
Balık, özellikle omega-3 bakımından en zengin gıdalardan biri olduğu için kalp-damar, beyin ve sinir sistemi sağlığı açısından çok değerli. Kalp sağlığı açısından: Omega-3, kötü kolesterolü (LDL) düşürüp iyi kolesterolü (HDL) artırır; damar sertliğini önler, tansiyonu dengeler. Beyin ve ruh hali: Düzenli balık tüketimi, özellikle yaşlılıkta hafıza kaybı riskini azaltır; depresyon ve anksiyete üzerinde olumlu etkileri olduğu da birçok araştırmada görülmüş. Göz sağlığı: DHA, retina sağlığı için gerekli; görme fonksiyonlarını destekler. Bağışıklık ve iltihap: Balıktaki proteinler, D vitamini ve mineraller (özellikle selenyum ve iyot) bağışıklığı güçlendirir, iltihap süreçlerini hafifletir. Özetle balık çok faydalı bir besin maddesi.
Yalova'da, yani bir sahil kentinde yaşıyor olmak, taze balık için tabii ki önemli bir olanak sunuyor ancak bu olanaktan, ben dahil, pek çoğumuzun faydalanabildiğini söylemek zor...
*****
Geçtiğimiz hafta bir balık tezgahı önünde iki kişi konuşuyordu. Biri diğerine şöyle diyordu: “Abi doğal balık al, çiftlik balığı dediğin tavuk gibi; ilaçlı, kimyasal dolu...”
Diğeri de cevap verdi: “Doğalı da Marmara’dan çıkıyor, o ne kadar doğal?”
Çoğumuzun içinden geçen bir soru bu. Bir yanda ağır metal, deniz kirliliği, mikroplastik tartışmaları… Öte yanda çiftlik balıklarının yem ve antibiyotik gündemi. Balığın ‘doğrusu’ nerede?
*****
Marmara Denizi yıllardır ağır yük taşıyor: Sanayi atıkları, evsel deşarj, gemi trafiği, dip çamuru…
Bu hakikat göz ardı edilemez. Fakat mevsiminde Karadeniz’den gelip geçen palamut, lüfer; Ege’den uğrayan uskumru hâlâ olabildiğince sağlıklı seçenekler, bence.
Yalova’da en güvenli balık stratejisi: Küçük balık tercih etmek ve balıkçını tanımak...
*****
Düzenli tüketilebilecekler: Hamsi, istavrit, sardalya, lüfer veya çinekop, palamut, uskumru.
Bunlar hem Omega-3 zengini hem de ağır metal riski düşük.
Aralarda tüketilecekler: Tekir, mercan, doğal levrek, çipura.
Çevresel koşullara daha duyarlı oldukları için sık tüketilmemesinde yarar var...
*****
Birçok kişi çiftlik balığı için şöyle düşünüyor: “Çiftlik balığı ilaçlıdır; doğal olan iyidir.”
Çiftliklerde antibiyotik ve başka ilaçlar kullanılıyor ama kalıntı bırakmama kuralı da uygulanmaya çalışılıyor. Büyük markalar ve izlenebilir çiftlikler bu konuda daha güvenilir. Ağır metal açısından çiftlik balığı çoğu zaman doğal balıktan daha temiz.
Peki eksik taraf nerede? Çiftliklerin resmi kurumlar tarafından kontrolü ne kadar sağlıklı yapılıyor bilemiyoruz. Birde çiftlik balıklarının doğal beslenmiyor olmaları diğer soru işareti. Haftada bir doğal, haftada bir çiftlik balığı yemek mantıklı olabilir...
*****
Uzmanların genel tavsiyesi, haftada 2 porsiyon balık tüketmektir. Özellikle uskumru, sardalya, hamsi, somon, alabalık gibi yağlı balıklar tercih edilirse omega-3 alımı yeterli olur.
Ancak dip balıklarının ağır metal riski nedeniyle sık tüketilmemesi, küçük ve kısa ömürlü türlerin (hamsi, sardalya, istavrit gibi) tercih edilmesi daha güvenli...
*****
Doğru balık, doğru mevsim, doğru balıkçı. Sade bir formül, güçlü bir sağlık yatırımı.
Eğer soframızda hamsi, istavrit, sardalya eksik olmazsa, arada geçerken uğrayan palamudu, lüferi yakalarsak, çiftlik balığını da dengeli kullanırsak, sağlığımız için iyi bir şey yapmış oluruz, bence.
Deniz bize hâlâ bereket vermek istiyor. Bize sadece onun sesini dinlemeyi bilmek düşüyor...


