19 Temmuz 1921.
Yalova’nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümüdür.
Yalova, tam 11 ay Yunan işgalinde kaldı.
Kent merkezinin etrafı dikenli tellerle çevrildi. Şehir girişlerine makineli tüfekler yerleştirildi. İskele önündeki Hükümet Konağı Yunan işgal kuvvetleri komutanı Yüzbaşı Dimitri Papa Gregoryo tarafından karargâh yapıldı.
1920 Eylül-Ekim tarihinde başlayan işgal, 19 Temmuz 1921 tarihinde Yunan birliklerinin Yalova’dan çekilmesiyle son buldu.
İşgal kumandanı Gregoryo, Türk düşmanı, vicdansız ve insani hisleri olmayan barbar biriydi. Vahşi ruhlu bu adama en büyük tepkiyi Araştırma Kurulu’yla birlikte Manchester Guardian Gazetesi Doğu Muhabiri olarak Yalova’ya gelen ünlü yazar Arnold Toynbee tepki gösterdi.
Daha önceden tanıdığı İzmir Ana Karargâh Komutanı General Papulas’a telgraf çekti. Telgraf metnini aynen veriyorum:
“Yalova, Samanlı, Akköy Müslüman halkıyla mültecilerden göç etmek isteyenlerin Osmanlı Kızılay’ı marifetiyle göç etmelerine müsaade buyurmanızı kemali ısrarla rica ederim. Durumu, yerinde araştırdım. Eğer halk, derhal evleri terk etmez ise hayatları güvence altında değildir. Son on beş gün zarfında Akköy halkının yüzde on beşi mahvedilmiştir.
Yayılmasına meydan verilmemesi için bu telgrafı bizzat elimle Yüzbaşı Papa Gregoryo’ya sunmuş ve asayişin sağlanmasını rica etmiştim. Ne yazık ki yüzbaşı bu ricamı reddetti. (İstanbul Arnavutköy Koleji) adresiyle cevap vermenizi rica ederim. Bu vesileyle özel şükranlarımı takdim ederim. Toynbee”
Bu telgraf 26 Mayıs 1921 tarihinde çekildi.
Yalova ve bağlı köylerinde hayat bitmişti. Şehir merkezinde esir tutulanlar hariç Yalova’da tek bir Türk unsur kalmamıştı. Sekiz bin civarında insanımız şehit edilmiş, bir o kadar insanımız ya başkent İstanbul’a ya da Sakarya nehrinin öte tarafına geçmişti.
Kızılhaç temsilcisi Mösyö Gehry’nin raporuna göre eli silah tutan bin civarında erkek ve yüz civarında devlet görevlisini Yunanlılar esir aldı. Bunlardan tek bir kişinin kurtulduğuna dair kayıt ya da rapor bulunmamaktadır.
Toynbee’nin bu girişiminden sonra Yalova işgal birlikleri komutanı Gregoryo görevden alındı. Yalova’daki işgal birlikleri Orhangazi hattına çekildi.
10 Eylül 1922 tarihine yani Büyük Taarruz’a kadar Yunan işgal birlikleri Orhangazi’de konuşlu kaldı.
Yunan işgal birliklerinin çekilmesinden birkaç ay sonra şehir dışına göç eden Yalovalılar geri dönmeye başladı. Adeta onca acının ardından diriliş mücadelesi verildi. Önce Yabup Bey (Acar), kasaba muhtarı Refik, Akköylü İbo ve Paşaköylü Hüseyin’in önderliğinde Yalova Müdâfaâ-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Bu cemiyet Kasım 1921 tarihinden 26 Ağustos 1922 tarihine kadar Büyük Taarruz hattına lojistik destek sağladı. İstanbul’da İngilizler’den satın alınan silahlar, Yalova üzerinden Büyük Taarruz hattına taşındı. Silah ve mühimmat ikmâlinin en önemli güzegâhı Yalova-İznik-Mekece istikâmeti oldu. 09 Eylül 1922 tarihinde Yunan birliklerini pükürten Türk Ordusu’na Yalova’dan gönüllüler katıldı. Orhangazi-Fındıklı çevresinde Yalova gönüllüleri fazlaca şehit verdi. Bunların arasında Burhaniyeköylü Teğmen Abdülkadir’in babası Yeşil İmam da vardı.
Sonuç olarak söyleyebilirim ki;
Yalova ve köylerinde yaşayan 14.000 insanımızdan 8.000’e yakını şehit edildi. Sormak lazım. Bunun adı Türk milletine uygulanan soykırım değil midir?
Efendiler! Ogün yaşanan büyük muhâciretin, ölümün, vahşetin, soykırımın, Türk milletini yok etme politikasının, işgalin acısının hayali kahramanlık hikayeleriyle üstünü örtmeyelim.
Nice ailelerin soyu kurutuldu. Her haneden bir veya daha fazla şehit verildi.
Bu millet çok acı çekti.
Kızılay temsilcisi Kâmuran Bey raporunda şöyle bir not düşmüş:
“25 Mayıs 1921. Gülnihal Vapuru’na Yalova sahilinde (Akasya parkın önü) sağ kalabilmiş insanları bindiriyoruz. Gemiye bindirmeye çalıştığımız erkekler Ermeni-Rum çetecilerle Yunan işgal kuvvetlerince alıkonulup geri götürülünce her annenin feryadı Yalova semalarını inletiyordu. Kocalarının ya da oğullarının ölüme götürüldüğünü biliyorlar, yaktıkları ağıtlarla insanın yüreğini dağlıyorlardı. Hiçbir kalp, hiçbir vicdan bu ızdıraba dayanamazdı. Oturup ağladım. Günlerce bu olayın tesirinden kurtulamadım.”
Efendiler! Siz şimdi Yalova semalarını inleten kalbi kırık, yüreği yanık annelerimizin o acı çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Duyamıyorsanız boşuna hamâsi nutuklar atmayınız.
Hayali kahramanlıklar anlatmayınız.
Bu vatan için bedel ödeyen nine ve dedelerimizin ızdırabını yüreğinizde hissederken bıraktıkları miras olan bu “Kutlu Vatan’a” sahip çıkınız.
Çocuklarımıza ve gençlerimize bu yaşananları dosdoğru anlatınız.
Milli şuurumuzun oluşumunu sağlayınız.
Ki, tarih tekerrür etmesin.