bundan da fazladır…Nasıl ki endüstriyel yiyecekler bizim sağlığımızı kötüye götürüyorsa, küçük dostlarımızın sağlığını da kötüye götürüyor (o mamaların çok sağlıklı oldukları söylemine beni inandıramazlar). Aynı şekilde nasıl modern tıp bizi avucunun içine alıp, kedi fareyle oynar gibi oynuyorsa, evcil hayvan sağlık sektörü de benzerini yapıyor (son yıllarda hem insanlar, hem de hayvanlar için sağlık sektörüne pek fazla güvenimin kalmadığını söyleyebilirim)…

Bu duruma alternatif arayanlar tabii ki var ancak kulaklarımız sağırlaşmış, düzgün mesajları algılamakta çok ama çok zorlanıyoruz. Mesela Marie-France Muller, ‘Hayvanlar İçin Doğal İlaçlar‘ isimli bir kitapçık yazmış. Bu minik kitapta, hem onların sağlığı için hem de beslenmeleri için evde yapabileceğimiz kolay ve ucuz çözümler getirmiş (mesela kil üzerinde çok duruyor), ancak bu kitabı verdiğim kedi dostlarının kitapla hiç ilgilenmediklerini, yine paketlenmiş mama vermeye ve  yine kedilerini, en küçük bir rahatsızlıkta, veterinere götürmeye devam ettiklerini gördüm. Beklentim tabii ki birdenbire köklü bir geçiş değildi ama birbirimizin deneyimlerinden de yararlanarak farklı bir yola girebileceğimizi ummuştum, olmadı (evden de destek gelmediği için bizde eski bildiğimiz yolu takip etmeye devam ediyoruz maalesef)…

Dünyanın kendi kendisini içine soktuğu çıkmaz sokaklar bu alanda da aynen geçerli. Tutulan ışıklara da kimse itibar etmiyor…

*****

Özet olarak şunu söylemek isterim ki, çok sevmeme rağmen evde hayvan bakımını önermiyorum, özellikle de köpek bakımını hiç. Yalnız yaşayanlar için durum farklı olabilir tabii. Evde ikinci bir nefes onlara iyi gelir, buna lafım yok. Bunun dışında, eğer somut bir nedeniniz yoksa evde hayvan bakmayı bir kere daha düşünün derim. Sizin için de, onun için de, götürdükleri getirdiklerinden çok fazla  (üstelik getirdikleri hanesine iki taraf için de büyükçe bir ‘sevginin iyileştirici gücü’ olgusunu koymama rağmen). Bunu söylerken yine de onlardan biriyle gözgöze geldiğinizde/geldiğimde, mantıklı tüm çıkarımları unutacağınızı/unutacağımı da biliyorum…

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.