Milletvekili seçimleri neticelendi, Cumhurbaşkanlığı seçimi ise bu pazar neticelenecek. Her iki seçimin de ülkemize ve milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Demokrasi, seçimin sonucu ne olursa olsun, çıkan sonuca, yani milletin kararına saygı gösterme rejimi. Mevcut milletvekili dağılımı biraz daha muhafazakar bir meclis yapısı ortaya çıkarttı. Pazar günkü seçimle bu durum çok daha fazla pekişecek mi, yoksa bir denge mi oluşacak, hep beraber göreceğiz…
*****
14 Mayıs 1950 seçimlerinden kısa bir süre sonra (1951) ünlü siyaset bilimci Maurice Duverger, yazdığı Siyasi Partiler adlı kitabında şunları söylemişti: “Türkiye, engelsiz ve sıkıntısız bir şekilde, tek-parti sisteminden plüralizme (çok partili sisteme) geçmiştir. Bugün o, Orta-Doğu devletlerinin en demokratik olanı, feodal klanlar, bir avuç aydının yönettiği hayali gruplar ya da fanatik dinsel tarikatlar yerine, gerçek partilere sahip bulunan tek Orta-Doğu devletidir. (…) … Türkiye örneği, basiretle uygulanan bir tek parti yönetiminin, bir gün gerçek bir demokrasinin kurulmasını mümkün kılacak tek unsur olan yeni bir yönetici sınıfın ve bağımsız bir siyasal elitin yavaş yavaş ortaya çıkmasına imkân verebileceğini göstermektedir.”
*****
Bu seçimde her iki taraf da (çoklu bir seçim olmasına rağmen, asıl olarak iki odağın mücadele ettiği bir seçim olması nedeniyle iki taraf ifadesini kullandım), tek bir oy için bile büyük çabalara girdi, girmeye de devam ediyorlar. Bir seçim gezisinde Erdal İnönü, ‘seni sevmeyen ölsün’ diye bağıran bir vatandaşa, ‘aman ölme yahu, bir oy gider’ diye seslenmişti…
*****
1950’li ve 60’lı yıllarda en renkli siyasetçilerden biri Osman Bölükbaşı‘ydı. Başında bulunduğu Millet Partisiyle girdiği seçimlerde, hoş anlatımı ve halka yakın gelen çizgisiyle mitinglerine çok insan toplar ama İç Anadolu dışında kalan bölgelerden pek fazla oy alamazdı. Bölükbaşı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmadan dolayı parlamentodan alınıp hapse atılmıştı. Dokunulmazlığı kaldırılan Bölükbaşı, Ankara Merkez Cezaevi’ne götürüldü. Bölükbaşı cezaevinde iken, 27 Ekim 1957 tarihinde genel seçimler yapıldı ve 1957 seçimlerinde cezaevinde bulunan Bölükbaşı için seçim bölgesi Kırşehir’de, yoğun bir siyasal faaliyet yaşandı. Kırşehir’den aday olan Bölükbaşı, oylarını kullanan toplam 60.923 seçmenden, 40.041 seçmenin oyunu aldı.
Bölükbaşı’nın, ‘zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır‘ sözü siyasi tarihimizdeki ünlü sözler arasındadır…
*****
2009 Yerel Seçimlerinde, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ankara belediye başkan adayı Murat Karayalçın için, Türkiye’de belediyeciliği en iyi bilen isimdir diye oy istemişti. Ancak aynı Baykal, 2004 yılı yerel seçiminde SHP’den aday olan Karayalçın’dan bahsederken, ‘İmralı’dan liste gidecek, o liste SHP’nin adayı diye verilecek’ şeklinde bahsetmişti (ki Karayalçın Karadenizlidir). İnsanlar bu tür lafları ettikten sonra birbirlerinin yüzüne nasıl bakıyorlar anlamak zor…
*****
1971 yılında Anayasa Mahkemesi partilere Hazine yardımını iptal eden bir karar alıyor. Sıkıntıya düşen partilerden biri de İnönü liderliğindeki CHP. Konu hakkında partide yapılan toplantıda İnönü şunları söylüyor: “Arkadaşlar tamam sıkıntıya düştük, bir yerlerden para bulacaksınız; ama sakın bir iş adamından, bir şirketten toplu bir para almayın. Gerekiyorsa birer lira toplayın üyelerinizden bu sıkıntıyı atlatmak için ama kimseden toplu yardım almayın, çünkü benim başımdan bu konuda bir olay geçti, bunu bir daha yaşamak istemem. Bir zaman muhalefetteyken yine böyle paraya sıkışmıştık. Birisi geldi bir işadamı, bize toplu bir para yardımı yaptı. Karşılığında makbuz verdik. Gel zaman git zaman derken ben başbakan oldum. Bu adamın devlete bir işi düşmüş, benden randevu istedi, verdim. Geldi , o yardım makbuzunu önüme şöyle koydu; ondan sonra işini söyledi, tabii çok mahcup duruma ve çok kötü bir duruma düştüm. Sakın böyle yapmayın, bir şahıstan toplu para almayın. Ben aynı duruma bir daha düşmek istemem.”
İsmet Paşa’nın 1971 yılında bu konuya gösterdiği hassasiyet, gördüğüm kadarıyla 1980’lerden itibaren artan bir eğilimle umursanmaz durumdadır. Yani seçim çalışmalarında partiler, gelen maddi destekleri ince eleyip sık dokumuyorlar, bence. Sermayenin gerçekte siyasi görüşü olmaz, sermaye sadece karını artırma peşindedir ve verdiği paranın kat kat fazlasını da geri almak isteyecektir. Yani seçimlerde halka dağıtılan hediyeler ve benzerlerinin parası aslında halkın kendi cebinden çıkmaktadır…
*****
Bir Temel’den, bir de Nasreddin Hoca’dan iki kısa fıkrayla yazıyı bitireyim:
Temel seçimlerde aday olmuş, büyük bir kalabalığa karşı konuşma yapacak. Hazırlanmış, kürsüye çıkmış. Cebindeki kağıdı aramış, bulamamış. Bunun üzerine seçmenlere şöyle seslenmiş: Sevgili hemsehrularim, puraya celirkeen neler soyleyecegimu pir Allah pir de ben pileydum. Şimdi ise sadece Allah piliy…
Nasreddin Hoca‘ya rüyasında 9 akçe verirler. 9 değil 10 akçe olsun diye kavga eder. O esnada uyanır. Bir de bakar ki eli bomboş. Hemen uyumak için gözlerini kapar ve ellerini uzatır: Getirin tamam 10 değil, 9 akçe olsun…