yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,5389
EURO
36,1694
ALTIN
2.965,51
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Yağmurlu
22°C
Yalova
22°C
Yağmurlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Yağmurlu
20°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C

GÜNÜMÜZ GLOBAL PLÜTOKRASİSİNİN KÖKLERİ

15.06.2023 14:38
0
A+
A-

Günümüz dünya düzeninin kökenleri 17. ve 18. Yüzyıl Avrupasına dayanır. Bu dönemde Burjuvazi güçlenmekte olan bir sosyal sınıf haline gelmeye başlamıştı. Burjuvazi, gücü soyluların ve kilisenin elinden almak için o dönemin Aydınlanmacı düşünürleriyle iş birliği yaptı ve günümüzde geldiğimiz noktada Sermaye Sınıfı, diğer sosyal sınıflar karşısında ve hatta devlet aygıtının dahi karşısında inanılmaz bir güce sahip oldu. Günümüzde istihbarat örgütlerinin hala güçlü olduğu Rusya ve Komünist Partinin hala gücünü koruduğu Çin gibi örnekler dışında, dünyanın çoğu yerinde Sermaye Sınıfı devlet aygıtlarından daha güçlü hale gelmiştir ve hatta onları yönetebilecek, yönlendirebilecek konuma yükselmiştir. Burjuva Sınıfı, 19. Yüzyılda Avrupa’nın dünyanın geri kalanı karşısında açık ara dominant güç olması sayesinde dünyanın geri kalanında da hükümran sınıf konumuna yükselmiştir. Global plütokrasiye doğrudan karşı çıkan bütün liderler 2023 itibariyle ezilmiştir. Rusya ve Çin gibi örneklerdeki sermaye sınıfının dışında kalan güçlerin olabildiği yerlerde de bu güçler burjuvazi ve çıkarlarıyla çatışmamaktadır, çelişmemektedir ama sonuçta burjuvaziden bağımsız bir güç oldukları için bir gün çatışabilir ve çelişebilirler. Türkiyedeki Ergenekon ve Balyoz gibi süreçlerin sınıfsal nedeni de, Askeriye ile özdeşleşen bir kesimin Burjuvaziyle çatışmıyor ve çelişmiyor oluşuna karşın burjuvaziden ayrı bir güç olması nedeniyle bir gün çatışabileceği ve çelişebileceği ihtimali, dolayısıyla da sermayenin bu gücü yok etmek istemesidir. Bir başka örnek vermek gerekirse: Katolik kilisesi, günümüzde dünya düzeni tarafından ele geçirilmiş bir yapıdır. Dünya düzeninin istemeyeceği hiçbir şeye kalkışamaz! Ama şu da var ki, özellikle Afrika başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde hala ciddi bir inanan kitlesi vardır. Ve ayrıca eskisinin sadece bir gölgesi boyutunda da olsa hala büyük bir teşkilat ve hayır kurumları ağı vardır. Dolayısıyla da günümüzde halen bir potansiyel barındırmaktadır. Aslında günümüzde gerçek katolikliği sadece ‘Tradisyonalist Katolik’ olan kesim yapmaktadır ve ayrıca bu kesim Vatikan’ın da büyük baskısı altındadır. Vatikan dediğimiz şeyin hala ciddi bir potansiyeli vardır ve dolayısıyla da dünya düzenini oldukça korkutmaktadır. Bu yüzden Katolik kiliselerindeki cinsellik içeren skandalların piyasaya sürülmesi başta olmak üzere, Katolik kilisesini yıpratmak için dünya çapında pek çok kampanya yapılmaktadır. Zaten aydınlanmacı düşüncenin daha eski temelleri de Protestan reformuna dayanır ki bundan dolayı da Katolik kilisesine ekstradan bir düşmanlıkları vardır. Hayal edin, böyle bir mürit kitlesinin başına dünya düzeninin kontrol edemeyeceği bir adam; mesela sıkı bir Tradisyonalist Katolik geçti! Böyle bir şeyin ihtimali dahi dünya düzeni için bir kabustur! Dikkat ederseniz ülkemizde de İslami cemaatlere yönelik benzer kampanyalar yapılıyor! O kişiler gerçekten masumdur veya değildir; ama şu kesin ki bu skandalların bu kadar basına yansıyor olması ve bunlar üzerinden İslami cemaatlerin tümüne bir karalama kampanyası yapılyor oluşu kesinlikle İslami cemaatlere, hatta Dinin kendisine bir kumpas değil mi sizce? En azından bir kumpas kokusu almıyor musunuz? Çünkü dünya düzeninin amacı şudur: Her türlü din tamamen yokedilecek; Dünya devletleri de Global Plütokrasinin maşası haline getirilecek! Dünya devletlerini yokedip, Anarko Kapitalizmi gerçekleştirmiyorlar çünkü Global Plütokrasi için kendi maşası haline gelmiş devletler, o devletlerin yokluğundan çok daha kullanışlıdır. Global Plütokrasi, kendisi dışında hiçbir gücün varlığına tahammül etmez! Çünkü kendisi dışında var olan her potansiyel, kendisi için ciddi bir tehdittir! Pinochet, sermaye sınıfı için uygun ortamı oluşturduktan sonra kendini iktidara getiren iradenin aynısı tarafından tasfiye edildi. Ziya ül Hak ise kontrol edilememeye başlanınca uçağı düşürüldü. Çünkü dediğim gibi, dünya düzeni kudretli devlet adamları ve devletleri istemiyor. Ülkemizde de 12 Eylül darbesi oldu ve 1983 seçimlerinde de işi anlayamayanlar için sürpriz olacak bir şekilde Kenan Evren ve Turgut Sunalp tasfiye edildi. Çünkü tasfiye etmeselerdi gün gelirdi 12 Eylül günü darbeyi destekleyen ve askerleri, solu ve sendikaları yok etmek için kullanan çevrelerin kendileri tasfiye olurdu.

Aydınlanma felsefesinin kurucuları aydınlardır. Ama günümüzde her ne kadar onların fikirleri dünyayı yönetse de Aydın kesim günümüzde dünyadaki sosyal piramidin en altında yer almaktadır. Halkın içinden çıkacak kimselerin bilinçlenmesi ve bilinçlendirmesi kesinlikle istenmemektedir. Çünkü düşünen, sorgulayan insan her zaman tehlikelidir! Günümüzde dünyada Elitizm ve Anti Entellektüelizm rüzgarları estirilmektedir. ‘Sıradan insanlar hakkını aramasın, sadece hizmet etsin’ diye düşünmektedir Global Plütokrasi, dünyanın her yerinde! Köle, köle olduğunu bilmezse isyan etmeyi düşünmez! Köle, kölelikten başka bir hayat bilmediği takdirde de isyan etmeyi düşünmez! Amerika’daki zenci kölelerin okuma yazma öğrenmesi istenmezdi çünkü okuma yazma öğrenirse zenci kölenin zihninde ufkunun açılabileceği, düşünüp sorgulayabileceği bir süreç başlayabilirdi. Günümüzde ise dünyanın çoğu yerinde eğitim zorunludur! Bunun da ana amacı Global Plütokrasi’ye itaatkar köleler yetiştirmek amacıyla çocukların beynini yıkamaktır. Özellikle eğitim sisteminin baskıcı olduğu Singapur ve Güney Kore’deki bir çocuğun gerçek yaşam standardı emin olun köleliğin fiilen hala sürdüğü Moritanya’dan veya sefaletin aşırı noktalara geldiği Güney Sudan’dan daha iyi değildir! Sanayideki ustalara veya inşaattaki işçilere çok rahat anlatabildiğim ve onların da çok rahat anlayabildiği şeyleri üniversite mezunlarına anlatamadığıma ve anlayamadıklarına şahidim! Halbuki geleneksel zihinle bakarsak üniversite mezununun çok daha iyi anlaması lazımdı… Çünkü dünyadaki okullarda öyle zihin öğütücüleri ve torna makinaları vardır ki, 2+2=4 gibi bir şeyi bile anlayamaz ve baştan reddeder hale gelirler!

Global Plütokrasi, ortada kendinden güçlü bir devlet, din veya başka bir güç olduğu zaman özgürlük havarisidir. Ama bir kez bunlar ezildikten itibaren ise tam birer özgürlük düşmanı olurlar! Ronald Reagan, devleti küçültme vaadiyle iktidara gelmişti. Bu uğurda refah devletini tasfiye etti ama toplama baktığınız zaman devletin başka yerlerini Global Plütokrasiyi ve çıkarlarını korumak adına inanılmaz ölçülerde büyüttü ve dolayısıyla devlet küçülmüş değil büyümüş oldu. ABD’de ‘batmak için fazla büyük’ söylemi ve bahanesiyle birçok şirketi sıradan insanların ödediği vergilerle ayakta tuttular! Bana sorarsanız bizi ilkel tarım toplumları seviyesine geri döndürecek bir felaket dahi, beynimize çip takılması ve toplama kampı gibi bir hayata zorlanmamız gibi şeylerle karşılaştırılınca çok daha ehven-i şer olabilmektedir. Neden global plütokratlar değil de biz azla yetinelim? Neden huzursuzluk çıkmasın? Huzursuzluk çıkarsa biz ne kaybederiz? Zaten ne kazanıyoruz ki, Global Plütokrasi aleyhine bir huzursuzluk çıkarsa onu kaybedelim? Adalarına kaçabilirler. Ama zenginliklerini yanlarında götüremezler. Özellikle Batı ülkelerinin halkları ayağa kalkarsa; hisse senedi, bono, repo, faiz… Hiçbirisi hiçbir işe yaramaz! Adalarında basit tarım ürünleri yetiştirerek hayatta kalmaya çalışan basit çiftçilere dönüşürler! Kaldı ki biz de arkalarında bıraktıkları gemilere biner ve oraları da istila ederiz, bir kere anakaraların halkları ayağa kalkmış olursa!

Plütokrasi Avrupa’nın tek yöneticisi haline geldi ve Avrupa 19. yüzyılda dünyanın geri kalanı karşısında dominant güç olunca da dünyanın tümüne hükmedebilmesinin yolu açıldı. Nasıl bir cinnet dönemini yaşıyoruz? Özellikle Afrika’da temiz sudan ve doğru dürüst beslenmeden mahrum bir sürü insan var. Ama batı’nın halkları da sanıldığının aksine oldukça sıkıntıda. Dünya halkları bir umut ışığı bekliyor. ‘Çinliler Amerikalılar kadar tüketirse dünya yetmez’ diyebiliyorlar ama Amerika’nın garibanlarından neden kimse bahsetmiyor? Aslında Çinli de, Amerikalı da, Afrikalı da, Patagonyalı da istediğinden istediği kadarı tüketebilir! Ama istenmiyor! Global Plütokratkar parayı tüketmek için istemiyor! Parayı istemelerinin tek nedeni günümüz dünyasında gücün kaynağı olmasındandır. Dünya, bırakın milyarları; trilyonlara yeter! Ayrıca uzayı neden atlıyoruz? Neden hesaba katmıyoruz? Çünkü hesaba katmamız istenmiyor! ‘Sürdürülebilirlik‘ diye birşey attılar ortaya! Yok böyle birşey! Bütün insanlığın krallar gibi yaşaması için gerekli olan sıcak ve soğuk füzyon, laboratuvar yapımı organlar, yaşlanmayı tersine çeviren ilaçlar ve diğer herşey çoktan hazır! Ama bunlar olursa onlar kaybeder! Olmadığında da biz kaybediyoruz! Ama olursa biz kazanacağız; onlar ise kaybedecek! Ayrıca tek kazanan biz olmayacağız; aynı zamanda katledilen doğa, Aral ve Çad gölü gibi kuruyan göller, aşırı avlanmak yüzünden yok olmaya yüz tutan balık populasyonları ve global plütokratların çıkarları nedeniyle soyunun tükenmediği ısrarla inkar edilen hayvan türleri de kazananlardan olacak!

Düşünün, sorgulayın! Seçim sizin!

Hakkımızda hayırlısı!

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.