Efendiler!
10 Kasım günü Atatürk’ü anma törenlerinde gördük ki, Atatürk, Yalova’ya sırtını dönmüş.
Hani, Yalova Atatürk’ün kentiydi?
Niye şimdi sahil kenarında kentten kopuk vaziyette sırtını Yalova dönmüş olarak duruyor?
Bu, Yalova’daki yerel yöneticilerin ve bürokratların tasarrufunda oluşan bir durumdur.
Bir zamanlar Yalova’da Atatürk Heykeli Yaptırma Derneği kurulmuştu. Gönüllüler para bağışında bulunarak kaymakam İskender Saltoğlu’nun destekleriyle tam meydanın ortasında bir eli havada diğer eli alnının hizasında Atatürk heykeli yaptırmışlardı.
Bunun ne anlama geldiğini bir başka yazımda sizlere anlatacağım.
Hatta heykele gönüllü olarak para bağışında bulunan Yalovalıların isimlerini daha önceki yazılarımın birinde paylaşmıştım.
Önceki heykele dikkatli baktığınızda sanki Atatürk, sinirli ve sitemkâr bir duruş sergiliyor gibiydi.
Yalovalılar bu heykelden intikam aldılar.
Heykeli Amerika’ya gönderdiler.
Yeni yaptıkları heykeli de sahilde gözden ırak bir yere koydular.
Efendiler!
10 Kasım çelenk sunma töreninde en son tasarlanan heykelin önündeydik. Meydanı olabildiğince dikkatlice süzdüm. Orta noktada vali, belediye başkanı ve rektör yerlerini almışlardı.
Arkalarında protokol ve kurum yetkilileri sıralanmış vaziyetteydi. Milletvekillerinden sadece üçün biri vardı. Ben ise belediyenin çelengini götüren zabıtan ekibine takıldım. Nasıl içten çalışmışlar. Askeriyenin tören mangası gibi coşkulu ve samimi komutlar vererek çelenklerini taşıdılar. Birden aklıma geçmişte Muharrem İnce’nin belediyeye kırmızı halılar üzerinden yaptığı ziyareti aklıma geldi. Zabıtandan oluşan tören kıtasına komut veren zabıtanın neredeyse ceketinin düğmeleri kopacaktı. “Dikkat!” komutu çekerken derin bir nefes alıp göbeğini şişirdiği andaki görüntüsünü bu yılki 10 Kasım törenindeki çelenk sunma kıtasıyla kıyasladığımda arada çok fark olduğunu tespit ettim. Belli ki epey mesafe kat edilmiş.
Aslına bakarsanız törene hayli erkence uzak bir yoldan geldim. Sabah ezanından sonra yola çıktım. Bir muhtarla karşılaştım. Siyah takım elbise ve siyah kravat takmıştı. “Hayırdır!” dedim. “10 Kasım törenlerine katılacağım. Kaymakam Bey bize siyah tonda giyinmemizin daha uygun olacağını söyledi.” Diyerek cevap verdi. Muhtarın ciddiyetini ve hassasiyetini takdir ettim.
Hakikaten köy muhtarının hassasiyetini yüksek kesimlerdeki bürokratlarda göremedim.
Atatürk, Yalova’da belli aralıklarla uzun süre kalmış. Bu günlerin sayısı neredeyse bir yıla denk geliyor. Yeni kurulan devletin teşkilatlanmasıyla ilgili birçok kararı Yalova’da almış. Hatta iddialı olacak ama TBMM çalışma ortamı olarak Termal önemli bir merkez olmuş. Atatürk, Yalova’nın üç ilçesi Termal, Çınarcık ve Çiftlikköy’ü en ince ayrıntılarıyla dolaşıp incelemiş, Yalova merkezi yaşanabilir bir kasaba merkezine dönüştürmüştür.
Küçük bir anı paylaşayım mı?
Atatürk, Yalova’yı dolaşırken yolda rastladığı bir çocuğa hediye mukabilinden para ve saat gibi birkaç hediye verir. Çocuk, sırtındaki çantayı indirir ve içinden çıkardığı cevizleri Atatürk’e uzatır. Atatürk, cevizleri almak istemez. Çocuk, “Cevizleri almazsanız ben de bu hediyeleri almam” der. Atatürk, cevizleri alır ve yanındakilere der ki, “İşte, bu çocuk, Türk geleneklerinin temsiliyetteki en güzel örneklerinden biridir.”
İşte geçmişte Yalovalı küçük çoban, Atatürk’ten aldığı hediyelere torbasındaki cevizlerle teşekkür etmeyi bilmiş.
Fakat sıtma yatağı kasaba halkına “Yaşanabilir Bir Yalova” kasabası hediye eden Atatürk’e, Yalovalılar bir türlü sahip çıkamadı. Atatürk, Yalova’ya sırtını dönmüş, Yalovalılar Atatürk’ün yüzüne ve gözlerinin içine bakmak yerine arkasına saklanmayı tercih etmiş.
Her şeye rağmen Yalova Lisesi’nin güzel programıyla günün anlam ve önemi tamamlanmış oldu. Yalova Lisesi’ni tebrik ediyorum.