yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,4787
EURO
36,4051
ALTIN
2.952,29
BIST
9.305,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Yağmurlu
22°C
Yalova
22°C
Yağmurlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
10°C
Pazar Az Bulutlu
10°C

UKRAYNA MI HAKLI, RUSYA MI?

07.03.2022 14:49
0
A+
A-

 

 

Nasreddin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi, tarafları objektif bir şekilde dinleyebilirsek eğer, istisnasız tüm ihtilaflarda iki tarafın da çok haklı olduğunu ve aynı zamanda iki tarafın da çok haksız olduğunu görürüz. Objektif bir değerlendirme yapabilmek için; çıkarlarımızdan, içinde bulunduğumuz toplumun heyecanlarından vs soyutlanabilmemiz gerekir ki bu da kolayca yapılabilecek bir şey değil. Dolayısıyla herhangi bir konuda, özellikle de bizle irtibatlı konularda objektif değerlendirme yapabilmemiz çok kolay olmuyor. Belki 10.000, belki 100.000 sene sonra, insanoğlu karşısına çıkan meseleler hakkında tarafsız değerlendirmeler yapabilir hale gelecektir sanıyorum (eğer hala nesli tükenmediyse tabii), ama bugün henüz bu yeteneğe ulaşamamış durumda. Hala taş devrindeki insanız biz fazlası değil, 10-15.000 yıl düşünsel anlamda mesafe alabilmek için yeterli olmadı. Dinlerin ve filozofların sözleri de henüz ruhlarımıza işleyemedi…

Manevi tekamül anlamında binlerce yıldır patinaj yapıyor olmamıza rağmen yine de pek çoğumuz savaşa karşı(ymış gibi) ve bu nedenle saldırıya uğrayan tarafa sempati ile bakıyoruz. Hem saldırıya uğrayan, hem de zayıf olan taraf Ukrayna çoğumuza sempatik görünüyor. Gerçekten toplumun en azından bir kısmı savaşa karşı mı? Uzun yıllardır yaşadığımız pratikler bu soruya evet diyebilmemize bence imkan vermiyor. Ancak mış gibi yaparak da olsa savaşa karşı olmak, hiç yoktan iyi olarak değerlendirilebilir belki…

*****

‘Ukrayna neyi temsil ediyor, desteklenmeyi hak edecek bir yanı var mı?’, diye sorduğumuzda ise, pek de matah bir şeylere ulaşamıyoruz ne yazık ki. Adamlar almış yanlarına batılı emperyalist güçleri, idealist cümleler kurmaya çalışıyorlar. O idealist cümleler ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın, Polonya’nın (vs) gerçekte umurunda değil ki. Onlar hep rol yaptılar, yine rol yapıyorlar. Ukrayna da o cümleleri kurarak, aynı yanındaki güçler gibi rol yapıyor. Barış, insan hakları, adalet vb kavramları bence pek de önemsemiyorlar. Sadece çıkarlarıyla ilgileniyorlar, bu kavramları ise konuşmalarını süslemek için kullanıyorlar. Ülke çıkarları ve biraz da bireysel çıkarlar (e bal tutan meselesi tabii). Çocukluklarından beri böyle öğretilmiş, ‘gerçekçi yaşam budur, gerisi hikaye’ denmiş onlara, bunu bellemişler, Biden da, Johnson da, Zelenski de, ve tabii Putin de. Sadece onlar mı, onlara oy veren milyonlar da öyle. Rakipleri ve onlara oy verenler farklı mı? Hayır. Hepsi aynı tezgahtan geçmiş, hepimiz aynı tezgahtan geçmişiz. Bakışlarımız bir birinden çok farklı değil…

*****

Putin, nazileri temizlemek için Ukrayna’dayım diyor. Evet, Ukrayna’daki iktidarı destekleyen önemli güçlerden birinin nazi sempatizanları olduğu anlaşılıyor. Bu adamlar, ellerine güç geçse, saldırganlık anlamında Putin’den aşağı kalmazlar. Ortalığı kan gölüne çevirmeye yatkın bir zihniyet.

Donetsk’de yaşayan ve çoğunluğu Rus kökenli olan insanlarla da, Ukrayna hükümetinin karşılıklı anlayış ve uzlaşma temelinde adımlar atmaya fazla yanaşmadığı anlaşılıyor (gerçi bölgedeki Rus asıllı Ukraynalıların da hükümeti anlamaya çalıştıklarını ve uzlaşmaya yatkın olduklarını sanmıyorum, yani problem hemen her zaman olduğu gibi çift taraflı). E hani barış, insan hakları, adalet?

*****

Bir ülkenin başka bir ülkeye saldırması kabul edilemez diyor batı ülkelerinin sözcüleri. Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye saldırırken, aralarında bu cümleyi kuran hiç olmamıştı. Sorsanız size anlatacakları çok şey vardır tabii, aradaki farka dair. Evet, oralardaki rejimler hiç matah değildi ama onların böyle olması, onlara yönelik saldırganlığı haklı çıkartmıyor.  Ağzı laf yapan ve dersini iyi çalışmış olan herhangi bir insan, en savunulamayacak şeyi öyle bir savunur ki, ağzınız açık kalır, hatta belki ona hak bile verebilirsiniz. Suriye’de girişilen şey haklı bir savaş idiyse, Putin de haklı bir savaşı sürdürdüğü iddiasında.

Tarihten bu yana savaş çıkartan tüm güçler, haklı bir savaşa giriştiklerini söylediler, söylüyorlar. ‘Ben aslında pek haklı değilim ama yine de savaş açtım’ diyene tarihte hiç rastlamadık.

Tamamen savaş karşıtı olsanız bile; Hitler‘in Polonya’ya neden saldırdığını onun ağzından dinleseniz, sanıyorum ‘adam haklı’ dersiniz. Roma İmparatorluğunun fethettiği yerlere, hastane, su kanalları, kitap götürdüğünü ve barış ortamı sağladığını düşündüğümüzde, Sezar‘ın savaşlarını da belki desteklersiniz. Napolyon‘un avrupadaki savaşlarını hangi idealler üzerinden yaptığını anlayanların bir kısmında, onun yanında savaşma isteği bile doğabilir…

*****

Bu yazdıklarımdan Putin’i haklı bulduğum anlaşılsın istemem. Önündeki meseleyi şiddet kullanarak çözmeye çalışan hiç kimseden zerre kadar hazzetmedim, Putin’den de hiç hazzetmiyorum. Hele bir de kendisinden bariz bir şekilde zayıf olana saldırandan hiç mi hiç hazzetmiyorum…

JimiHendrix, ‘sevginin gücü, güce olan sevgiye üstün geldiğinde, dünya barışa ulaşabilecektir’ diyor. Güce aşık insanoğlu inanıyorum ki bir gün bu aşamaya ulaşacak. Tasavvufun 2., 3. veya 4. değil, ilk kapısını dahi içselleştirebilmiş olsak, savaşma isteğimiz sanıyorum tümüyle kaybolur. Tasavvufu içeriği üzerine çok çalışılmış iyi bir örnek olduğu için yazdım, takip edilmesi şart olan bir yol olarak değil. Yol alternatifleri sonsuz, tasavvuf sadece onlardan biri.

Bizim görmemiz ahir ömrümüzde mümkün olmayacak ama güzel bir dünya bence mümkün, bir hayal değil, inanıyorum, bir gün gerçekleşecek…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.