‘İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ’
Haber / Zeynep TAŞTAN
İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) alanında 15 yıllık deneyime sahip bir A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı, yangın eğitimcisi ve bilirkişi olan Umut OSGB sahibi Uğur Daban, bu olayın 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun eksik uygulanmasının korkunç bir sonucu olduğunu belirtti.
6331 SAYILI KANUNUN TARİHÇESİ VE EKSİK UYGULAMA..
2012 yılında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işyerlerinde iş güvenliği kültürünü geliştirmeyi ve kazaları önlemeyi hedefliyor. Kanunun ana ilkesi; tüm işyerlerinin, tehlike sınıfı fark etmeksizin risk analizleri, acil durum eylem planları, tatbikatlar ve düzenli denetimlerle güvenli hale getirilmesidir. Ancak, Uğur Daban’ın da vurguladığı gibi, kanunun uygulanmasında ciddi eksiklikler bulunuyor. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde bu düzenlemeler nispeten takip edilirken, az tehlikeli sınıfta ve kamu kurumlarında kanunun uygulanması 13 yıldır sürekli erteleniyor. Bu ertelemeler, kamu kurumlarını ve az tehlikeli sınıfa giren oteller gibi işletmeleri denetim dışı bırakmış, bu da iş güvenliği kültürünün yaygınlaşmasını engelledi.
‘İLK 5 DAKİKA ÇOK ÖNEMLİ’..
Uğur Daban, yaptığı açıklamada, “Az tehlikeli sınıfta yer alan işletmelerde İSG uygulamaları zorunlu hale getirilseydi, Bolu’daki otel işletmecisinin muhtemelen bu tür bir facia ile karşılaşmayacağını söylemek yanlış olmaz. İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanları, aylık ziyaretler sırasında acil durum risklerini analiz ederek işletmecilere gereken tedbirleri iletir. Bu süreçte; risk analizleri ve acil durum planları hazırlanır, yangın tatbikatları düzenli olarak yapılır, duman sensörleri, yangın alarmları ve tahliye sistemleri gibi temel güvenlik önlemleri işletmelere kazandırılır. Uygulama eksikliği, yalnızca işletmecilerin bu hayati bilgileri öğrenmesini engellemekle kalmıyor, aynı zamanda bu sistemlerin kurulmasını da geciktiriyor. Duman sensörleri gibi düşük maliyetli ancak etkili çözümler uygulanmadığında, yangının başlangıç aşamasında tespit edilip söndürülmesi zorlaşıyor. Yangınlarda en kritik süreç, ilk 5 dakikadır. Bu sürede çalışanlar veya olay yerindeki kişiler doğru ekipman ve bilgiye sahip olmalı, yangını kontrol altına alabilmelidir. Ancak bu mümkün değilse, hızlı bir şekilde tahliye yapılması gerekir. Tahliye süreci, etkili bir siren sistemi ve net bir tahliye planı gerektirir” dedi.
‘İHMALLERİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ’..
Uğur Daban sözlerini şöyle sürdürdü: “Yangını itfaiye söndürmez. Yangını başlangıç aşamasında çalışan ya da orada bulunanlar söndüremezse, tek seçenek kaçmaktır. Kaçmak için ise siren sistemi ile durumdan haberdar olunmalıdır. Felaketin ardından kamuoyunda birçok soru soruluyor: İskan belgesini kim verdi? Yangın uygunluk raporu var mıydı? İtfaiye niye bu kadar uzaktı. Ancak bu soruların ötesinde daha büyük bir sistemsel soruya odaklanmak gerekiyor: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, neden 13 yıldır az tehlikeli sektörler ve kamu kurumlarında uygulanmıyor? Bolu’daki yangın, yalnızca bir otelin ihmallerini değil, sistematik bir denetimsizlik ve erteleme kültürünü gözler önüne seriyor. Eğer 6331 sayılı kanun az tehlikeli sınıf ve kamu kurumlarında da titizlikle uygulanmış olsaydı, bu felaketin önlenmesi mümkün olabilirdi. Olay, yalnızca işletmecilerin değil, denetim mekanizmalarının ve yasa uygulamalarının da yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Sonuç olarak, 70 vatandaşımızın kaybı, gelecekte benzer trajedilerin önüne geçmek için bir uyanış çağrısı olmalıdır. İş Sağlığı ve Güvenliği, tüm sektörlerde ayrım yapılmadan uygulanmalı ve bu konudaki ihmallerin önüne geçilmelidir.”