Sevgili dostum. Allah nasip ederse yıl sonuna kadar, ilimle İslam’ın adeta bir bütün olduğunu, ilmini kaybedenlerin ya da çaldıranların başkalarına köle olmaktan kurtulamayacağını, anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Zerre miktarı faydam olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. ilimsiz ne Dünya’mızın mamur nede ahiretimizin huzur getirmesinin imkansız olduğunu, beraber kavramaya çalışacağız. Özellikle ilim konusunu bilseniz dahi, tekrarı için takıp etmenizi, çocuklarınıza okumanızı rica edeceğim. Alim de olsanız, çocuklar başkalarından daha çok etkilenirler. İnanıp iman ettikten sonra, ihlas ile ibadete başladıysak eğer, yola çıktık demektir. Bu yol ilim irfan yoludur. Bu yol hak yoludur, Bu yol ölümsüzlük yoludur. Bu yolda yok olmak yoktur. Şehitlik sadece bu yolda vardır. Canını ortaya koyarak İslam’ı tebliğ edenlerle, canı pahasına onları koruyanlar, aynı yolun yolcusudur. Bu yolda duygular vardır, bu yolda ölmeden ölüm vardır, bu yolda sevmek, bu yolda aşk vardır. Bu yolda dostluk, bu yolda tebessüm vardır. Bu yolda secdeye dökülen gözyaşı, bu yolda geri çevrilmeyeceğine inandığımız, dualarımız vardır. Yol uzun ve meşakkatli, bir o kadarda huzurludur. En önemlisi bu yolda asla hüsran yoktur. Bizi hedefe ulaştıracak olan ise, bu yolda öğreneceğimiz ilimden başkası değildir. İlim nedir sorusunu kendimize sorduğumuzda, ilim kendini bilmek, kendini bilmek ise Allah’a, Allah’ın istediği gibi inanmaktır. İlk ayetin oku diye inmesi, Allah’ın adıyla oku diye başlatması, birde nasıl yaratıldığımızı hatırlatması, düşünmemiz adına, düşünenler için, kıyamete kadar yeteceğinden eminim. İlmimizi kaybettiğimizin farkındayız belki, fakat ona ulaşma yolunu kaybettik, yada çaldırdık, yanlış yöne gidiyoruz. Buda bizi, yanlış inanmaya, yanlış ibadet etmeye, yanlış anlamaya, yanlış hayat kurmaya götürüyor. Bize huzur sağlamıyor, çünkü inancımız başka, yolumuz başka. Allah’tan kaybettiğimizi fark ettik, ama yanlış yerde arıyoruz. Nerede arayacağımızı bize hatırlatanlardan biri olan, kaybettiklerimizden ya da hala anlayamadığımız, Nasreddin Hocam geldi aklıma. Gelin Nasreddin Hocamızdan bir fıkra ile başlayalım bu haftaki yazımıza. Çok sevdiğim değer verdiğim, unutulması imkansız olan, fıkralarının her birinin, bize çok büyük bir miras olduğuna, inandığım ve hep oradan baktığım hocamız, yine ders vermek için, bir fıkra hazırlamış bize. Yatsı namazını kıldırmış, cemaatle biraz hasbihâl etmiş, evine gelip tam oturacağı bir anda, Yüzüğünü kaybettiğini fark etmiş. Başlamış aramaya, hocayı gören komşular yanına gelerek, hayrola hocam gece vakti ne ararsın sokak fenerinin altında. Yüzüğümü kaybettim demiş hoca ve aramaya devam etmiş. Komşularda hocayla beraber baya aramışlar, yüzük falan yok. Birinin aklına gelmiş, hocam yüzüğü burada düşürdüğünüzden emin misiniz? Hoca hem aramaya devam etmiş, hem de cevap vermiş. Burada kaybetmedim ki demiş. Nerede kaybettin? Demişler. Bizim kapının önünde, demiş hoca. Herkes şaşırmış, birazda kızgın şekilde, hocam madem yüzüğü evinizin önünde kaybettiniz neden burada arıyorsunuz? Hoca gayet sakin bir şekilde başını kaldırmış ve bizim kapının önü karanlık demiş. Ne diyeceğini şaşıran komşular, gülmekten yerlere yatmışlar. Hoca bu kızılmaz ki, vardır bir hikmeti demiş, gülerek evlerine gitmişler. Fakat durmamış her yerde anlatmışlar. Hocayı görenler önce parmağına bakmışlar, yüzük var. Hocam yüzüğü bulmuşsun demiş, birde gülmüşler. Hoca bu, komşular sağ olsun beraber aradık saatlerce, sonra yerini gösterdiler. Meğerse kaybettiklerimizi kaybettiğimiz yerde aramamız gerekmiş. İçimizdeki karanlıkları aydınlatmadan, ne yüzük bulunur nede mühür demiş ve yürüyüp gitmiş. Gülmenin yerini düşünce almış bazılarını, bazıları ise hem anlatmış hem gülmüş. Bazıları ise hem gülmüş, hem ders almış, hem de anlatmış. Demek ki kaybettiklerimizi kaybettiğimiz yerde arayacak, karanlığa bir mumda biz yakacak, sonra konuşacakmışız. Haftaya ilim konusunu yazmaya devam edeceğiz inşallah sevgili dostum.