Bu haftaki Yalova anımız Levent Acar’dan…
“Yalovaspor Sevdası…”
70’li yıllarda Yalovalı gençlerin en büyük heyecanı kasabanın futbol takımı Yalovaspor idi.
O yıllar Yalovalı genç bir insanın en önemli sosyal etkinliği Yalovaspor maçına gitmekti.
…
Sene 1970…
Yalovaspor’un amatör lig maçı Pazar günü saat 14.oo’de Şeref stadında yapılacak.
O yıllarda Yalovaspor amatör lig maçlarını her pazar İstanbul’un bir semt stadında oynuyordu. Rakip kimse karşılaşma ona en yakın semtteki statta yapılırdı.
Maçın saatine göre sabah arabalı vapuruyla Kartal’a gidilir, oradan tutulan minibüs ile maçın oynanacağı semte varılırdı. Maç erken saatte biter ( 16.00’ya kadar) aynı yolla Yalova’ya geri dönülürdü. Maç 16.00’dan sonra biterse Galata köprüsünden kalkan 18.15 ekspresine giderdik.
Fakat bu kez öyle olmadı. Bizi heyecan ve maceraya sürükleyecek bir gelişme yaşandı.
Güzel bir pazar günü Yalovaspor ile Beşiktaş’taki Şeref stadına maça gittik. Yalovaspor maçı kazandı kafilede büyük sevinç var. Çılgınlar gibi tezahürat yapıyoruz. Müsabaka bitiş saatine uygun olarak 16.oo’da bitti…
Büyüklerimiz nasıl Yalova’ya dönelim diye planlama yapmaya başladı. Büyüklerimiz dediğim Tuğrul Şener’in babası (Gâvur Ali) Ali Şener, Müjdat Fevzi Akman, Zeki Serdar, Sıtkı Abi, Sertel Ayyüce Abi gibi Yalova’nın önde gelen isimleriydi. Değişik bir dönüş yolculuğunun planlarını yapıyorlardı. Bir baktık Ali Şener Amca o sıra Şeref stadına yanaşan boş durumdaki Üsküdar/Beşiktaş arasında çalışan dolmuş motorunun kaptanıyla bir şeyler konuşuyor.
Biz ne konuşuyor derken meğerse “Bizi Yalova’ya götürür müsün?” diye motor kaptanına teklif yapmış ve başlamış pazarlığa…
Sonunda anlaştı ve “Herkes motora binsin. Yalova’ya davul zurna eşliğinde bu motorla gidiyoruz.” dedi.
80/ 100 kişi kadardık.
Şeref stadından motora doluştuk, boğaz yoluyla çıkışımızı yaparak Yalova’ya doğru yol almaya başladık.
Motordan korkan üç beş kişi bizden ayrıldı. Karaköy’e Galata Köprüsü iskelesine 18.15 Adalar/ Yalova ekspresine gittiler.
Biz motora bindiğimizde hava güzel, deniz çarşaf gibiydi. Motorda galibiyet sevinci kutlamaları başladı. Davul zurna eşliğinde oynayanlar vardı. Şarkılar gırla gidiyor, sanki birinci lig şampiyonu olmuş gibi bir atmosferi yaşıyorduk.
Ali Amca motoru Büyükada iskelesine yanaştırdı ve bir iki kişi ile inip adaya çıktılar. Hava da kararmak üzereydi. Mevsim kış, aylardan Mart’tı. Onlar meğer içecek bir şeyler almak için adaya yanaştırmışlar motoru.
Yarım saat sonra geldiler. O yarım saat geçmek bilmedi. Bir an önce Yalova’ya ulaşmak için can atıyorduk.
Adadan hareket ettik. Açık denize çıktık ama karanlık basmıştı. Birden rüzgâr çıktı. Hava patladı, deniz bir dalgalandı ki inanılacak gibi değil.
Dalgalar acayipleşti. Motor bir sağa bir sola yan yatmaya başladı. Bata çıka gidiyoruz.
Herkesi bir korku aldı. Ağlaşmalar, bağırışlar, söylenmeler, pişmanlıklar arasında korku ile gidiyoruz. Herkes bildiği duaları okumaya başladı yüzler sapsarı. Kusanlar, fenalaşanlar arasında korkuyla ilerliyoruz. Arada kelimeyi şahadet getirenlerin sesleri kulağımıza geliyor, korkumuz bir kat daha artıyordu.
Motor dalgalardan yol alamıyor, “ağır yol” gidiyorduk. Ekspresle gidenler Yalova’ya bizden önce varmışlar. Hatta ekspres bile dalgada epey sallamış. Ekspres ile gidenler kafilenin Üsküdar motoru ile Yalova’ya geldiğini bildirmişler. Bu haber Yalova’da çabuk yayılmış. Sene 1970, Yalova küçük bir kasaba ve herkes birbirini tanıyor.
Maça gelenlerin aileleri, yakınları, meraklılar iskele tarafındaki deniz kenarına üşüşmüşler endişeli bekleyişle motorun gelişini, akıbetini takip etmeye başlamışlar.
Saat olmuş akşamın 22.00’si. Deniz kenarı ana baba günü. Gözler denizde, biz motorun içinde bata çıka 6-7 saattir yoldayız.
Nihayet Yalova ışıklarını gördük “Ha gayret az kaldı, ha gayret az kaldı.” diye diye Yalova iskelesine alkışlar arasında yanaştık. Motorun içinden fırlayıp iskeleye koşanlarda büyük sevinç. Sarılmalar, ağlaşmalar arasında Yalova tarihi bir gece yaşadı.
Yere kapanıp toprağı öpenleri mi, diz çöküp dua edenleri mi, yakınlarına sarılıp ağlayanları mı han birini anlatsam!!!
O motorla kazasız belasız nasıl Yalova’ya vardık hala inanamıyorum.
Ben motora bindim diye babamdan bayağı bir azar işitmiştim. Yaşım 16 idi.