Ortodoks bilimciler bizi iklim değişimi konusunda alarma geçirmeye çalışıyorlar. Ancak tarihteki hava olaylarına baktığımız zaman tarihte güneş ve dünyanın yörüngesiyle ilgili nedenlerle gerçekleşmiş olan buna benzer iklim döngüleri var olduğunu görebiliyoruz. Ama şüphesiz ki gerçek çevre sorunları da yok değil.
Mesela kirlilik çok ciddi bir problem. Hava kirliliği ile başlayalım: Fosil yakıtlar yakıldığı zaman azot oksitler ve sülfür dioksit gibi gazlar ortaya çıkar. Bu saydığım gazlar su ile birleşince asit olur ve asit yağmurlarına neden olur. Ciğerlerimize ne yaptığını siz düşünün. Söylenenin aksine karbon dioksit kesinlikle zararlı değildir. Herhangi bir toksik etkisi olmayan inert bir gazdır ve bitkiler tarafından fotosentezde tüketilir. Bir örnekle devam edeyim: Karbon oranının en az olduğu ve safsızlık oranının en çok olduğu kömür türü linyittir ve safsızlıklardan biri de uranyumdur. Uranyum, radyoaktif olmanın dışında kimyasal olarak da toksik bir ağır metaldir, tabi başka ağır metaller de bulunabilir. Uranyum, ayrıca fosfat gübresinde de safsızlık olarak ciddi miktarlarda mevcuttur. Zaten kanserin iyice yayılmasında suni gübrelerin çok ciddi bir etkisi mevcuttur. Hava kirliliği de tahmin edebileceğiniz gibi ciğerlerimizi mahvetmektedir. Problem sadece uranyum da değil. Mesela cıva ve kadmiyum gibi yerkabuğunda nadir olan elementler her ne hikmetse toksik etkilerini sergileyebileceği ortamlarda bol miktarda bulunabiliyor. Ağır metaller dışında bir de siyanür gibi toksik bileşikler de var. Ağır metaller ve toksik bileşikler maliyetleri yükseltmemek adına arıtılmıyor ve gene maliyetleri yükseltmemek adına serbestçe kullanılıyor.
Bir diğer problem ise orman ve doğa katliamıdır. Manzara kısmı sizin için önemli olmayabilir ama o çevreler birçok canlının evidir. Bir de çevre koruma kanunlarının çıkmaması için varolduğuinkar edilen sayısız canlı türü var. Ortodoks bilim adamları bazılarının hiç yaşamadığını, bazılarının ise yaşadığını ancak tükenmiş olduğunu iddia etmektedirler. Bu türler arasında ilginç primat ve dinozor türleri de mevcuttur. Soyu tükenebilecek hayvanlar konusunda ciddi şekilde endişe duyuyorum çünkü tehdit oluşturmamaları adına gerçekten soyları yokedilebilir. Tasmanya adasındaki Thylacine’inortodoks bilimin kabul ettiği yaşayan en yakın akrabası olan tasmanya canavarları arasında yayılan şüpheli salgın hastalık ve benzeri konular endişelerimi arttıran şeylere örnektir. Ama size en çok dokunacak yanı şudur: Ormanlar kesildikçe bulunduğu topraklar kuraklaşır. Yağmurlar yeteri kadar yağmayınca tarım da zorlaşır. Ancak bunun en büyük etkisi ısınma değil tam tersi soğuma olacaktır. Çünkü ormanlar ısıyı emerken iklim kuraklaştıkça ısı emilmek yerine yansıtılır. Zaten ısının düşmesi sonucu buharlaşmanın azalması iklimi kuraklaştıran şeydir.
Eğer ortodoks bilimcilerin dediği gibi dünya ısınsaydı yağmurlar bollaşır ve tarım ürünlerinin üretilme sınırları kutuplara doğru yaklaşırdı. Ancak hiç de böyle birşey yok. Ortodoks bilim şu anda gerçek sorunların üzerini örtüp onun yerine varolmayan sorunlar konusunda alarm zilleri çaldırıyor. Yakında çok geç olacak. Ama bambaşka nedenlerden dolayı. Düşünmemizi ve sorgulamamızı istemiyorlar. Balık stoklarının ciddi şekilde azalmış olması ve özellikle baltık denizindeki çevre sorunları da tamamen gerçektir. Aral ve Çad göllerini gerçekten kuruttuk. Daha pek çok gerçek mesele var ama global plütokrasi onun yerine karbon ve karbondioksite müthiş düşmanlık etmeyi tercih ediyor. Mesele kapitalizm. Bana sorarsanız kapitalizm bir devrimle değil tıpkı pagan Roma’nın hristiyan Bizans’a dönüşmesi gibi bir süreçle yokolacak. Ama Maya medeniyetinde olduğu gibi medeniyetin tamamen yerle yeksan olması da mümkündür. Enerji ucuz, bol ve temiz olursa yaşam sıradan insanlar için çok daha kolay olacaktır. Ama enerjinin pahalı, kıt ve kirletici olması pek çoklarının servetinin ve dolayısıyla gücünün kaynağı! Sadece okyanus suyu ile güneş enerjisini kullanarak sera tarımı yapabilen sistemler mevcut ve bu sistemler Sahra çölü ile Arab çölünü dünyanın tahıl ambarı yapabilir ama bunu istemeyen odaklar da var elbette! Fosil yakıtlar hedefte ama yenilenebilir enerji kaynakları da sanıldığı kadar masum değil. Yenilenebilir enerji ve iklim değişimi tezleri hakkında bilebildiğimiz pek çok şeyi de Fosil yakıt şirketlerinin ayakta kalmak için verdiği çaba sayesinde bilebiliyoruz. Climategate skandalında ‘İnsan kaynaklı küresel ısınma vardır’ diyenlerin, Denialgate skandalında ise bunun aksini savunanlarla ilgili belgeler kamuoyuna sızdı.
Aslında Çernobil bölgesinin birkaç on yıldan bile daha kısa sürede tamamen temizlenmesi mümkündür. Radyasyonu enerji kaynağı olarak kullanan mantar türleri mevcuttur ve Bioremediationproseslerinde mantarların dışında bakteriler ve bitkiler gibi pek çok canlı türü devreye sokulabilir. Bioremediationprosesleri ayrıca ağır metal kirliliğine maruz kalmış topraklarda kullanılabilir ve bu ağır metaller aslında yerkabuğunda sık bulunmayan elementlerden olduğu için bünyesinde biriktiren bitkiler ve mantarları da maden cevheri olarak kullanabiliriz. Örnek olarak çok zehirli bir ağır metal olan Cıva, yer kabuğunda Gümüş kadar nadir bulunur. Ayrıca Beyaz Balinalarda öldükleri zaman bedenlerini zehirli atık saymamıza neden olacak kadar çok zehirli atık birikir.
Marmaradamüsilaj problemi olmuştu. Bana sorarsanız müsilajı sorun olarak görmek yerine toplamalı ve petrolün rafine edilmesine benzer yöntemlerle işlemeliyiz. Aynı şekilde Baltık denizinde de suni gübrelerden dolayı inanılmaz miktarda bir alg patlaması oldu ve bunlar Baltık denizini tehdit eder hale geldi. Bence müsilaj ve algler, bir sorun olarak değil aksine bir nimet olarak görülmelidir. En basitinden bunları işlemden geçirdikten sonra tarımda çok iyi bir gübre olarak kullanmamız mümkündür. Ama bunları bizim görmemizi istemiyorlar. Neden fazla üretilen patatesleri domatesleri vs aç insanlara göndermek yerine çöpe dökerler? Dünya düzeni sığırlardan da metan salınımı yaptıkları için çok şikayet ediyor. İyi de metan dediğimiz gaz, doğalgazın ana bileşeni ve çok iyi bir yakıt değil midir? Dünyada pek çok ülke, doğalgaz ithalatı için ciddi şekilde harcama yapıyor. Peki neden sığırların ürettiği metan gazını kullanamıyoruz? İthalatı için onca paralar ödenen birşeyi sığır üreticiliğinin yan ürünü olarak üretebiliyoruz ama bunu bir türlü değerlendiremiyoruz. Yoksa değerlendirmek mi istemiyorlar? Düşünün ve sorgulayın!
Enerjinin ucuz, bol ve temiz olması durumunda dikey tarım çok daha kolaylaşacaktır ve bu da çok daha az alandan çok daha fazla ürün elde edilebilmesini sağlayacaktır. Bunun dışında deniz suyunu temiz suya çevirmek de sanıldığı kadar maliyetli değildir ama bu birilerinin hiç işine gelmiyor. Nereye gidiyor dünya? Et yememizi istemiyorlar. Böcek ve yapay et yememizi istiyorlar. Bize neler neler dayatıyorlar… Düşünmez ve sorgulamazsak sonumuz çok kötü olacak! Günümüzde ‘Sürdürülebilir’ kelimesini duyduğunuz anda bir şeylerin yanlış gittiğini anlayın! Teknolojinin ilerlemesiyle yeni kaynaklar ortaya çıkar. Mesela Uranyum’u yakıt olarak kullanabilmemiz tamamen teknoloji ile mümkün olabilmiştir. Veya Alüminyum, Magnezyum ve Titanyum metallerini teknolojinin ileriye gitmesi ile kullanabilmeye başladık. Ama yeni kaynaklar ve onları yaratacak teknolojiler, pekçoklarının çıkarlarına ve gücüne ciddi tehdittir. Aslında laboratuvar yapımı organlar dahi çoktan kullanıma hazır hale getirildi ama bazı sektörlerin karlılığına çok ciddi tehdit oluşturduğu için bir türlü kullandırılmıyor. Veya oldukça iyi ve üretimi kolay bir tarım ürünü olan Keneviri plastik, kağıt, yem, tekstil gibi pek çok sektörde kullanabiliyoruz ama gene burada da karlılıklar ciddi sıkıntılar yaratıyor!
Düşünmez ve sorgulamazsanız kazanan onlar, kaybeden de siz olacaksınız! Ne istiyorsunuz? Çocuklarınıza nasıl bir dünya bırakmak istiyorsunuz? Dünyadaki sürenizi nasıl geçirmek istiyorsunuz? Çok daha müreffeh bir dünya mümkün ve bunun tek kaybedeni global plütokrasi ve sahipleri olacaktır! Kararınızı verin!