Yalova, 1995 yılında il oldu.
Biz toplam 12 milletvekili gördük.
Cevdet Aydın, Yaşar Okuyan, Muharrem İnce, Hasan Suna, Şükrü Önder, İlhan Evcin, Temel Coşkun, Fikri Demirel, Özcan Özel, Ahmet Büyükgümüş, Meliha Akyol, Tahsin Becan…
Hepsi de yakından tanıdığım isimler.
Cevdet Aydın farklı…
1996 yılında Zonguldak’tan Yalova’ya gelmek istediğimde bana çok yardımcı olmuştu.
“Yalova’nın çocuklarını Yalova’ya getirmek boynumun borcudur.” demişti.
Hiç unutmuyorum. 15 gün sonra kendimi Yalova’da buldum.
Ev arıyordum. Rahmetli Yusuf Sevengil (Davulcu Yusuf) “Benim eve geç otur, senden kira isteyen mi var? demişti. Ben daha iyi ev aradığımı söyleyince kızdı ve dedi ki: “Birkaç yıl otur, para biriktir, sonra istediğin yere geçersin.”
Nasıl sahiplendiğini varın siz anlayın. İki yıl oturdum. Depremden sonra başka eve geçtim. Allah rahmet etsin. Unutamayacağım bir insan olarak hatırımda kaldı.
Harun Amca…
Harun Güleç. Dükkânına uğradım. Bana “Hayırdır buralarda ne arıyorsun?” diye sordu. Tayinim Yalova’ya çıktı deyince saçımı başımı öpüp “Allah’a şükürler olsun, çocuklarımız Yalova’ya dönmeye başladı.” diye sevinmişti.
Ya Hikmet Yurdagül, ya da benim Hikmet Amcam…
Allah rahmet etsin. Gazeteye uğrayıp yazmak istediğimi söyleyince nereli olduğumu sordu. Sonra dedi ki: “Bak delikanlı. Sen bizim evladımız sayılırsın. Buraya yazmak için onlarca kişi gelir ve kısa zamanda kaybolur. Sen öyle yapma. Burası senin kapındır.”
Sonra orada çalışanlara döndü ve “Hoca ne yazarsa hiç incelemeden sayfaya koyun.” diye tembihledi. 1997 yılından bu yana Haberci’de yazıyorum.
12 milletvekili dedim ya…
Hepsini çok yakından tanımama rağmen bırakın bir fayda sağlamayı bazen mağduriyetler yaşadım…
Yaşar Okuyan beni hiç sevmedi… Çevresindeki yağcı takımın etkisinden çıkamadı.
Ben de ona soğuk davrandım. FSML’deki idarecilik görevimi ona kızdığım için bıraktım.
Benimle direk ilgilenen ve birçok teklif sunan sadece DSP’den milletvekili olan Hasan Suna’ydı.
Ben ise sağ görüşlüyüm ya… Nasıl bir mantıksa!
Kimse bana sol partiden bürokrat oldu demesin diye Hasan Suna’nın tekliflerini geri çevirdim.
O günden bu yana 25 senedir milletvekili aday adayı olduğum parti dâhil halimi hatırımı soran bile olmadı. Sadece ben tek taraflı konuşmuş oldum.
Muharrem İnce’yle diyaloğumuz iyiydi. Fakat o hep muhalefette olduğu için şakalaştık ve sohbet ettik. Eleştirdiğim çok yönleri olsa da Yalova ismini başarıyla taşıdığından takdir etmişimdir.
Şükrü Önder. Abi gibi davranıp her daim muhatap oldu ama ben onun milletvekilliğinde Fikri Demirel’in il başkanlığında Yalova Lisesi’nden sürüldüm. İkisi de kılını bile kıpırdatmadı. Unutmam mümkün değil. Hâlbuki Fikri Demirel il başkanı olsun diye onca çaba göstermiştim.
İlhan Evcin’le birkaç sohbetin dışında hiçbir etkinliğim olmadı. Onun vekillik dönemini doğru dürüst hatırlamıyorum.
Temel Coşkun beni hiç sevemedi. Belli ki benim hakkımda ona yalan yanlış onlarca bilgi aktarılmış. Ona da vekillik öncesi il başkanlığında çok destek vermiştim. Fakat dostça bir davranışına şahit olmadım.
Sonra il başkanı olsun diye çırpındığım Fikri Demirel vekil oldu. Onun vekil olduğu dönem ben de aday adayıydım ya… Bu cesaretle geçtim karşısına “Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne talibim.” dedim. “Olmaz ben orayı söz verdim.” dedi ve söz verdiği kişiyi müdür yaptı. Aradan biraz zaman geçti Milli Eğitim Müdürlüğü isteğimi söyledim. Yine “olmaz” dedi ve başkasına sözü olduğunu söyledi. Ve o kişiyi müdür yaptı. Aradan biraz daha zaman geçti. Bireysel çabalarımla Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gelmeye ramak kalmışken Fikri Demirel işimi bozdu.
Kendi kendime vehimlendim. Acaba Yalovalı olduğum için mi beni istemiyorlar diye fikir yürütmedim desem yalan olur.
Sonra Ahmet Büyükgümüş milletvekili olunca kolları sıvadım. Ben milletvekili olamamıştım ama çok sevdiğimiz, evladımız yerine koyduğumuz Ahmet olmuştu. Bu kez bürokrat olup Yalova’ya daha büyük hizmetler etme şansını yakaladım diye düşündüm. İşler hiç de düşündüğüm gibi çıkmadı. Bana sevgisini saygısını eksik etmedi ama onun döneminde de hayal ettiğim hiç bir şeye ulaşamadım.
Nasıl ulaşacaktım ki, ömür boyu fetöcülerle mücadele ettim. Hiçbir cemaat ve tarikatın kapısının önünden bile geçmedim. Her hangi bir vakfa dâhil olmadım. Sadece vatan, millet, bayrak sevdasının türkülerini söyledim. Böyle birini kim ister ki!
Neyse! Vekillere devam edelim.
Özcan Özel’le vekillik öncesi iyi arkadaştık. Vekilliğinde hiç görmedim. Meliha Akyol hanımefendiyle görüşür ve konuşurdum. Onun için bazı çabalarım oldu ve hiçbir talepte bulunmadım. Belki eleştirip sitem ettiğim için o da bana kırgın ve kızgın. Tahsin Becan zaten beni hiç sevmez. Çünkü Ticaret Odası seçimlerinde onu hayli eleştirmiştim. Haklı olarak bana olan tepkisi, vekillik sürecinde de devam etti.
Şimdi diyeceksiniz ki “Bunları niye yazdın?”
Siyasi ilişkiler, vekillere yakın olmak gibi davranışların hiç önemi yokmuş.
Ben Davulcu Yusuf’un “Geç şu eve otur, kendi evin bil.” demesini önemsiyorum.
Harun Güleç’in saçlarımı öpüp “Allah’a şükürler olsun, bizim çocuklarımız Yalova’ya dönmeye başladı.” sözlerini unutamıyorum.
Hele Hikmet Yurdagül’ün elini omzuma koyup “Bak delikanlı sen bizim evladımız sayılırsın. Sakın yazmaktan vaz geçme. Bu gazete senin.” demesini özlüyorum.
Duygularıma kapıldım ve çevremin gazına geldim. Bana herkes “Sen Yalova’da iyi görevlere layıksın.” deyince de harekete geçtim. Keşke hiç kimseye bir şey söylemeseydim. Hayatımın pişmanlıklarından biri de budur.
12 milletvekilin 12 sini tanıdım da ne oldu?
Yalova’nın kibar, saygıdeğer insanlarının beni bağrına basıp sahiplenmeleri daha anlamlı değil miydi?
Yalova sevdalısıyım.
Bunu herkes bilir.
Böyle tanınmak yetmez mi?
Haftaya dün gece rüyama giren Yakup Koçal’ı ve Koçal sonrası belediye başkanlarını yazacağım.
Kalın sağlıcakla…