BIST 100
10.918,51 -1,07%
DOLAR
42,5307 0,15%
EURO
49,6122 0,17%
GRAM ALTIN
5.782,52 0,51%
FAİZ
37,98 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
79,87 2,32%
BITCOIN
92.059,00 -0,13%
GBP/TRY
56,7746 0,05%
EUR/USD
1,1656 0,10%
BRENT
63,22 -0,06%
ÇEYREK ALTIN
9.454,41 0,51%

Yapay Zekâ, İnsan ve Toplum

ahmet-tuna-haberci-kose-yazisi

İnsanlık, her çağda kendi cehaletiyle sınandı. Ortaçağ’da bu cehalet dogmalarla; modern çağda ideolojilerle; günümüzde ise bilgi bolluğu içinde kaybolan yönsüzlükle karşımıza çıkıyor. İnternete saniyeler içinde yüklenen milyarlarca veri, bilgeliğe değil, çoğu zaman bir tür “gürültüye” dönüşüyor. Cemil Meriç’in “Kültürsüz bilgi hamallıktır” sözü bugün hiç olmadığı kadar güncel. Çünkü elimizde bilgi var, ama onu anlamlandırma, süzme ve içselleştirme becerisi kayboluyor...

Yapay Zekânın Kısa Kronolojisi

Bugün çoğumuza günlük yaşamda eşlik eden yapay zekâ sistemleri, aslında insanlığın yarım yüzyılı aşkın süredir süren arayışının ürünü. Bazı kilometre taşlarını hatırlamak faydalı:

1956 – Dartmouth Konferansı’nda “yapay zekâ” terimi ilk kez kullanıldı.

1966 – ELIZA adlı ilk dil işleme programı ortaya çıktı; bir psikoterapist gibi basit diyaloglar kurabiliyordu.

1997 – IBM’in Deep Blue bilgisayarı, dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u yendi.

2011 – IBM Watson, televizyon yarışması Jeopardy!’yi kazandı.

2017 – Google DeepMind’in AlphaGo’su, Go ustalarını mağlup ederek insan sezgisini aşan bir hamle yaptı.

2022 – ChatGPT’nin piyasaya çıkışıyla, yapay zekâ günlük hayatın bir parçası haline geldi.

Bu kronoloji, aslında bir teknolojik ilerlemenin ötesinde, insan aklının kendi sınırlarını keşfetme serüveni olarak da okunabilir...

Bilgi, Cehalet ve Toplumsal Hafıza

Bugün cehalet yalnızca bilmemek olarak değil, “bilmediğini bilmemek” olarak tarif ediliyor. Sosyal medya ve arama motorları sayesinde herkesin elinin altında sınırsız bir kütüphane var, fakat bu kütüphanede yolunu bulamayan insan, farkında olmadan kendi cehaletini büyütüyor. Hannah Arendt’in “hakikatin ve yalanın bulanıklaştığı çağ” uyarısı, tam da bu noktada yankılanıyor...

Birey, sürekli akan bilgi seli karşısında kritik düşünme becerisini yitirirse, algoritmaların sürüklediği bir tüketiciye dönüşür. Böylece bilgi, insanı özgürleştirmek yerine köleleştirmeye başlar...

Verilerle Bugünkü Durum

2024 itibarıyla yapay zekâ sektörü 300 milyar doları aştı. Dünya genelinde işlerin %40’ı kısmen veya tamamen yapay zekâdan etkileniyor. Türkiye’de ise yazılım, müşteri hizmetleri ve finans sektöründe yapay zekâ kullanımı %35 seviyesine çıktı. Ama aynı zamanda veri güvenliği, mahremiyet ve işsizlik kaygıları da hızla büyüyor...

Türkiye Perspektifi

Türkiye’de bu mesele daha karmaşık bir hal alıyor. Cemil Meriç’in “Bu ülke bir düşünce mezarlığıdır” tespiti, aslında günümüzün dijital dünyasında da geçerli. Çeviriyle gelen yüzeysel kavramlar, sorgulamadan tekrar edilen fikirler, kalıcı düşünce üretiminin önüne geçiyor. Üniversitelerde bilgi üretiliyor, ama topluma yayılamıyor; medyada veri dolaşıyor, ama derinlik kazanamıyor.

Bireysel düzeyde de durum farklı değil: Birçok insanın telefonunda onlarca ansiklopediye eşdeğer veri var, ama okuma sabrı giderek azalıyor. “Kısa video kültürü”, düşünmeyi parçalara ayırıyor. Bu ortamda cehalet artık bilgisizlikten değil, dağınık ve yönsüz bilgiden besleniyor...

Yapay Zekânın Geleceği: Umut mu, Tehdit mi?

Yapay zekânın geleceği üzerine tartışmalar iki uçta seyrediyor: Bir kesim onu insanlığın kurtarıcısı olarak görürken, bir kesim de felaket tellallığı yapıyor. Gerçekçi olan, bu teknolojinin kaderimizi belirlemeyeceğini; kaderi belirleyecek olanın, onu nasıl kullandığımız olduğunu bilmek.

Arendt’in dediği gibi, “İnsanı insan yapan, düşünme cesaretidir.” Eğer bu cesareti göstermezsek, yapay zekâ sadece hızlanmış bir cehaletin aracına dönüşebilir. Ama doğru yönlendirildiğinde, eğitimden sağlığa, kültürden bilime kadar insanlığa büyük katkılar sunabilir.

Baha’nın kuşağı için mesele tam da burada düğümleniyor: Onlar, bilgiyi yalnızca tüketen değil, işleyen, süzen ve yeniden üreten bir kuşak olabilirse, bu teknoloji gerçek anlamda “aydınlanma”ya hizmet edebilir.

Sonuç: Yeni Cehalete Karşı Yeni Bilgelik

Martin Heidegger, “Teknoloji sadece bir araç değildir; aynı zamanda bir düşünme biçimidir” der. Biz teknolojiye sadece kullanacağımız bir araç gibi bakıyoruz. Oysa teknoloji bizim düşünce ufkumuzu şekillendiriyor. Yapay zekâ da tam olarak böyle bir kırılma noktası: sadece sorularımıza cevap veren bir program değil, aynı zamanda dünyaya bakışımızı, merakımızı, hatta insan tanımımızı değiştiren bir süreç.

Bugün bilgi çağında yaşıyoruz, ama bu çağın ironisi, cehaletin biçim değiştirmiş olmasıdır. Dün dogmalarla, bugün algoritmalarla kuşatılıyoruz. Çıkış yolu yine düşüncede, eleştirel akılda ve bilgelikte.

Cemil Meriç’in uyarısını hatırlayalım: “Kültürden nasibini almamış bilgi, yığınlardan başka bir şey değildir.” Yapay zekâ çağında en büyük risk, bu yığınların arasında kaybolmak. Ama insanlık, Arendt’in öğrettiği gibi, hakikati arama cesaretini sürdürürse; “bilmediğini bilme” erdemini gösterebilirse; o zaman yapay zekâ, cehaletin değil bilgelik yolunun bir aracı olabilir...

 

 

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?