10 ocak pazartesi akşamı, Baha‘nın sunumundan sonra yürüyüş yapmayı planlıyordum. Sunumun sonuna doğru üstüme bir yorgunluk çöktü ve sunum bittiğinde yürüyüş fikrimi iptal ettim. Sonra hafif bir üşüme geldi, Yıldız‘a ‘biraz üşüyorum, hasta mı oluyorum acaba’ dedim, bir kaç dakika sonra hafif üşüme büyük bir titreme nöbetine dönüştü, yatağın içine zor attım kendimi.
Saat 22.30’dan gece yarısı 02.30’a kadar titredim. biraz daha iyi gibi hissedince ateşime baktım, 38.1. Belki sıradan bir grip ya da soğuk algınlığı geçiriyordum ama Covid-19 olmuş olma ihtimalim de büyüktü. O nedenle evde kendimi izole ettim. Salı ve çarşamba günleri, 37 derece civarında bir ateş, hafif bir titreme ve de vücudumda hissettiğim genel bir rahatsızlıkla geçti. Sürekli yattım. 13 ocak perşembe günü pek bir şeyim kalmamıştı ama o gün ailece test yaptırdık. Sonra test sonucunu öğrendik: Hepimiz yani Baha, Yıldız ve ben pozitiftik…
Baha’da çok hafif nezle dışında bir şey yoktu, Yıldız’da ise hiç bir şey yoktu. Baha hiç aşı olmamıştı, Yıldız ve bende ise neredeyse 1 yıl önce yaptırdığımız 2 çin aşısı vardı sadece. Okuduğum bazı yazılar, kanda antikor görülmese bile, vücudun yapılan aşıdaki virüsleri kaydına geçirdiğini ve o virüslerle karşılaşınca gerekli antikoru üretmeye hazır olacağını yazıyordu. Yani bu yazılarda, hatırlatma dozunun gerekmediği anlatılıyordu. Bende buna inanmaya biraz meyilliydim galiba…
*****
Yayınlanan istatistiklerde, aşısız veya sadece 2 çin aşısı olanların, 3-4 hatta 5 aşılı olanlarla karşılaştırma verileri çok açık değildi, hala değil. Üstelik bu veriler hiç de zor saptanacak veriler olmadığı halde. Yani aşısız veya 2 çin aşısı olanların; hastalığa yakalanma, ağır geçirme, hastaneye kaldırılma, yoğun bakıma alınma, entübe edilme ve ölüm oranlarının, tam aşılı olanlara göre ne durumda olduğu net anlaşılamıyordu, hala da anlaşılamıyor…
Evet bir kaç istatistik yayınlandı. Eldeki en çarpıcı tablo, 7 eylülde Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD)‘nin yayınladığı tabloydu. Bu tabloya göre; yoğun bakımda yatan hastaların % 51.4’ü hiç aşı olmayanlar, % 39.44’ü de sadece 2 doz çin aşısı yaptırmış olanlardı, sadece 1 doz biontec olanların da % 2.3’ü 2. aşıyı olmaya fırsat bulamamışlardı ve yoğun bakımdaydılar. Yani yoğun bakımdaki covid-19 hastalarının % 93.14’ünü bu üç grup oluşturuyordu. Tavsiye edilen aşılama sistemine uygun davrananların ise, bu tabloya göre sadece % 6.86’sı yoğun bakımlık oluyordu. Bu tablo çok çarpıcıydı ama eylül başında yayınlandıktan sonra benzer tablolar pek fazla yayınlanmadı. Oysa aşılamayı teşvik, kuru sözle veya veriye dayanmayan korkutmalarla değil, bu tür net tablolarla olabilirdi. Sosyal medyada, özellikle son 6 ayda bu tür tabloları aradı gözüm. TYBD’nin tablosunun benzerleri ile sık karşılaşsam, gidip o hatırlatma aşılarını olacaktım, aşıya karşı kesin bir ön yargım yoktu…
Aşı lehine olacak tablo arayışlarım sırasında, BBC‘nin New York şehrine ait yayınladığı bazı tablolar gördüm. Bu tablolar aşılıların hastalığı hafif geçirdiğini ama aşısız olanların yoğun bakım ve ölüm riskinin çok yüksek olduğunu gösteriyordu. Yaklaşık 1 yıl önce yapılan 2 çin aşısını da sistem zaten yok mertebesinde değerlendiriyordu. Ancak bu tür tablolar o kadar nadir yayınlandı ki (TYBD’nin ve BBC’nin yayınladığı bu tablolar dışında net bir tabloya rastlamadım, başka net tablolar varsa bile anladığım kadarıyla sayıları çok değildi, yoksa rastlardım diye düşünüyorum), bu nedenle aşının işe yararlılık derecesini bir türlü anlayamadım…
*****
Uzun yıllardır tansiyon ilacı kullanıyordum. Yaşamımda birkaç kere zafiyet ve zatürre başlangıcı geçirmiştim ve de akciğerimde küçük bir leke ile dolaşıyordum. Yani az da olsa riskli denilebilecek bir gruptaydım…
Hasta olduğum ilk gün ablam aradı, ‘aşıların tamdı değil mi?’ diye sordu, ‘pek değil’ deyince, tabii fırçayı yedim. Yaş farkı olunca, abla-kardeş’ten çok, ana-oğul ilişkisi gibi oluyor biraz. Yani anne tepkisiydi bu fırça…
Sonra bir yakın akrabam aradı, doktor arkadaşlarının, pıhtı atımını önlemek yani kanı sulandırmak için aspirinin yeterli olmadığını söylediklerinden bahsetti ve onlardan öğrendiği bir kan sulandırıcı ilacın ismini verip, bu ilacı mutlaka kullanmamı istedi. Birde d-dimer değeri varmış, kanın pıhtılaşma eğilimini gösteriyormuş, kan testi yaptırıp bu değerimi öğrenmem için çok ısrar etti. İlaveten birde zatürreyi engellemek için koruma amaçlı olarak augmentin isimli antibiyotiğe başlamam gerektiğini söylemiş doktor arkadaşları. Önerilerin hiç birini yapmadım, yapmayı düşünmedim bile. Çünkü ilave alınan her ilacın, özellikle de antibiyotiklerin iyileşme kapasitemizi çok zayıflattığını düşünüyorum. Ama insanın böyle yakınları olması, yani senin derdini dert edinip ilgilenen birileri olması çok iyi geliyor…
Bir başka akrabam da, vitamin olarak sadece redoxon kullandığımı duyunca, ‘olmaz öyle dedi, çok yetersiz; 1000’lik c vitamini, bilmem ne kadarlık d vitamini’ diyerek başlayan uzun bir vitamin grubunu ayrı ayrı mutlaka almam gerektiğini söyledi. Tabii onu da yapmadım, o bir tane vitamini bile almakla doğru yaptığımdan emin değildim…
Test sonucu pozitif çıkınca, sağlık ocağından aradılar, ‘ilaç verelim ister misiniz?’ dedi. İlaç için hiç ısrarcı değillerdi, benim de zaten almaya hiç niyetim yoktu…
*****
Salgın başladığından beri modern tıbbın aşı ve ilaç önerilerini de, karşı görüştekileri de, olabildiğince tarafsız olarak takip etmeye çalıştım. Yavuz Dizdar ve Oytun Erbaş salgının ilk haftalarında susturuldular ve bir daha konuşmadılar. Ümit Aktaş ise çok aktif şekilde bayrak açtı modern tıbba karşı. Ahmet Rasim Küçükusta da Aktaş kadar göğüs göğüse bir kavgaya girmese bile, dipten dibe modern tıbbın önerilerini çürütmeye yönelik bir tavır içinde oldu (ben öyle algıladım)…
*****
İlaç olarak sadece bir ecopirin, birde redoxon (vitamin) aldım. Bolca dinlendim, bol su içmeye çalıştım (ama nedense her zamankinden daha az içtim), bol meyva yemeye çalıştım, zaten yediğim sarımsak ve soğan miktarını biraz daha artırdım, her zamankinden daha çok çorba içtim (özellikle tavuk suyu), sıcak suda zerdeçal-karabiber içtim, ıhlamurun içine attığım parça zencefilleri yedim, sağ olsun Hacer’in yaptığı kefirleri içtim, ev yoğurdu ve ev turşusu yedim, greyfurt ve limon suyu sıktım, bir kaç gün tuzlu su ile gargara yaptım, bir kaç gece baş ucuma kesilmiş soğan koydum, bir kaç gece yatmadan evvel gripin içtim terletsin diye (gripini eski tip bir ilaç olduğu için tercih ediyorum), zeytinyağ (soğuk sıkım), balıkyağı (sıvı), çörek otu (iyice çiğneyerek), bal ve polen de günlük yiyeceklerimin arasındaydı. Hastalığın hafif de olsa sıkıntıları bende sadece 2-3 gün sürdü. Geçmişteki tüm griplerim en az 1 hafta beni hırpalamıştı, bunun bu kadar kısa sürmesi belki omicron varyantının genellikle böyle seyretmesindendi, belki de çok zaman geçmiş olsa bile çin aşıları işe yaramıştı, belki de bambaşka bir nedeni vardı…
*****
Modern tıp muhaliflerinin hem nitelik hem de nicelik olarak, modern tıp yanlılarına nazaran oldukça zayıf kaldıklarını görüyorum. Bu da modern tıptan çok uzaklaşmamamı sağlayan bir unsur. Yani üç tane yazı okudum diye, yüzlerce yıllık modern tıp birikimini yok sayacak kadar yolunu şaşırmış biri değilim. 2 çin aşısı oldum ve hasta olunca da; ecopirin, redoxon ve gripin gibi eczane ürünlerini kullandım. Bilgi birikimimden daha çok hissiyatım, modern tıbbın paranın elinde esir kaldığını bana söylüyor. Belki hissiyatım yanılıyordur, bilemiyorum…
Dolayısıyla üç tane yazı okuyarak ve hissiyatıma başvurarak; aşı ve/veya ilaç karşıtlığı yapmayı hiç doğru bulmuyorum. Modern tıbba az değen bir yol izlemeye çalışıyorum ve şimdiye kadar fazla zararını görmedim. Ancak şunu söylemeliyim; hastane yatış oranı yüksek olmayan bu hastalıkta, hastaneye yatmadan hastalığı geçirmiş olmak bir şeyi ispat etmiyor. Aslında mantıklı olarak ağır basan yol, modern tıbbın dediklerini yapmaktır, bunu samimiyetle söylüyorum, çünkü kafası çalışan insanların ezici çoğunluğu o tarafta. Ancak Galileo‘nun döneminde bilim adamlarının tamamına yakını Galileo’nun yanıldığını söylüyorlardı. Aranırsa tarihte buna benzer çok örnek bulmak mümkün. Tabii ki bu örnekler her türlü aykırı fikrin zaman içinde mutlaka doğrulanacağı anlamını da taşımıyor…