Sevgili dostum, ben Nasrettin Hocan, bundan önceki sohbetimizde,dostlarım diye başladığım yazılarıma, bundan böyle, dostum diye devam etmek istiyorum. Çünkü yazılarımı okuyan, değer veren, her biriniz için yazıyorum, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun, o cemaatte sizi anlıyan size gerçekten yürekten dost olan, bir kişi yoksa, bütün gayretiniz, mücadeleniz sadece sizi kurtarır, fakat bir kişiyi sohbetinizle yazdıklarınızla, kazanmış, hayata bağlamış, Allah ın razı olduğu bir kul olmasına vesile olmuş, sizi çıkarmamak üzere yüreğine taşımış, dualarına katmış ise, o kişiyi tanımasanız, o kişiyle karşılaşmasanız hatta memleketinizde, devletinizde olmasa, dili başka, rengi farklı, örfü sizinle ayrı olsa bile, sizinle aynı yüreği taşıyorsa, o sizin dostunuz, din kardeşiniz, cennet komşunuzdur. Şirk hariç, bütün günahlarınızın, bağışlanmasına vesile olması muhtemeldir. Peygamberimiz, efendimiz,biricik önderimiz, Allah’ın sevgili habibi, buyuruyorlarki, bir kişinin Allah rızasını kazanmış, Allah rızası için yaşamaya karar vermiş, biri olmasına vesile olmanız, sizin için Dünya nimetlerinin tamamından daha sevimli, daha hayırlıdır. Bu yüzden, kimin kurtuluşuna vesile olacağını bilmeniz mümkün değildir, bin adamla dost olursunuz, belkide bir adam kalır dostunuz, yeterki siz yolunuzdan ne olursa olsun, dönmeyiniz, sizi engelleyen ne saray olsun, nede zından, sabırla yolunuza devam ediniz. Allah cc yüzlerce insanın iman etmesine belkide sizi vesile kılacak, yada bir kişi bile kazanamayacaksınız, zira öyle peygamberler gelmişki, bir kişi bile iman etmeden görevini tamamlayıp gitmiş, yani peygamberlik görevini ifa etmiş. Siz peygamber değilsiniz, zira artık peygamberde gelmeyecek, peki tebliğ bitecekmi, inanmak iman etmek, imanı hayata katmak, insanlığın kurtuluşunun, tek yolu olan islam, kıyamete kadar baki kalmayacakmı, sende bu davanın bir parçası olmaya devam etmeyecekmisin, sevgili dostum senin işin yaşamak ve anlatmak, Allah ın işi ise kalbine imanı koymak, sen senin işine bak, belki bir adam kazanıp Allah ın huzuruna biraz olsun, umutla gidersin,olmazmı? Buraya kadar anlattığımız konu, ders önce bana sonra, gören, duyan, idrak eden siz dostlarıma, çünkü, bu sohbetimiz, Namazımız kabul olsun diye, belkide her gün okuduğumuz, yada namaz kılmasak bile ezberimizde olan, Asr suresinden, başka bir şey değil, Allah ve Rasulüne inanan, iman eden her insana inen, bildirilen, sorumlu olduğumuz, olmazsa olmasımız, bizi ayakta tutacak olan, Asr suresi. Hatta yaşarsak, uyarsak namazımız, kabul, hayrımız kabul, haccımız, kabul, yoksa Allah katında hiç bir değeri olmayan bir hayat yaşaya biliriz, Allah korusun, Rabbim bize Asr suresini anlamayı, yaşamayı, idrak etmeyi nasip etsin. Siz görevinizi yapınız kimin iman edeceğini kimin etmeyeceğini ancak Allah bilir, Rabbim sizinle sizde onunla olasınız.
Hiç bir masal yoktur, misali olmayan, hiç bir hikaye yoktur yaşanmayan, hiç bir fıkra yoktur, ibret alınmayan, ne boşa söylenmiştir bir söz, nede boşa sessiz kalınmıştır, tarih tekerrür eder har daim, Ademoğlu çabuk unutur, acelecidir, dünden ders almaz, yarına plan kurar, fakat geçmişten habersizse, planlar boşa çıkar, belkide farkında olmadan kendine tuzak kurar.
Sevgili dostum ben Nasrettin Hocan, tarihimi, hayatımı, hatta ders aldığım hocalarımı seninle paylaşacağım acele etme, yeterki sana yazdığım mektuplarımı oku, benimle dost olamasan bile yazdıklarımla dost olacaksın, çünkü dosttan dosta postacıyım ben, beklenenden gelecek mektup, postacı ne kadar beklenirse beni de öyle bekle, bu bana yeter.
Şu ana kadar yazdıklarım, Konya da kadılık görevimi ifa ederken, Sivrihisara, medreseye hoca olarak, gönderildikten sonra, tanıdığım fakat Sivrihisar da tanıştığim Mahmüd i Hayrani hazretlerine ait, Sivrihisarda beni karşılayan bana destek veren Yesevi tarikat şeyhı Mahmud i Hayrani hz nin sohbetlerine katılmaya başladım, müridi olmaya karar verdim, hem keyf aldım, noksanlarımı tamamladım, keyfde verdim, bensiz neredeyse sohbet olmaz dı, artık Sivrihisar lı olmuştum.
Üç ayların başlamasına bir kaç gün kala Hayrani hazretleri, üç ayların faziletini anlatmaya başladı, sohbet sırasında, kırk rakamına takıldı, sohbetin tamamına yakını kırkla ilgiliydi, sohbete sevgili dostum diye başlardı, bu sözü her kes kendine söylenir olarak kabul eder, öyle dinlerdi, öylede olurdu, yine sevgili dostum kırk rakamını sakın hafife alma, ruhun ana karnında kırkıncı günde verildi, peygambere görev kırk yaşında geldi, müslümanlar dinlerini açıktan yaşamaya, kırk kişi olunca başladı, üsdadımız Ahmet Yesevi kırk talabe alır, onlarla ayrı ayrı ilgilenir, icazetlerini verir, heybelerini doldurur, haydi kırklar yolunuz açık olsun, ahırette görüşmek üzere der yola koyardı, bu peygamberimizin, de bir sünneti idi, Mescid i Nebevi de Ashab ı sufha vardı, onlar, inen kuran ayetlerini yazar ezberler, hadislerle donanır, kırk kişi olunca tebliğe çıkardı, yerine tekrar ashab i sufha oluşurdu, yani Medine bir ilim merkezi, adeta büyük bir medreseydi.
Sevgili dostum kırk yaş aklın kemale erdiği yaş, kırkında aklı başına gelmeyenin başı yoktur, diye devam ederken bana dönerek, sahi hiç sormadık kadı efendi, sizin yaş kaç dedi, kırk dedim efendim, müritler güldü bende güldüm, üç ayların faziletini anlatmaya devam etti, sohbeti şöyle bitirdi, Recepte oruca başlayın, Şabanda artırın, Ramazanda tam tutun, Allah kabul etsin dedi ve sohbeti bitti.
Evime geldim abdest alıp iki rekat namaz kıldım ve yerime yattım, kırk lar kafama takıldı, hatun seslendi fakat ben hala kırklardaydım, yaşımı hesapladım gerçekten kırktı, yataktan kalktım,su içeyim, hatun seslendi, nereye? Dedim, kırklar sesliyor beni, ben gidiyorum, dedi, sen delirdinmi, yok dedim, yeni aklım başıma geldi, kırk tane Nasrettin Hoca yapmam lazım, hatun korktu, dedim korkma kırka gelince anlarsın, yada bir daha hiç anlamazsın, inşallah Hatice anamız olursun,oda kırk yaşındaydı, baktım gerçekten kırklara karışacağım, suyumu içtim ve yattım.
Bir kaç yıl sonrabir Ramazan bayramı günü Mahmüt Hayrani hz i kalabalık bir cemaate sohbet verirken, müritleriylede konuşarak sohbet verirdi, bir ara bana dönerek, kadımısın müderrismi dedi, aldığımızı, birde anladığımızı veriyoruz efendim, dedim, molla kaç yaşındaydın dedi, kırk dedim, müridanın biri üç beş sene önce efendi sorduğundada kırk demiştin, dedi cemaat gülüştü, Mahmüd i Hayranı yüzüme baktı, erkek adam sözünden dönmez dedim, cemaat gülmekten kırıldı, herkesi güldürmüştüm bayram dı çünķü, fakat üsdadın gözlerinden yaşların aktığını gördüm, bir ara üzüldüm, bana bakıp gülümsemesi, hüznümü sildi. Mahmüd i Hayrani hazretleriyle bayramlaşır ken, kulağıma eğilerek ömrün boyunca insanları hem güldüre, hem düşündüresin, Rabbim seni kırklara dahil etsin, dedi bende amin dedim. Bundan böyle gülmek isteyen güldü, düşünen düşündü, ders alan aldı, geriye kırk Nasrettin Hoca kaldı.
Üç aylarınız makbul, oruçlarınız şimdiden kabul olsun, kırk lara karışasınız