Kastettiğim şey yıllık ekonomik büyüme. Böyle deyince beni deli zannediyor insanlar. Ancak sizi temin ederim ki bu mümkün. Ve kanıtlayabilirim de. Avcı-toplayıcıların ekonomisi 250.000 yılda bir ikiye katlanırdı. Tarım devriminden sonra bu rakam 900 yılda bire çıktı. Sanayi devriminden sonra günümüzdeki büyüme rakamlarına ulaştık. Bu büyümelerin hepsi teknolojik ilerlemeyle gerçekleşti. Bugün konuşmamız gereken şey aslında ‘Üst Gelir Tuzağı’ olarak adlandırabileceğimiz şey. Ülkemizde orta gelir tuzağı konuşuluyor. Alt gelir tuzağı da mevcut. Peki ya ‘Üst Gelir Tuzağı’ nedir diye sorabilirsiniz: Almanya, Japonya, Suudi Arabistan, ABD gibi ülkeler zengin, ama daha da zengin olamıyorlar. Dünyada kişi başına düşen gelir rekoru 2023 Ocak ayı itibariyle 140.000 dolar civarıyla Lüksemburg‘un. Ama mesela neden 1 milyon, 10 milyon vs olamıyor? Zaten bu bahsettiğimiz ülkelerin yıllık büyümeleri hep %1-2 civarında. %10 ve üzeri büyüyen ülkeler daha düşük gelirli ülkeler ve onların da geliri arttıkça büyüme hızları kesiliyor. Çin’in başına gelen de bu. Rahmetli Haydar Baş der ki, ‘İnsan ihtiyaçları sınırlı ancak kaynaklar sınırsızdır. Kaynakların sınırsız olması teknolojinin ilerlemesi sayesinde gerçekleşir’. İşte sorun da bu: Teknolojinin ilerlemesi durdu! Bakmayın siz akıllı telefonlara ve VR(Sanal gerçeklik) cihazlarına; bunlar çok da büyük başarılar değil. Ki zaten bu tarz şeyler, icad edildikten uzun yıllar sonra piyasaya sürülüyor. Bilim ve bilgi günümüzde üniversitelerin tekeline girmiş vaziyettedir. Bilime güvenmemizi istiyorlar ama en ufak bir delil dahi sunmayı reddediyorlar. Halbuki bilimsel görüş, delil olmadan birşeyi kabul etmeyi reddetmiyor muydu? Sağlık konusunda ve diğer bilimsel konularda bizzat karşılaştığım bir şeyi paylaşacağım sizinle: Ana akım kurumlar; veriler, istatistikler, grafikler veriyor; küresel elit düzenine muhalif bir yayın organı ise aynı konu hakkında bambaşka rakamlar veriyor. Ana akım kurumlar muhalif kurumların yalan söylediğini söylüyor ama kendilerinin doğru söylediğine dair en ufak bir kanıt da sunmuyorlar; sadece ‘Bilime güvenin’ diyorlar. İstedikleri şey onların görüşlerini körü körüne kabul etmemiz. Halbuki birçok yerde yanıldıklarına dair deliller var: Hasta bir adam hastaneye gidiyor ve daha hasta dönüyor, arkeolojik kazılardan astronot heykelcikleri çıkıyor, enerjinin korunumu kanununu delen cihazlara dair birşeyler dolaşıyor ve çok daha fazlası… Ana akım bilim uğruna engizisyon karşısında bedel ödediği değerlerini iktidar olunca çiğnemeye başladı. Plütokrasi’nin programına bakarsanız; ‘Eşitlik’ , ‘Özgürlük’ , ‘Akılcılık’ , ‘Bilimsellik’ gibi şeyler görürsünüz. Günümüz dünyası böyle mi? Bilim adamları bizden kayıtsız şartsız teslimiyet bekliyor, doğa hiç olmadığı kadar tahrip oldu, zenginle fakir arasındaki uçurumun da kapandığı falan yok. George Orwell‘ın1984 romanı dünyanın her yerinde gerçeğe dönüştü. Fütürologlar; beynine çip takılmış zombiler ve süper insana dönüşmüş kaymak tabakadan bahsediyor. Kendi değerlerini çiğnemediler mi sizce? Aydınlanma felsefesinin ve sonuçlarının yarattığı güç boşluğundan burjuvazi yararlandı ve dünyayı yönetmeye başladı. Akıllı ve bilgili olmak gitgide değersizleşiyor, buna karşın gücün ve karizmanın değeri artıyor. Bir medeniyetin gelişmişliği akla ve bilgiye verilen değerle ölçülmez mi? Güç ve karizma ise avcı-toplayıcıların, ilkel tarım toplumlarının ve geri kalmış toplulukların değerleridir. Ya global medeniyeti kurtaracağız ve uzay kolonileri kuracağız ya da hep birlikte batacağız ve dibe vuracağız. Telefonları televizyonları unutun; belki tarımı bile kaybedebiliriz. İnsanoğlu yol ayrımına geldi. Üç haneli büyüme dediğim gibi mümkün. Ama dibe vurmak da mümkün. Kararı verecek olan ise sizden başkası değil. Hayalini kurduğum şey fakirleri zenginleştirmek ama bunu zenginleri fakirleştirmeden yapmak. Günümüzde sosyal adaletten ve gelir eşitliğinden bahsedenler bunu genellikle yüksek vergilerle, ikinci bir ev almayı engelleyerek ve benzeri yöntemlerle hayata geçirmeye çalışıyorlar. Zenginleri fakirleştirmeden fakirleri zenginleştirmenin yolunu bana sorarsanız bunun teknolojinin ilerletilmesi olduğu görüşündeyim. Aslında teknolojimiz hali hazırda oldukça ileri ve de çok daha ilerilere gitmeye açık. Ama burada globalplütokratların çıkarları bu hazineleri kullanmamızın önündeki en büyük engel. 3 haneli büyüme dediğim, bazı fütürologların da kıtlık sonrası ekonomi olarak adlandırabileceği dönemin gelmesi durumunda bunun tek kaybedeni günümüzde dünyaya hükmeden plütokratlar ve plütokrasi olacaktır. Kendimi bildim bileli, bilim ve teknoloji dergilerini okumayı severim. Bugüne kadar ‘3-5 yıla kalmadan piyasaya sunulacak, elimizin altında olacak’ denen sayısız buluş gördüm ama uzun yıllar geçmesine rağmen büyük çoğunluğu hala fütürizmin konusu olmaya devam ediyor. Hayal dahi edemediğimiz bir çağ mümkün. Bununla aramızdaki tek engel de plütokratlar ve plütokrasidir. Yazılım yazan yazılımlar, yazılım mühendislerini işsiz bırakacak. Daha başka işsiz kalacak pek çok kesim var ve onların hiçbirisinin işsiz kalması istenmiyor. Satürn’de halka manzaralı bir ev hayal ediyorum. Bununla benim aramda ne var? Global plütokratik düzen! Plütokratlar ellerindeki zenginlikleri harcamakla ilgilenmez. Zaten dikkat ederseniz pek çoğu sahip olabilecekleri seviyede bir lüks hayat yaşamaz. Ama o zenginliklerin getirdiği güçle çok ilgilidirler. Herkes lüks ve refah içinde olursa öyle bir güç var olamaz. İşte bundan dolayı istemiyorlar. Dünyadaki büyüme grafiklerine dikkat ederseniz sanayi devriminden öncesi o grafiklerde gösterilmez. Pek çok ülke günümüzde para ve piyasa politikalarıyla zengin olmaya çalışıyor. Ama bu sadece hali hazırdaki global sermayeden aldıkları payı arttırıyor. Teknoloji ilerlemediği müddetçe de sadece bu başarılabilir. Kastettiğim şey basit AR-GE ve inovasyonlar değil. Sanayi devrimi çapında ilerlemeler gerekli bize; hele de bahsettiğim gibi 3 haneli büyüme rakamları istiyorsak. Eğer bir sıçrama aranıyorsa sanayi devrimi öncesi ve sonrası karşılaştırılmalıdır. Bu da teknolojide devrim yaratan icadlarla gerçek olmuştur. Bundan sonraki devrimler de ancak böyle gerçekleşebilir. Tabi dikkat edilmesi gereken birşey de sanayi devrimindeki süreçten çıkarılması gereken derslerdir. Sanayi devrimi pek çok şeyi başardı. Günümüzde sanayiyi ve o teknolojileri kaybetmemiz durumunda dünya nufusunun %99’u kısa süre içerisinde bu durumun yarattığı açlık, salgınlar ve savaşlar neticesinde ölecektir. Ama mesela 19. yüzyılın ilk yarısının İngilteresindeki iskeletler 18. yüzyıldakinden dahi daha ufaktı. Bu, sanayi devriminin ilk zamanlarının sıradan insanları aksine eskisinden de yoksul ve aç hale getirmiş olduğunu anlatıyor bize. Benzeri bir durum Roma dönemindeki şehirlerde yaşayanların Roma dönemi öncesine göre ufalması şeklinde de görülmüştü. Diğer birşey ise sanayi devriminden önce kanser gibi nadir görülen hastalıklar ile kalp ve şeker gibi sadece zenginlerde görülen hastalıkların günümüzde astronomik olarak artmış olmasıdır. Yeni bir devrim yapılacaksa hem bunları gidermeye hem de böyle öngörülemeyen şeylerin ortaya çıkmamasına çok dikkat edilmelidir. Tesla‘nın dünya için yapmak istediği ama yaptırılmayan pek çok projesi vardı. Bunu şunun için söyledim; çünkü eğer bunlar başarılabilseydi belki de Tesla’nın öngöremediği ve sonunda da o teknolojileri icad ettiğine pişman olacağı yan etkiler ve sonuçlarla da karşılaşmamız mümkündü. Birşey daha söylemek gerekirse bazı fütürologların öngördüğü, sıradan insanların beynine çip takılması ve benzeri yöntemlerle zombileştirilmesi, köleleştirilmesi veya bu tarz başka şeylerin tehlikesi mevcuttur ve bunların gerçek olmaması, bu tehlikelerin savuşturulması ve bu akıbetten kaçabilmemiz adına ne gerekiyorsa yapmalıyız. Günümüz plütokratlarının veya gelecekte çıkacak tiranların hepimizi köleleştirmesine ve zombileştirmesine izin veremeyiz. Böyle bir riski göze alamayız. Bu tehlike, hele de teknolojinin astronomik bir hızla ilerlediği ve daha da ilerleyeceği günümüz dünyasında çok önemli. Göz ardı edemeyiz. Kendimizi uyutmamalı ve avutmamalıyız! Çok çok önemli! Karar sizin, seçim sizin. Kararı verecek olan sizsiniz. Sakin olun; acele etmeyin; acele işe şeytan karışır. Önce bir sindirin.