Avrupa’yı bugün bildiğimiz hegemon medeniyet yapan süreç, milattan sonra 1000 yılı civarında başlamıştır. Bu dönemde yel değirmeni gibisinden icadlar, üçlü rotasyon gibi yeni tarım teknikleri ve benzeri başka pek çok gelişme ile, 14. Yüzyılda duraksasa da, günümüze kadar gelen bir atılım süreci gerçekleşmiştir.
Aslında milattan sonra 8. Yüzyılın ortalarından itibaren gerçekleşen Karolenj Rönesansı belki de en başlangıç olarak sayılmalıdır. Bu dönemde Fransa ve Batı Almanya’ya hükmeden Karolenj hanedanı; eğitime, kitaplara ve okur-yazarlığa ciddi şekilde destek olmuştur; bir nevi ilkel çağdaki yüksek AR-GE harcamaları olarak görebiliriz! Kağıt, pusula, matbaa ve barut gibi birçok teknolojinin kökeninin de Çin ve Asya olduğunu kesinlikle unutmamalıyız!
İslamiyet’in ilk yüzyıllarında da kitab okumak, okur-yazarlık ve bilgili olmak oldukça değer, rağbet ve saygı gören şeylerdi. Ancak birkaç yüzyıl sonraki hanedanların aşırı baskıcılığı sonucu bu değerler kayboldu ve İslam dünyası da günümüze böyle geldi!
Çin’de ise, her ne kadar devlet mefhumu tarih boyunca baskıcı ve okur-yazar kültür de oldukça kapalı olsa da, bilgiye ve bilgelere hep değer verilmiştir. Çin tarihi inişli çıkışlıdır; ama her zaman yeniden yükselmiş, her zaman dünyanın başka hiçbir yerinde görülemeyecek Çin Seddi ve Büyük Kanal gibisinden harikalar yaratmış ve hiçbir zaman da Mayalar gibi tümden yerle yeksan olmamıştır!
Bazıları hayatta doğuştan yetenekli ve başarılıdır. Bu kimseler becerikli ve korkusuzdur. Hayatta her zorluğun üstesinden kolaylıkla gelirler ve genel olarak ömürleri başarılarla doludur! Bu kimseler, adı geçen yayının çizgisine bağlı olarak ‘Bully’, ‘Alfa’, ‘Bad Boy‘ ve benzeri isimlerle adlandırılabilmektedir. Bu kimseler avcı-toplayıcı hiyerarşisinin de, modern bir sokağın hiyerarşisinde de, bir şirketin hiyerarşisinde de, farklı farklı yerlerin hiyerarşisinde de hep tepelerde bulunurlar! Bu kimselerin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur çünkü ihtiyacı olan herşeye doğuştan sahiptirler. Ama bu kimseler muazzam bir medeniyeti asla yaratamaz! Muazzam medeniyetleri ortaya çıkaran kimseler ise tam tersine; eksikleri, zayıflıkları, zaafları ve güçsüzlükleri olan kimselerdir! Çünkü ihtiyaç olmadan; muazzam medeniyetleri yaratan fikirleri, icatları, keşifleri, buluşları yapmak mümkün değildir ve bunları akıl edecek kişiler de herşeye sahip olup şansı hep yaver giden kişiler değil tam aksine; köşeye sıkışmış, mutsuz, umutsuz, belki devamlı olarak kadere isyan eden kimseler olacaktır; çünkü o harikalara ihtiyacı olan, hatta o harikalara muhtaç olanlar tam da onlardan başkası değildir! Zaten herşey elinin altında olan ve her seferinde dört ayak üzerine düşme formülüne doğuştan sahip olan bir kimsenin böyle şeylere emek vermek için ne gibi bir sebebi olabilir ki?
Kısacası gariban ezikler ömürleri boyunca itilip kakılır ve yaptıklarının karşılığını da göremezler ama tarih boyunca yaşamış olan onlar olmasaydı, bırakın uzay seferlerini ve internet gibi şeyleri, ateş yakmayı dahi becerebilmemiz mümkün olmazdı! Zaten dikkat ederseniz bir kültür ve toplum medenileşip ilerledikçe, kas gücü ve alfa davranışları gibi özelliklerin önemi silikleşirken; okur-yazarlığın, yaratıcılığın, hayal gücünün ve zeka gibi şeylerin önemi artar! Tam tersi de, o toplum ve kültür geriye giderken gerçekleşir. Örnek vermek gerekirse bir medeniyette tahtırevanda taşınan bir adam, onu ilkel bir topluma koyduğumuz takdirde tahtırevanı taşıyanların deyim yerindeyse paspası haline gelecektir!
Medeniyetleri inşa eden şey aslında fazlalıklar değil eksikliklerdir. O eksiklikleri giderme çabaları birike birike sonunda muazzam medeniyetlere dönüşür! Ama o harika şeyler olmazsa veya önleri kesilirse o zaman geriye kalan şeyden ne kadar hayır gelir…