Dünyadaki süremizi gerçekten doğru şeylerle geçirdiğimize emin miyiz? Belki de dünyadaki süremizi ziyan ediyoruz! Acı ve keder bu dünyadan asla eksik olmayacak. Buddha, ‘Acıdan nasıl kurtulurum’ sorusuna cevap aramıştır! Bir de ölüm korkusu meselesi var elbette! Ölümden korkuyoruz! Aslında ölüm korkusu, canlılar ve canlılık için oldukça yararlı bir şeydir. Ama öbür yandan da bir kabustur! Kapitalizm hepimizi propaganda ile bombardıman altında tutuyor. Kararlarımız ve dünya görüşümüz bu bombardıman altında şekilleniyor. Bilgeliğin ve bilgelerin değer görmediği bir çağdan geçiyoruz çünkü kapitalizm, tüketmeye alternatif olabilecek her şeye düşmanca yaklaşıyor. Modern dünya Malthus’un ve Darwin’in dünyasıdır! Modern dünyada sevgiye, şefkate, merhamete yer yoktur! Bilgelerin çağı tekrar geri dönecek mi? Psikiyatrik rahatsızlıklar çağımızda muazzam seviyelere geldi çünkü müthiş bir buhran çağını yaşıyoruz! Aynı zamanda günümüz dünyası muazzam bir beyin yıkama çağıdır! Gutenberg matbaası ile başlayan süreçte internet ve sosyal medya ile muazzam propaganda aygıtları ortaya çıktı. Düşüncelerimiz böyle şekillendiriliyor ve pek çok zaman bu düşünceler aslında düzenin yararına ve bizlerin de zararına oluyor! Düşünmemizi ve sorgulamamızı da kesinlikle istemiyorlar!
İnsanı bilgeliğe götürebilecek birbirinden çok farklı yollar vardır. Hepsi aslında aynı yerden çıkar ve sonunda da aynı yere varır. Ama her yol birbirinden oldukça farklıdır. Farklı yolların takipçileri birbirlerine tahammülsüzlük göstermemelidir; herkes aynı yoldan aynı verimi alamayabilir.
Hayat adil değildir! Hayat zor ve acılıdır! Ama çileler sizi bilgeliğe götürüyorsa bu kötü birşey midir? Tüketmek midir bu hayatta tek yol? Bu hayatta bilgelikten daha değerli ne olabilir ki? Bu dünyada ölüm olmasa ve acı da olmasa o zaman kim felsefeyle uğraşırdı ki? Hindistan’da bilgeliğe ulaşmak uğrunda ölümüne oruç tutanlar vardır ki bunlardan biri de Gandhi’dir. Neden bunu yapıyorlar? Nasıl bir açıklaması olabilir ki? ‘Her azizin bir geçmişi, her günahkarın bir geleceği vardır’ der Oscar Wilde!
Peki bunun değerini bilebiliyor muyuz? Düşünmeli ve sorgulamalıyız! Bize söylenen şeylerin ne kadarı gerçekten doğru ve gerçek? Ayrıca günümüzde başarı olarak adlandırılan şeylerin ne kadarı gerçekten de başarıdır? Peki düşüncelerimizin ve değerlerimizin ne kadarı gerçekten de kendimize ait? Gerçekte ihtiyacımız olmayan şeylere inanılmaz paralar harcıyoruz.Çevresel konularda inanılmaz bir korku pompalanıyor bizlere. 2008 krizi ve covid salgınıyla gelişen süreci, 2. Dünya Savaşına götüren sürece benzetenler var. Gerçi insanoğlu olarak 14. yüzyıldaki Veba salgını gibi çok daha büyük kabusları da atlattık ve bunlar gibi kabuslar da uzun vadede zihin haritalarımızı radikal biçimlerde değiştirmişti! Değişim her zaman iyi bir şey olacak diye birşey yok ama kötü olacak diye bir şey de yok. Hakkımızda hayırlısı!
Hayatın iniş çıkışları bizleri kim bilir nerelere sürükleyecek… Doğru olan ne ise onu yapın!
