İslam dünyasının ilk yüzyıllarının altınçağ olduğuna herkes hemfikir. O günlere hasret duyuyor birçokları. Ayrıca Arab milletinin; fetihler yapan diğer göçebelerin aksine dillerini kaybetmemiş, tersine yaygınlaştırmış oldukları gerçeği de var. Fakat neden bunu nasıl becerdiklerine hiç kafa yormuyoruz?
Aslında cevap basit: O günkü dünyada ulaşabildikleri bütün kitapları toplayıp Arapçaya çevirmişler ve birçok büyük kütüphane inşa etmişler. O günün insanları kitaba ve kitab okumaya çok değer veriyordu. O günün devleti dahi kitab okumayı ve çevirmeyi destekliyordu. Ayrıca Latin, Yunan, Süryani, Mısır, İran, Hint gibi farklı coğrafyaların bir sentezinin de ayrıca olumlu bir etkisi olmuştu.
Peki ya neden yapamıyoruz bugün? Çünkü kitab okuyanların, ilmin ve alimlerin değeri kalmadı. Cahillik ve yobazlık prim yapar oldu; hem de dünyanın tamamında. Aslında İnternet, Ebook, Coursera gibi birçok fırsat var önümüzde ama bunları kullanmaktan aciziz. Onun yerine sosyal medyada zaman geçirmek çok daha zevkli geliyor insanlara. Zaten ilmin değeri olmazsa insanlar niye okusun, düşünsün, sorgulasın ki? Ayrıca bir de 19. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan batının kültür emperyalizmine tepki olarak İslam dünyasında şöyle bir zihniyet çıktı: ‘Biz sadece kendi medeniyetimizden faydalanırız’. Halbuki bütün medeniyetler birbirlerinin eserlerinden faydalanmıştır; dediğim gibi İslam medeniyeti o gün ulaşabildiği bütün coğrafyalardan eserler almıştır; batı da bırakın Gazali gibi bizim eserlerimizden yararlanmayı, kendi klasiklerini bile bizden almıştır. Ama bir sorun daha var: Dışarıdan almak denince yalnızca aydınlanma felsefesi ve o dönemin eserleri anlaşılıyor. Bırakın Çin, Hint, Kolomb öncesi Amerika gibi diğer coğrafyaları; batının çok zengin olan ortaçağ eserleri bile reddediliyor. Halbuki burun kıvrılan Sahra Altı Afrikasında ve Polinezya’da dahi hayal edemeyeceğiniz hazineler var. Ayrıca İslam’ın erken döneminde anlattığım gibi birleşmesinden oluşacak ekstra bir bolluk ve yenilik toplamı da var.
Aslında yapılması gerekenler belli. Ama bunları kim yapacak? Ancak kesinlikle şu belli ki bunu kim yaparsa o kazanacak! Elimizin altında pek çok aydın da var aslında ama bunları kullanmak istemiyoruz. Deizm gerçeği, bir süredir aydın çevrelerde konuşuluyor ve sadece gençlerin değil, belli bir yaşın üzerindeki insanların dahi buna yönelebildiğini görünce inanamadım ve şok oldum. Çünkü kuvvetli alimler yetiştirilmedi. Anadolu’nun en parlak çağı 1071 ile 1453 arasındaki dönemdi. Şu anda neden olmuyor? Neden olmasın? Hafızların yaptığı bilim projesi ödülleriyle övünüyoruz. Ama bunlar batının bilimi! Aslında günümüzde bütün dünya tıkanmış durumda. Komünizm tıkanmıştı ama kapitalizm de tıkanmış durumda. İnsanlar düşünmüyor sorgulamıyor. Yeni bir şeyler üretmekle kimse ilgili değil. Popüler kültür silip süpürüyor; biz ise elimiz kolumuz bağlı olan biteni seyrediyoruz. Neden bir şey yapmıyoruz? Neden yapamıyoruz? Efsanevi Bağdat Kütüphanesini yeniden inşa etmemizin önünde ne engel var? Neden ilme ve alime değer vermiyoruz? İlk müslümanlar gibi yeniden bol bol kitap toplayalım, kitapları dilden dile çevirelim, kitapları okuyup tartışalım. Niye yapamayalım ki? Bir zamanlar üç kıtaya hükmediyor oluşumuzla övünüyoruz. Batılıların kendi eserlerini bile bizden almasıyla da övünüyoruz. Neden gene olmasın? Niye yeniden yapamayalım? Önümüzdeki engel nedir? İlme ve alime değer vermemiz gerekiyor; tıpkı ilk müslümanlar gibi! Boşverin sosyal medyayı, boşverin reklamları… Kimse inanmıyor, ‘3 haneli büyüme’ gibi aşırı iddialı olduğunu kabul ettiğim laflarıma! Peki neden olamasın? Nedenini söyleyebilir misiniz?
Uzay bizi bekliyor! Galaksiler öylece duruyor! Sadece elimizi uzatıp almamız gerekiyor! Ama yapmıyoruz! Yapalım! Şu anda gençler birşeyler öğrenmekle değil diploma edinmekle ilgileniyorlar çünkü bu yöne yönlendiriliyorlar ama bize diplomalı adam değil gerçekten bilen adamlar lazım. Hayaller küçük olmamalı! Hayaller büyük, daha büyük, daha büyük olmalı! Hayal kuramadan hiçbir şey olmaz. Gazali, nasıl Gazali oldu? Buhari, nasıl Buhari oldu? Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Hacı Bayram… tekrar olamaması için nasıl bir sebeb olabilir ki? Tekrardan Bağdat kütüphanesini kurmak istiyorum! Var mısınız? Dünyayı yeni bir çağa sokabiliriz! Şu ana kadarki bütün medeniyetleri gölgede bırakacak yeni bir medeniyet… Niye olamasın? Okumak, yazmak, düşünmek… Başka ne gerek? Altın çağlara bakınca ‘Pas çağıymış’ diyeceğimiz yeni bir tanesi… Küçük düşünmeyin! İsteyene Porsche, isteyene Rolls-Royce diyorum! Satürn’de halka manzaralı saraylar vaadediyorum! Hem de hepinize! Dünya üniversiteleri günümüzde sadece diploma verebilir. Beyninizi gıdıklamak istiyorum! Süpürün gitsin örümcek ağlarını!
Efsanevi Bağdattan geriye ne kaldı? Yeniden bir Bağdat daha olamaz mı? 100 tanesini dahi kurabiliriz; aksi için ne sebeb var? Onlar da etten kemiktendi. İnanın bana sorun zihnimizin içindeki küf, pas, örümcek ağlarıdır; başka hiçbir sebeb de yok. Tek yapmamız gereken de zihinlerimizi bunlardan kurtarmaktır. Sadece kendimizi değil; Afrika’yı da, Patagonya’yı da, Antarktika’yı da, bütün dünyayı da kurtarabiliriz! Cihan bizi bekliyor! Devasa kütüphanelere ve o kitapları okuyup birbiriyle tartışıp paslaşacak kahramanlara ihtiyacımız var! Düşünün sorgulayın! İstisnasız herşeyi sorgulayın! Futbol ile neden ilgilenesiniz? Disko’ya gidip ne yapacaksınız? Para ile yiyecek satın alabilirsiniz ama paranın kendisini yiyemezsiniz! Neden 3 kıtaya bifiil hükmetmek yerine o günleri anlatan dizilerle yetiniyorsunuz? Yahudiler nasıl büyük millet oldu? Biz neden olamayalım? Bizim ne eksiğimiz var? Neden hayal kuramayalım? Neden göklere çıkmak sadece 3 yaşındakilerin hayalinde olsun ki? Bilimkurgu filmlerini gerçeğe döndürmemize engel olan şey nedir?
Köy Enstitülerini efsane yapan şey, orada öğrencilerin ciddi kitaplardan bolca okumasıydı; yoksa meslek eğitimi meslek liselerinde de var ama oralar pek de efsane değil. Efsanevi Bağdat kütüphanesinde de ciddi kitapların okunması dışında alimler arası tartışmalar ve yeni bilgi üretimleri de yapılıyordu. Bir örnek daha vermek gerekirse Bediüzzaman gençliğinde, yararlanmasına izin verilen bir kütüphanede bol bol farklı kitapları okumuş ve bu sayede ufkunu inanılmaz genişletmişti. Bu insanlar da insandı. 200 yıl önceki insanlara cep telefonlarımızı göstersek herhalde bizi büyücü veya doğaüstü bir varlık zannederlerdi ama şimdi bize hiç öyle gelmiyor. Arabalar ve trenler ilk çıktığında saatte 30 km’den fazla hız yapmanın insan bedeni için olumsuz sonuçları olacağı söylenirdi ama gördüğümüz gibi herhangi bir arabayla saatte 120 km hız yapma şansımız var. Dünün imkansızı yarının mümkünü olamaz mı? Hayal gücünüzü genişletin; hatta zorlayın! Piramitlerden daha büyük efsanelerden bahsediyorum sizlere! Endülüs’ün anılarında kayıp mı olacağız, yoksa Endülüs’ü gölgede bırakacak yepyeni bir imparatorluk mu kuracağız? Endülüs neden sadece mazi olarak kalsın? Yenisi, daha iyisi ile aramızda ne engel var? Onlarda olup da bizde eksik olan şey ne? Düşünün sorgulayın!
Son söz olarak: Eskilerini gölgede bırakacak yeni bir imparatorluk kurmak istiyor musunuz?