yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,4889
EURO
36,2166
ALTIN
2.951,99
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Parçalı Bulutlu
20°C
Yalova
20°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
9°C
Pazartesi Açık
10°C

ÇİN LEGALİZMİ ÜZERİNE

08.11.2023 14:46
0
A+
A-

Shang Yang ve Han Fei, milattan önce 221 yılında Qin hanedanının Çin’i birleştirmesine kadar süren Savaşan Devletler Dönemi zamanında yaşamış çok değerli iki kuramcıdır. Çin’in devlet felsefesini derinden etkilemişlerdir. Ancak her ikisinin de hayatı çok feci şekilde sonlanmıştır ve bu gerçek de bizi onların kuramlarında bazı yanlışlar yapmış olabileceklerine dair düşündürmelidir. Zaten 100 yılda Legalizm sayesinde Çin’i birleştiren Qin Hanedanı, 15 yılda devrilmiş ve sonraki Han Hanedanı döneminde Legalizm, Konfüçyüsçülüğün gölgesinde kalmıştır. Gene Çin kökenli çok önemli kitaplardan Tao Te Ching ve Zhuangzi de halkın fazla sıkıştırılmaması gerektiğini vaaz eder. Ama gerek Shang Yang ve Han Fei’nin takipçileri, gerekse de Konfüçyüsçüler; Tao Te Ching ve Zhuangzi kitaplarındaki öğütleri dinlemediler! Hatta Zhuangzi kitabı, Konfüçyüsçülüğe eleştirel yaklaştığı için yok edilmediyse de dışlandı. Hiçbir medeniyet mükemmel değildir. Konfüçyüsçülük, Antonio Gramsci’nin Kültürel Hegemonya tezinin belki de en iyi örneğidir ve Çin devletinin tarihte bu akımı desteklemiş olması da devletin kendisi adına oldukça mantıklı ve akılcı bir seçimdir. Benzeri bir şekilde Avrupadaki düzenlerin farklı akımların karşısında deney ve gözlemi desteklemiş olmasının nedeni aslında o düzenlerin çıkarı gereğidir. Tarihin çok uzak olmayan zamanlarında bir tek Hindistan, felsefe anlamında özgür bir yerdi çünkü Hindistan’da Brahman sınıfı Kralların üzerindeydi ve Krallar da buna karşın Brahmanların gücünü kırmak için filozofları desteklemiştir.

Legalizm, Machiavelli‘ye benzetilen bir akımdır. ‘Realpolitik‘ öne çıkar ve içinde Antonio Gramsci’nin anlattığı Kültürel Hegemonya’nın düzenin emrine verilmesine benzer hiçbir şey yoktur. Bu yüzden zaten uzun vadede iktidarda kalamamıştır Legalizm akımı. Ekim Devriminin olduğu ortamda genç entelektüeller nihilizme kayıyor ve dindar köylüler bile Kilise’ye iyi gözle bakmıyordu. Roma’da Hristiyanlık, özellikle hayırseverlik ve sıradan insanlara hitab ediyor oluşuyla kitleleri kendine çekmişti. Katolik kilisesi de yüzlerce yıl çok katı bir sınıf sistemini özellikle Hayırseverliğin teşvikiyle ayakta tutmayı başarmıştı. Zaten Sol düşünce de Hayırseverliği sınıf bilincine zarar veren birşey olarak görür. Legalist felsefeyle Çin’i birleştirmiş olan Qin hanedanı ise kontrolü kaybetmemek için sertliğin dozunu olabildiğince arttırmıştı; sonunda da dayanamayan halk isyan etmiş ve Qin hanedanı devrilmişti! Çin; her zaman Qin devri ile Mao Zedong döneminin uygulamaları, Çin seddi ve Yangzte-Sarı nehir arasındaki kanal gibi aşırı projelerin ülkesi olmuştur. Barut, Pusula, Matbaa, Kağıt gibi çok önemli teknolojilerin kökeni burasıdır. Ama dediğim gibi hiçbir medeniyet %100 mükemmel olamaz!

Mao, Konfüçyüsçülüğü sevmez Legalizmi severdi. Ben ise Shang Yang’ı ilk öğrendiğimde rahatsız olmuştum ama kısa sürede kendisine oldukça ısındım. Han Fei ile tanışmam ise çok sonra oldu. Mürted Julian, Hristiyanlığın önüne geçebilmek amacıyla Paganizme hayırseverliği eklemlemeye çalıştı ama artık çok geçti! Özellikle Marksist ve İslamcı kuramlara aşinayım. Batı felsefesine alternatif olabilecek her felsefe de ilgimi çekmektedir. Demokrasi hakkında Oswald Spengler’ın ve Carl Schmitt’in bir plütokrasiden başka birşey olmadığı görüşüne katılıyorum. Zaten 300-400 yıldır devletin ve dinin gücünün sınırlanmasını isteyenler de hep Plütokratlar olmuştur! Önce batıyı ele geçirdiler; batı da dünyanın geri kalanını ele geçirince bütün dünya onların oldu! Legalizm’in teorisinde ‘Havuç ve Sopa’ konusu oldukça önemsenir ama pratikte Havuç geri plana itilmiş, tam tersine Sopa çok öne çıkmıştır! Günümüz dünya düzeni ise propaganda ve reklamda oldukça başarılı olduğu için pek çok yerde Sopa’yı daha geride tutarak insanları kontrol altında tutmayı başarabilmiştir. Kitleler çok fazla sopayı ve çok fazla kuralı sevmez. Zaten Antonio Gramsci’nin bahsettiği Kültürel Hegemonyanın araç olarak kullanılması da bu yüzdendir.

Legalizmdeki ‘Fa’ aslında fen bilimlerinde anlaşılan şekliyle yasadır! ‘Her şey çok kolay anlaşılabilecek ve uygulanabilecek standartlara bağlanmalıdır’ düşüncesi vardır Legalist kuramda. Ama aşırı rigid kanunlar da sonunda boşluklar ve kaçamak imkanları yaratacaktır. Atina Demokrasisi, aslında başarısız olmuş ve dönemin filozofları tarafından da kıyasıya eleştirilmiş bir sistemdir. Günümüzde batı medeniyeti dünyaya hakim olan medeniyet olduğu için onların değerleri ve kuramları sorgulanamaz hale geldi! Ama batıda bile günümüzdeki hakim doktrinlere muhalif pek çok filozof ve kuramcı mevcuttur. Esas mesele kapitalizm’in yerine ne konacağı gibi görünüyor! Aslında mesele bu da değil, Plütokratların ve Plütokrasinin dünyanın çoğu yerinde sınırsız bir güce kavuşmuş olmasıdır. Kitleler, işler kötü gitmediği müddetçe hareketlenmez. Ama zenginken fakir düşen bir kimse oldukça tehlikelidir ve bu kişinin tehlikeli olması için illa da kişilerin inanılmaz bir zenginlikten aç-susuz kalacak hale düşmesi de gerekmez! Hitleri de 1929 krizinin yarattığı ortam iktidara getirmişti. Hitler gelmeseydi de Almanya’ya komünizm gelecekti! Ya Rusya’daki Şubat ve Ekim devrimleri nasıl bir ortamda oldu zannediyorsunuz?

Legalizm, ülkemizde bir dönem Maoculuğun oldukça popüler olmasına rağmen maalesef neredeyse hiç bilinmeyen bir kuram. Kökeni moderniteden çok eskiye dayanıyor. Farklı bir dünya görüşü. Batılı değil ama Türk-İslam dünyasının yerlisi de değil. Farklı görüşler zenginliktir! Binlerce yıl öncesinden bir bilge bize öğütler veriyor… Diğer dünya mirası çok eski klasikler de öyle…

Hakkımızda hayırlısı!

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.