Ağustos ve Eylül ayındaki sınırlı sayıdaki tiyatro ve konserler gösterdi ki; bu şehir sosyal ve kültürel faaliyetlere oldukça aç kalmış. Biletli ya da ücretli konserlerin hepsinin dolu olması eğlenmeye ihtiyacı olan tüm halkımız için bir can simidi oldu.
Peki neden sadece yazın oluyor diye düşünüyorsanız hemen cevap vereyim. Çünkü şehirde maalesef yeterli kapalı salonumuz yok. Dışarıdan devasa görünen ancak maalesef kışın sürekli su basan, geçtiğimiz aylarda tavanı çöken içeride elverişli hiçbir düzenin olmadığı paslı binamızı kesinlikle kategoriye koymuyorum.
Şehirde konferans salonları olan, toplantı ve ses sistemleri ile konserler için uygun bir kültür merkezimizin olması gerekmekte hem de çok acil.
Yazın amfi tiyatromuz var diye seviniyorsanız ona da bir dip not düşmeliyim. Her konserde yerlerde perişan bir vaziyette konser dinleyenlerin oradan ayrılırken arkalarında bıraktıkları çöpler beni her seferinde şok ediyor.
İnsanların oturdukları yerlere ayak uzatıp çöpe değil; direkt yere atılan su şişeleri, çekirdek çöplerine çözüm bulmalıyız. Konser boyunca aralarda dolaşıp çekirdek satanların poşette satması gerekiyor diye düşünüyorum.
İnsanların güzel hizmet almak istiyorsa, o hizmete sahip çıkması gerekiyor, temiz tutması ve koruması da gerekiyor diye düşünüyorum.
İlçe psikolojisinden çıkarsak, kültür faaliyetlerinin artırılması, tiyatro kurslarının olduğu, sanat ve sanatçıyı onure edecek özgürce çalışabileceği yerler temin etmeliyiz diye düşünüyorum. Yoksa çok mu ütopik düşünüyorum?
Geçen haftaki yazımda da bahsetmiştim. Bu şehrin reklama ihtiyacı var yani en büyük eksiğimiz yerel turistin dikkatini çekemeyişimiz.
Doğal güzelliklerimiz, tarihi dokumuz kadar, verimli topraklarımız ile ürettiğimiz meyveler, güller ile de ülke ekonomisindeki yerimiz kadar turizmi de iyi bir yeri hak ediyoruz. Yürüyen Köşk, Termal kadar, kuş cennetimiz de konuşulmalı daha çok turist çekebilmek için faaliyetler artırılmalı diye düşünüyorum.
Ve yine yeniden her zaman söylediğim, bu güzel şehrimizin yollarının acilen revize edilmesi gerekiyor. Amerikan filmlerindeki gibi hoplamalı zıplamalı yollarımız, keskin virajlı, önlem olmayan yollarımız, çift taraflı park ile iyice daralan ya da zaten dar olan sokaklarımızın kaderi bence artık değişmeli.
Bizden çok sonra ilçe olan pek çok şehir kendi vizyonunu belirleyip şahlanırken biz hala ‘Sevgidir Yalova’ sözünün arkasına sığınıyoruz. Evet sevgidir-huzurdur ve aşktır. Öyle ki, 26 yıl önce balayına geldiğimde aşık olduğum bu şehre ilk fırsatta tayin yaptırıp 19 yıldır buranın müptelası olarak yaşıyorum ve yaşamayı çok seviyorum.
Ama artık harekete geçmeliyiz diye düşünüyorum.
Mesela, Yürüyen Köşk’ün sadece kafe gibi algılanması sizi de üzmüyor mu? Doğa fotoğrafçıları için çılgın bir deneyim olacağına inandığım Hersek Kuş cennetimizin ve Kanser savaşçısı Aronya’yı yetiştiren güzel şehrimizin adının duyulmasını sizde istemez misiniz?
Örnek, ferah, temiz ve trafik sorunu olmayan bir şehirde yaşamayı hak etmiyor muyuz? Ya da keşfedilmeyi bekleyen bir şehir olarak daha çok bekleyecek miyiz?