Mîsâk-ı Millî veya Millî Misak; yani KUTSAL YEMİN, yani KUTSAL AND…
Kurtuluş Savaşı’nın siyasi manifestosu olan altı maddelik bildiri. İstanbul’da toplanan son Meclis-i Mebûsan tarafından 28 Ocak 1920’de oy birliği ile kabul edildi ve 17 Şubat 1920’de kamuoyuna açıklandı. Misak-ı Milli kararlarının ilan edilmesinin ardından İtilaf Devletleri, hükümete ve meclise baskı yaptı, alınan kararların değiştirilmesini istedi. İstekleri kabul edilmeyen İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek Mebusan Meclisi’ni (Meclis-i Mebûsan) dağıttı. Bu gelişmenin ardından bazı milletvekilleri için tutuklama kararı alındı ve Malta’ya sürgün başladı.
…Ve sonrası hepimizin malumu; Türk’ün kurtuluş mücadelesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu…
……………..
Yukarıda yakın tarihimizden kısa notları sizlerle paylaştım; ilkokul-ortaokul seviyesinde edindiğimiz bilgilerdi bunlar.
Gelelim günümüze..
Irak’tan başlayıp Suriye ile devam eden güney doğu sınırımızda yaşananlara bakın..
Güneyimizde, KKTC’nin bulunduğu Kıbrıs adasında olan-bitenlere bakın..
Doğumuzda, Azerbaycan-Ermenistan arasındaymış gibi gösterilen gelişmelere bakın..
Batıda, Ege denizinde, burnumuzun dibindeki on iki adalar ve diğerlerindeki silahlanmaya bakın..
Kuzeyde, Karadeniz’in karşı yakasında yaşanan, Rusya ile Ukrayna arasındaymış gibi gösterilen savaşa bakın..
..Ve en nihayetinde; Kuzeybatımızda, Yunan sınırımızda, Dedeağaç’taki üslere, silahlanmaya bakın..
Ne gördünüz?
Ben size ne gördüğümü söyleyeyim..
Kurtuluş Savaşı öncesi yurdu işgal eden kirli postalların, 100 yıl sonra, aynı hesaplarla, ikinci işgal girişimlerinin ayak sesleri bunlar..
Korkmalı mıyız?
Hayır; ama akıllı ve uyanık olmalıyız, titremeli ve kendimize gelmeliyiz, iç siyasi hesaplaşmayı zamanı geldiğinde yapmalı, aradaki süreci kavga-dövüşle değil, zinde ve birlikte kalarak, TEK YUMRUK olarak değerlendirmeliyiz.
……………..
Yazımın girişinde niçin Misak-ı Milli’ye vurgu yaptım; biliyor musunuz?
Kuzeybatımızda Batı Trakya, batımızda, yani Ege’de On İki Ada, doğumuzda Batum, güneydoğumuzda Halep ve Musul, güneyimizde KKTC’nin bulunduğu Kıbrıs adası..
Sınırlarını Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği ve ‘Bir gün mutlaka bizim olacak’ dediği topraklarda ve yanı başlarında, üstelik Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılına hazırlandığımız tam da bugünlerde yaşadıklarımız sizce bir tesadüf müdür yoksa çok uluslu şirketlerin, devlet görünümlü taşeronların (Yunanistan gibi) gayet net ve sonu nereye varacağı belli olan girişimleri midir?
Sonu derken..
O son..
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin yeniden kurulması, On İki Adalar’ın gerçek sahibine geçmesi ve asıl haritanın yeniden şekillenmesi ile sonuçlanacak bir sondur..
Hiçbir vatan evladının, hiçbir vatanseverin de bundan kuşku duymaması gerekir..
Aynen önderimiz, kurucumuz Aziz Atatürk’ün dediği gibi olacaktır..
Ama bugün, ama yarın..
Kim bilir..
Belki de bir gece ansızın!!