Sevgili dostum.
Hani deriz ya, Allah işini gücünü rast getirsin, Allah yardım etsin, Allah korusun, Allah yar ve yardımcın olsun, Allah yolunu açık etsin, Allah’a ısmarladık, senin işin Allah’a kalmış (ne güzel bir söz) yanlış kullanılsa da amin. İnşallah kazanır, maşallah pek güzel, Rabbim seni kem gözlerden korusun gibi, saymakla bitiremediğimiz, içimizde Allah’a olan güven duygusu var. Hatta haklı olsak bile, halledemediğimiz ya da beddua edemediğimiz birine, seni Allah’a havale ediyorum, O her şeyi bilen ve gören, kuvvet, kudret ve adalet sahibidir, gibi sözlerin, ardı arkası kesilmez. Demek ki biz Allah’a, hem inanıyor hem de çok güveniyoruz. Kimseye söyleyemediğimizi O’na söylüyoruz. Mutluluğumuzu, acımızı, derdimizi, sevgimizi, sevincimizi, O’nunla paylaşıyor, O’ndan yardım diliyoruz. Belki bunları, düşünmeden, farkında olmadan, içimizi rahatlatmak için söylüyor, ya da gerçekten Allah’a sonsuz güveniyoruz. Ne adına olursa olsun Allah diyoruz ya, en iyisini Allah bilir. Bak yine Allah dedik ve demeye devam edeceğiz. Başka şansımız yok. Çünkü, koruyan, kollayan, bize hem hayat veren hem hazırlayan, yalnız ve yalnız O. İster kabul edelim ister etmeyelim ister inanalım ister inanmayalım ister zalim olalım isterse mazlum, dönüp dolaşıp hepimizin gideceği yer, O’nun yanı. Zerre kadar iyiliğimizin de, kötülüğümüzün de karşılığını alacağımıza, inanıyor ve Allah’a kayıtsız şartsız güveniyoruz.
Asıl mesele, bizim Allah’a güvendiğimiz kadar, Allah’ta bize güveniyor mu? İnanın son nefesimize kadar, yeter ki biz söylediğimiz, söz verdiğimiz sözlerin arkasında duralım. Allah’a havale ettiysek, bedduadan, Allah işini rast getirsin dediysek, hasetten, inşallah dediysek bekletmekten, tembellikten, maşallah dediysek, kıskançlıktan, Allah korusun dediysek, yanlış yoldan uzak duralım. Biz ne dediğimizin farkında olur, Allah’ı kendimize, tüm kötülüklerden korunmak için, kalkan yaparsak eğer, bunun huzurunu yaşar keyfini süreriz. Felak ve nas surelerini okuduktan sonra, başka korunak sığınak ararsak eğer, yanlış yaparız. Hem Allah’a güvenip, hem fala inanır ona bakarsak, Allah’la aramıza kalın bir duvar örmüş oluruz. Bu sayede şeytanla barışık, Allah’la kavgalı olur, bize olan güvenini boşa çıkarırız. Evlat babanın güvenini boşa çıkarmaktan, vazgeçmezse, baba mirastan mahrum bırakma hakkına sahiptir. Önce güven gerekir. Baba evlat arasında bile bu adalet vardır. Verecekse de istemeye istemeye verir. Allah katında da bu böyledir. Allah (cc) seni, hem kendinden razı hem de senden razı olarak ister. İsteyerek bağışlaması ile istemeyerek bağışlaması, tamamen onun tasarrufundadır, ama aynı değildir. O’na güvendiğini ispat etmen gerekir. Kulum dediyse kulluğunu, istediği gibi yerine getirmen gerekir. Rahmette de zahmette de Allah aynı Allah’tır. Allah kavramında zaman yoktur, zaman bu Dünyada biz insanlar içindir. Allah katına ahiret alemine intikalden sonra, zaman kalmaz cennet ebedidir. Bu yüzden biz kullar, Allah’ın bize olan güvenini sarsmayacak ve ağzınızdan eksik etmediğimiz Allah’a olan güven duygusunu, sadece sözde değil, hayata hayatımıza yansıtacağız. Böylece Allah’a olan güvenimiz sözde kalmayacak, Allah cc ta bize güvenip, bizi bırakmayacak.