
Bazı kaynaklarda Çiftlikköy ilçesinin eski adının Kadı Çiftliği olduğu ifade edilmektedir.
Bu, zayıf bir iddiadır.
Kadı Çiftliği, o dönem, Çiftlikköy ilçesi sınırları dâhilindeki birçok çiftlikten sadece biridir.
Elimizdeki tüm belgelerde ve hatta 1920 yılı ve öncesi tapu örneklerinde Çiftlikköy ilçesinin adının Kara Kilise Köyü olarak geçtiği sabittir.
Çiftlikköy’e neden Kara Kilise yapıldığı meselesine gelince…
Konuya dinler tarihi açısından bakalım.
Yalova, MS 325 yılından 1700’lerin başına kadar Hristiyan olan ama Hz. İsa’yı tanrısal değil, insan ve peygamber olarak kabul eden, kutsal üçlemeye karşı çıkan din adamlarının yaşadığı bölgedir.
Çok detayları olan bu olaya sadece Kara Kilise kavramı üzerinden açıklama getirmeye çalışalım.
Birinci bölüm: Aziz Thaddeus ve Kara Kilise
Aziz Thaddeus, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biriydi.
M.S 38 yılında Hz. İsa’nın verdiği görevle Anadolu topraklarına geldi.
Konuyla ilgili anlatım şöyledir:
Urfa kralı Agbar, cüzzam hastalığına yakalandı. Yardımcısı Hannan aracılığıyla Hz. İsa’ya bir mektup gönderdi. Urfa’ya gelmesini ve kendini iyi etmesini istedi. Bunun karşılığında Hz. İsa’ya inanacağını ve kendisini Yahudilerin kötülüklerine karşı koruyabileceğini vadetti.
Hz. İsa, Agbar’a cevap yazarak oraya gelmesinin mümkün olmadığını, görev bölgesinden ayrılamayacağını fakat bir havarisini, yüzünü sürdüğü mendille birlikte kendisine göndereceğini ifade etti.
Hz. İsa, havarilerinden Aziz Thaddeus’u yüzüne sürdüğü mendille Urfa’ya gönderdi. Agbar iyileşti ve bunun karşılığında Hristiyanlığı kabullendi.
Urfa’da, havari Aziz Thaddeus’un öğretileri doğrultusunda okullar kuruldu.
Ardından Aziz Thaddeus, Ermenistan bölgesine gitti. Öldürüldükten sonra Ermeniler onun hatırasına bugünkü İran'ın Batı Azerbaycan Eyaleti'nde, Maku kentine yaklaşık 20 km. mesafede 68 yılında Kara Kilise adını verdikleri bir mabet yaptırdı.
Bu Hristiyanlık tarihinde inşa edilen ama Kara Kilise olarak adlandırılan ilk mabettir.
İkinci bölüm: Aziz Lucian ve Yalova-Çiftlikköy
Kutsal Biri savunan ve bu konuda önderlik yapan Aziz Lucian da Adıyaman’da doğup Urfa’daki okullarda eğitim aldı. Yani Urfa kralı Agbar’a, Hz. İsa’nın yüzüne sürdüğü mendili getiren havari Aziz Thaddeus’un okullarında yetişti.
Havari Aziz Thaddeus’un yolundan giden Aziz Lucian, Hz. İsa’nın tanrısal özellikler taşıdığı düşüncesine şiddetle karşı çıktı. Antakya piskoposluğu görevini yürüttüğü sıralarda İstanbul’a, anlaşma yapmak için çağrıldı. 312 yılında İzmit’te öldürüldü. Konstantin’in annesi Helana, onu, Yalova yakınlarında bir yere anıt mezar yaparak sahiplendi.
Burası en büyük ihtimalle Çiftlikköy civarıdır.
Kara Kilise adıyla Yalova-Çiftlikköy’de yapılan mabedin öyküsüne gelince…
Üçüncü Bölüm: II Konstantius, Çiftlikköy, Kara Kilise
Büyük Konstantin, annesi Helena ‘nın İzmit’te şehit edilen Aziz Lucian’a sahiplenmesine tepki göstermedi.
Büyük Konstantin’in oğlu II. Konstantius, Aziz Lucian ekolüne yani Hristiyanlık’taki “tevhid” inancına sahip çıktı.
Ve Babaannesi Helena’nın Aziz Lucian adına anıt mezar yaptırdığı Yalova-Çiftlikköy’de Havari Aziz Thaddeus’a uzanacak hatıra anısına “Kara Kilise” adı altında bir Hristiyan mabedi inşa ettirdi.
Bu şu anlama geliyordu:
- Konstantius, Urfa kralı Agbar’ı cüzzam hasatlığından kurtaran Hz. İsa’ya ait mendili getiren havari Aziz Thaddeus’un “Tevhid” anlayışını savunan Aziz Lucian yolunda olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.
Sonuçta cüzzam hastalığına yakalan Bizans kralının kızının Yalova gelmesi, yalnızca Termal sularından istifade değil, aynı zamanda bu manevi etkiden de faydalanma amacı taşıyordu.
O halde üzerinde düşünülecek ihtimalleri de şöyle sıralayalım:
Bir: Kuvvetli bir ihtimalle Helenapolis, Altınova’dan Çiftlikköy’e uzanan bölgeydi.
İki: Başkent sitesi içinde bulunan yapı bahsi geçen Kara Kilise değildi.
Üç: Yalova’nın yerli halkından olmayan Ermeniler Çiftlikköy’e inşa edilen Kara Kilise’nin manevi önemine bağlı olarak bölgeye göç etmeye başladılar.
Dört: “Kutsal Biri” savunan Hristiyan din adamları faaliyetlerine Yalova ve çevresinde uzun yıllar devam ettiler.
Beş: 450’li yıllarda Yalova başpiskoposu Palladius, Allah’ın “bir” olduğunu savunduğu için önce hapsedildi sonra Mısır’a sürüldü.
Altı: Hristiyanlıkta Allah’ın “bir” olduğunu savunan son temsilci Esenköy Papazı Axentius, 1700’lü yılların başında İstanbul’a davet edildi ve karaya ayak bastığında boğularak öldürüldü.
Yedi: Bu olaylar, Hristiyanlık dünyası için çok önemli bir kent olan İznik şehrinin en yakın komşu yerleşimi olan Yalova’da yaşandı.
Saydıklarımın hepsi…
Araştırmacılar tarafından çok dikkatlice düşünülmesi gereken konulardır.
Helenapolis’in neresi olduğunu söylemek için…
Terzi gibi “kırk ölçüp bir biçmek” gerektiği unutulmamalıdır.
Birkaç süslü bina yapabilmek uğruna bu tarihi ve kültürel zenginlikleri sakladığımızdan dolayı gelecekte, torunlarımız, bizi yargılayacaktır.
Ve çok daha önemlisi…
Roma ve Hristiyanlık dönemi eserlerini ortaya çıkarırken bölgenin 700 yıldır Müslüman Türklerin hâkimiyetinde olduğu unutulmamalıdır.
Tıpkı İstanbul’da Ayasofya’yı ön plana çıkarırken…
Karşısına Sultan Ahmet’i dikmek gibi…
Termalde Herkül’ü anlatırken…
Yalova fethinin öncüsü Allah aşığı Bineva Baba’yı unutmamak gibi…
700 yıllık tarih ve kültür mirasını unutup, sadece Roma ve Hristiyanlık dönemi eserleri ön plana çıkarmak…
Hatalı bir davranış değil midir?


