Altınova Çobankale Kazıları, Milliyet Gazetesi’nin Arkeoloji Dergisi’nin son sayısında yer aldı..
Haber / Esin KAYA
Milliyet Gazetesi Arkeoloji Kulübü’nden Derya Turan, Altınova Belediyesi sponsorluğunda gerçekleştirilen Çobankale kazılarını kaleme aldı. ‘Tarihin Kilit Noktası’ başlığıyla yer alan röportajda Altınova Kazı Başkanı Dr. Selçuk Seçkin, bölgedeki çalışmaları anlattı.
Röportaj..
Milliyet Gazetesi Arkeoloji Kulübü’nden Derya Turan’ın Altınova Çobankale Kazı Başkanı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Seçkin ile yaptığı röportaj şöyle:
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
“Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktoramı aynı üniversitede tamamladım. Çalışmalarım daha çok Anadolu dışı Osmanlı Mimarlığı, Yalova ve İstanbul özelinde yoğunlaşsa da Sanat Tarihinin pek çok alanında yayın ve çalışmalarım bulunmaktadır. Çobankale’den önce İznik Çini Fırınları, Assos Antik Kenti, Mersin Yumuktepe ve Edirne Sarayı kazılarında bulundum. Yalova’da 2018 yılında başlayan ve hala devam eden, Orta çağdan bugüne geçen süreci inceleyen yüzey araştırmasının başkanlığını yapmaktayım.
Çobankale ismi nereden geliyor?
Çobankale, Prof. Dr. Halil İnalcık’a göre, kalenin eski adının unutulmasından sonra bölgedeki çobanların uğrak yeri olmasıyla yöre halkı tarafından verilmiş bir addır. Xerigordos(n) olarak Orta çağ kaynaklarında ve Clive Foss’un çalışmalarında adı geçmektedir. 20. yüzyıl başına ait haritalarda Çobankale ismine rastlamaktayız.
Çobankale’nin tarihi önemi nedir?
Çobankale, İstanbul’u Anadolu’ya İznik yolu ile bağlayan önemli bir güzergâh üzerinde inşâ edilmiştir. İstanbul’dan gelen yolun, karşı kıyıya geçişinden sonraki Altınova sahili ile başlayan kısmını Yalakdere Vadisi oluşturmaktadır. Bu vadinin en kilit noktasında gerek İstanbul gerekse İznik yönünü kontrol altına almak için Çobankale, yolların kesiştiği doğal bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kale, Clive Foss’a göre 1087 yılında inşa edilmiştir. Bu tarihler aynı zamanda Bizans ile Selçuklular arasında yapılan Dragon Çayı Antlaşmasına yakın tarihlerdir ve Bizans bölgedeki Selçuklu hakimiyetini antlaşma ile durdurmak istemektedir. Sonraki süreçte I. Haçlı Seferinin ilk adımının Çobankale sayesinde püskürtülmesi ve kalenin İstanbul’a en yakın Selçuklu Kalesi olarak kullanımı, Bafeus Muharebesi ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda oynadığı rol, kalenin önemini daha da arttırmıştır.
Bölgedeki diğer kaleler ile karşılaştırma yapıldığında Çobankale’yi diğerler kalelerden ayıran bir yönü var mıdır?
Bölgedeki diğer kalelerle birlikte bakıldığında, Çobankale’yi aslında bir savunma hattının parçası olarak değerlendirmek daha doğru olur. Marmara Denizi’nin kuzey kıyılarında sahili tutan Eskihisar, Hereke gibi kaleler Anadolu içlerine giden önemli noktalarda pek çok kale birbiriyle bağlantılı olarak belirli bir sistem dahilinde birbirine yakın tarihlerde onarılmış veya inşa edilmiştir. Çobankale’yi bu kalelerden ayıran özellik pek çok tarihi olaya yaptığı şahitlik ve stratejik konumunu bugün bile muhafaza etmesidir. Ayrıca Kale’nin Osmanlı yönetimine geçtiğinde kullanım görmemesi de arazinin özgün durumunu muhafaza etmesi açısından önemlidir.
Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı’nın kuruluş aşamasında Çobankale’nin önemli bir rol üstlendiğini belirtiyor. Bu konu hakkında yorumunuz nedir?
Prof. Dr. Halil İnalcık bilindiği üzere çok önemli bir tarihçi ve bilim adamıdır. Özellikle Osmanlı tarihiyle ilgili yaptığı çalışmalar tüm dünyada kabul görmüştür. Osmanlı’nın kuruluşu ile ilgili süreçte Bafeus Muharebesi ve Çobankale ile ilgili çalışması çokça tartışılmış ve günümüzde başta ders kitapları olmak üzere pek çok bilim adamının yaptığı çalışmalarda, Prof. Dr. Halil İnalcık’ın görüşleri doğrultusunda kabul görmüş bir savdır. Halil Hoca, burada özetle, o tarihte beylik olarak kabul edilen Osmanlı gücünün binlerce yıllık geçmişi olan Bizans İmparatorluğu’nu yenmesinin onun gerek Türk tarafında gerekse Batı dünyasında kabul görmesini sağladığını ifade etmektedir. Ben de Osmanlı’nın Yalova, Bursa, Bilecik, Yenişehir gibi merkezlerde kurulma sürecinden çok, kabul edilme tarihinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Kazı sürecinden bahseder misiniz?
Çobankale Kazısı, 2017 yılında Yalova/Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral ve ilgili belediyenin destekleri ile dönemin Bursa Müze Müdürü Sinan ÖZBEY ile yapılan bir protokolle, temizlik ve sondaj kazısı şeklinde başladı. Bu süreçten 2021 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kazı başkanı olarak atanmama kadar çalışma benim bilimsel danışmanlığım ile devam etti. 2020 yılında 12 ay devam eden kazılar sınıfına alınan Çobankale ’de, yıl boyu çalışmalarımız devam etmektedir. Bir arkeolojik kazı, arazi ve kazı evindeki depo çalışması şeklinde yapılmaktadır. İklim koşullarının imkân vermediği kış aylarında, kazı evinde çıkan buluntuların tasnif ve yayına hazırlık çalışmaları yapılmaktadır.
Kazı sürecinde, kazı başkanı olarak sizi en çok heyecanlandıran buluntu nedir?
Bir kazı sürecinde heyecanınızı kaybettiğiniz vakit zaten kazı çalışması bitmiş demektir. Dolayısıyla tüm ekibin olağanüstü gayretiyle yürütülen çalışmada her aşama beni heyecanlandırmakta. Alanın açılması, surlar, sarnıç ile şapelin bulunması tabi önemli adımlar ama küçük buluntularda da çok fazla malzeme elimize geçmiştir. Bunların her biri tüm ekip için heyecan verici. Arazide çalışan ekip üyemizin buluntuyu ilk heyecanla bizimle paylaşması, kazı evinde parçaların bulunarak tümlenmesi, kazı malzemesi ile ilgili yayının çıkması, benim ve tüm ekibin heyecanını sürekli canlı tutmakta.
İlerleyen süreçte ne gibi buluntular ile karşılaşmayı umuyorsunuz?
Her kazı sürecinde pek çok sürpriz, öngörülemeyen yapı ve buluntular ile karşılaşıldığını sempozyumlarda, araştırmacıların sunduğu bildirilerde ve geçmiş kazı deneyimlerimizden bilmekteyiz. Kalede, surların ortaya çıkarılmasından sonra, kale içinde yaşam mekanları ile karşılaşacağımızı düşünmekteyiz. Tabi ki devam eden kazı çalışmasında kesin bir çıkarımda bulunmak hata olur.
Kalede defineci tahribatı bulunuyor mu? Varsa bu hasarların Arkeolojik olarak olumsuz etkileri nelerdir?
Kazı ve temizlik çalışmasına başladığımızda tüm arazide 32 kaçak kazı çukuru tespitini yapmıştık. Kaçak kazılarda özellikle sur duvarlarına zararlar verilmiş, diğer yapılarda da tahribatlar oluşmuştu. Çok şükür ki alanın çevresinin çit ile çevrelenmesi, kapı yapılması, drone ile güvenlik güçlerinin sürekli kontrolü, arazide kaçak kazının yapılmasını sona erdirdi. Yeri gelmişken bize sürekli destek olan, kazı alanını sürekli kontrol altında tutan Altınova ve Yalova il Jandarma ekiplerine teşekkür ediyorum.
Buluntular ışığında Bizans, Selçuklu ve Osmanlı kültürleri adına nasıl bir değerlendirme yapılabilir?
Buluntular açısından bir yorum yapmanın erken olduğunu düşünüyorum. Küçük buluntular konusunda Uludağ Üniversitesi’nden sayın Dr. Öğr. Üyesi Filiz İNANAN ile yaptığımız makale ilk rapor olarak önemlidir. Çok önemli sonuçları olan makaleyi takip eden farklı araştırmacılarla çok sayıda makale hazırlığı mevcut. Belki bunlar yayınlandıktan sonra farklı uzmanlık alanlarından araştırmacıların sonuçlarını değerlendirerek çıkarımlarda bulunmak daha sağlıklı olacaktır.
Çobankale’nin Anadolu arkeolojisine nasıl bir katkısı oldu?
Çobankale ‘de kazıların başlamasının öncelikle bölgedeki kültür dinamiklerini tetiklemesinde çok önemli rolü olmuştur. Yalova’da kazı, yüzey araştırması ve restorasyon çalışmaları Çobankale kazı sürecinden sonra başlamıştır. Çobankale’den önceki süreçte 1930’lı yıllarda Arif Müfid Mansel, sonraki süreçte de müze kazıları ile kurtarma kazısı şeklinde çalışmalar yapılmıştır. Tabi bu ilginin uyandırılmasında Altınova Belediyesinin desteği ve basının sahip çıkması da önemlidir. Çobankale, İznik ve Bursa’daki kazı çalışmaları ile ortaya çıkan bulgu ve buluntuların, herhangi bir çalışma yapılmamış Yalova ayağının ortaya çıkarılması açısından önemlidir. Literatürde Yalova’daki arkeolojik malzeme ile ilgili yayın sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Dolayısıyla bu karanlık alana Çobankale ışık tutmaya başlamıştır. Diğer taraftan Marmara Denizi’nin kuzeyinde Eskihisar, Hereke gibi kalelerde yapılan kazı ve buluntuların devamı veya bağlantısı Çobankale ile tamamlanmaktadır. Dolayısıyla yürüttüğümüz kazı çalışmaları arkeoloji dünyasının Yalova ayağında literatüre veri sağlamaktadır.
Küçük buluntular üzerine ne gibi çalışmalar yürütülüyor? Buluntuları ne zaman sergileyeceksiniz?
Küçük buluntularda konservasyon ve restorasyonu biten envanterlik eserler Yalova Müzesi’ne teslim edilmektedir. Yalova Müzesi, idari bir birim olarak bulunmaktadır, Arkeoloji Müzesi yapı olarak inşa edilmediği için müzede sergilemek mümkün değildir. Altınova Belediyesi tarafından proje aşamasında olan müzede Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ile geçici sergi düzenlenebilir. Bu süreçte de sergileme imkanına kavuşacağımızı düşünmekteyim. Yalova Müzesi binasının yapılması sonrasında da kalıcı teşhirde çıkan buluntuların sergilenmesini ümit etmekteyim.
Sizce Çobankale ne zaman ziyarete açılır?
Çobankale kazı çalışmaları sürecinde ziyarete açıktır. Kazı çalışmasını aksatmayacak şekilde kazı alanı gezilebilir. Tümüyle çalışmaların bitip, gezi yolları ve restorasyon süreci sonrasını kastediyorsanız bunun için şimdiden bir tarih vermek mümkün değildir. Sur sisteminin restorasyon projeleri Kocaeli Koruma Bölge Kurulu onayını almış ve gerekli destek bulunduğunda restorasyon süreci başlatılabilir durumdadır. Gezi yollarıyla birlikte yapılan planlamayla, bu süreç tamamlandığında iç kalede yapılan kazı da izlenebilecek durumda yaşayan bir arkeolojik alan olarak ziyarete açılabilir.
Son olarak sizin değinmek istediğiniz bir konu var mı?
Son olarak verdikleri izin ve sonrasındaki süreçte her zaman sağladıkları destek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün bürokrat ve tüm çalışanlarına, Dr. Metin Oral’ın şahsında Altınova Belediyesine, 12 aylık süreçte destekleri için Türk Tarih Kurumu’na, mensubu bulunduğum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi rektörü sayın Prof. Dr. Handan İnci’nin şahsına, Bilimsel Araştırma Projeler Birimine, kazı başkan yardımcıları Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Çağlayan Özkurt ve Dr. Öğr. Üyesi Esra Sayın’a, bakanlık temsilcisi Güler Keklik’e, bilimsel yayın çalışmalarında özveriyle çalışan Dr. Öğr. Üyesi Filiz İnanan’a, Arazi sorumlusu Onur Sarıkaya’ya, depo sorumlusu Belma Günal’a, ekipte özveriyle çalışan tüm uzman, öğrenci ve gönüllülere teşekkür ederim.”