Onur ile yol almak!
İnsan için en elzem, lakin haz ve hız çağında değer atfetme söz konusu olduğunda en sona tehir edilen mesele!
Bunun yerine öncelenen ne?
Kartvizitin, soyun, mesleğin, unvanın, sayfanın, oyunun onuru!
Oysa bütün bunlar insanlığın onurunu takip etmesi gereken ve onu muhafaza etmek ile korunacak hususlardır. Adını, şanını, mevkiini, sağlayacağı menfaatlere göre önceleyen kişi aslî olanı geçici olan uğruna heba ediyor demektir. Geçici, kurgusal, bot olan görüntüler, hesaplar eşlik ediyor kimliklere.
Hakikat bu sahte örtüler altında muhafaza edilebilir mi? Oysa hakikat apaçık bir şekilde alnımızın akında, gözümüzün ferinde, yanı başımızda bizimle aynı adımları atmalıdır. Bize her daim eşlik etmelidir. İşte o hakikat, niçin yaratıldığımızı unutmamak demektir. Hayat gayemizi anlık hazlara teslim etmememiz demektir. Oyalanıp durmamak demektir.
“Bırak onları; yesinler, yararlansınlar, boş ümit oyalasın onları; yakında bilecekler!” (Hicr,3)
Bu ilahî hakikatin hayatın içinde yüzümüze çarpmaması için aslımıza tutunmamız demektir.
En çok kulak tıkadığımız şeyin, oyalanıp durduğumuz gerçeği olduğunu kabul etmiş olsak kendimizle ne kadar onur duyacağız acaba?
Oyalanıp durduğumuz şeylerin içeriğinin çoğunlukla geçici âleme ait olması da işin cabası.
Tabii ki burada tamamen dünyadan soyutlanmış bir birey değil Rabbimizin istediği. Bize en güzel örnek olan, insanlığımızı ve onurumuzu armağan eden, Üsve-i hasene’miz Sevgili Peygamberimiz, her hususta olduğu gibi dünyaya meylimiz noktasında da itidal üzere yaşamamız gerektiğini öğretmekte:
“Hiç ölmeyecek gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi asıl yurdumuz (ahiret) için hayatımızı sürdürmek!”
Hayata sımsıkı tutunmak. İman ile, ihlas ile, tevekkül ile, teslimiyet ve samimiyetle, onurla yol almak.
Nimetin içinde şükür ile; yoklukta hamd ve sabır ile; daima mücadele ile; asırlara yayılan cuhd ve gayret ile ilerlemek.
“İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirip yan çizer; başına bir kötülük gelince de hemen karamsarlığa düşer.” (İnsan, 83) Hayatın içinde bu sıfatların yüzümüze çarpmaması için aslımıza tutunmamız gerekir. Fıtratın çağrısına kulak vermek, kâlû belâyı unutmamak gerekir.
İnsan olmak, mü’min olmak, onurla yol almak.