
Sevgili dostlarım..
Bu hafta Cumhuriyetimizin doğum günüydü. Öyle güzel yaş alıyoruz ki, artık 102 yaşındayız. Başkomutan atamızın dediği gibi; "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" 102 yıldır yükselen bayrağımız asla yere düşmeyecektir.
Daha nice güzel senelere Cumhuriyet. Sen çok yaşa!
Yaşım kaç olursa olsun coşkusu asla azalmayan bu kutlu gün şehirlerimizde aynı coşku ile kutlandı ve kutlanmaya devam edecek. Kutlanacak diyoruz ve umut ediyoruz ama kutlamalar her sene daha kötü bir şekilde organize ediliyor. Bu beni çok rahatsız ediyor ve fark ettim ki; pek çok kişide aynı düşünce içinde.
Bayramlarımız daha önce statlar da kutlanırdı. Evet büyük ve güzel stadımız yok ama orada herkes rahatça otururlardı. Sıkış tepiş meydana ayakta onlarca vatandaş, şerit içinde bir sürü insan yüzünden hiçbir şeyi göremeyen ve ağlayan çocuklar. Gazilerin önünü bile kapatan gereksiz insan kalabalığına kim izin verdi anlamış değilim. Halk oyunlarında ki müziği hiç duyamadık oynayanları kalabalıktan göremedik derken vatandaşlar isyan edip şeritleri koparıp meydana girdiler. Kötü bir ses sistemi de kötü organizasyona eklenince program kısacası tam anlamıyla işkenceydi.
Sonraki yürüyüş programını sabredip izlediniz mi bilmiyorum. Uygun adımdan bir haber çocukların kılık kıyafeti ve tavırları beni çok üzdü. Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın saçları, başları ve tavırları beni derinden sarstı insan hiç mi özenmez oysaki o meydanda yaşı ellinin üstü olan hanımefendi ve beyefendiler en güzel kıyafetlerini giyinmiş orada yine aynı coşku ve umudu görmek için bekliyorlardı. Benim düşüncem bu çocuklar okulda hiç hazırlanmamışlardı ve meydana geldiklerinde üstlerine bakan yani kontrol eden olmamıştı. Ağzında sakız ile yürüyüşe katılan, makyajlı, sakallı öğrencilerle geçit başladığında yaşadığım şok öğretmenlerimizin güzel ve şık giyimleriyle ferahladı ama onlarda yürümekten bir haberdi neyse ki şanlı ordumuz ve çok şey borçlu olduğumuz gazilerimiz gelip hepimizi ferahlattılar zira işin ciddiyetindelerdi. Vatan işte o meydanda hala aynı coşkuyla bekleyen ve bayrağımız gururla sallayan yüreklerde saklıydı.
Ben bütün ulusal bayramlarda gençliğimde ki gibi gururlu ve coşkulu oluyorum. Hep ve her yerde söylüyorum. Manevi duygularımızı kaybetmemeliyiz ve çocuklarımıza aşılamalıyız. Hızla Araplaşan okullarımız ve coğrafyamızda ulusal marşımızı bile bilmeyen gençlerin sayısı gittikçe azalıyor maalesef. Okullar sadece dört duvarı olan ve sıralardan ibaret yerler değildir ya da eğitim sadece matematik ve zorunlu bilgileri öğretmek değildir. Vatandır, bayraktır ve milli duygulardır ki bu milli duygular sayesinde öğrenilen her şey kıymetlidir.
Milli duygulardan yoksun yetişen çocuklarımıza emanet edebilecek miyiz? Peki bizim özenmediğimizi gören çocukların olayı savsaklamasına kızmakta haklı mıyız diye çok düşündüm.
Yetkililerden rica ediyorum. Hatta yalvarıyorum. Milli bayramlarımızın coşkusu için statlarımızı bizlere verin. Bayraklara donatalım yeniden.
Festivaller ve fuarlarda sınavda kalan şehrimiz bu sınavdan geçsin.
Evet sevgili dostlarım, bilgiye, teknolojiye, okumaya ve eğitime önem vermeliyiz. Kurtuluş savaşı sonrasında o kadar kayıp yaşamamıza rağmen bunu başaran atalarımıza bunu borçluyuz.
Cadılar bayramı heyecanı yaşayan yabancı özentisi insanlara inat değerlerine ve geçmişine sağdık, Cumhuriyet aşığı ve vatan sevdalısı herkesin asli görevi budur.
Sevgiyle, saygıyla ve özgürlük meşalemiz Cumhuriyet coşkum ile sizleri selamlıyorum.
Haftaya görüşmek üzere…


