
Sevgili dostum
İnsan yaratıldığı günden beri, beden olarak bazı değişikliklere uğrasa da beyninin ağırlığı aynı, konuşup anlaşabilen, ya da anlaşamayan aynı insandır. Değişenler ise, insanlar çoğaldıkça ihtiyaç duydukları araç ve gereçleridir. Araç ve gereçlerin artmasının adı medeniyet değildir. İnsanların insani değerleri ne kadar artarsa, o toplum medeniyeti kavramış, toplum bilincine ulaşmış olur. Ademoğulları çoğaldıkça, bulundukları bölgeden, her ne sebeple olursa olsun ayrılmaya, yeryüzüne yavaş yavaş dağılmaya, gittikleri bölgelere göre yaşam tarzı oluşturmaya başlamışlar. Kendisi için yaratılan, Dünya'nın nimetlerini de zahmetlerini de fark etmiş, ayakta kalmak için, var olan aklını kullanmıştır. Kullandığı akıl, zarar vermişse, fikrini değiştirmiş, kar elde etmiş, gelirini geliştirmiştir. İlk önce kendilerine Ademoğulları diyen insan, Ademoğlu olduğunu kabul etse de zamanla falan oğulları, filan oğulları adı altında kavmiyet kurmuş, kendilerine yaşam olanı çizmiş, o alanı artık sahiplenmeye başlamıştır. Kavmiyetlerde çoğaldıkça başka kavmiyetler doğurmuştur. Böylece insanoğlunun göçü hiç bitmemiştir. Bazı kavimler toplum bilincini, yaygın hale getirerek hem kuvvetli bireyler elde etmiş hem de o kavmiyetin ömrünü uzatmayı başarmışlar. Böylece diğer kavimler üzerinde hakimiyet kurarak, kuralları olan, devletçiklere sahip olmaya ulaşmışlar. Bu devletçikler, bazen insan gibi yaşam tarzına ulaşsa da bazen de büyük devlet olmak adına, zalimliği seçmiş kendi ırkına düşmanlık beslemiş, hatta hakimiyet kuramadıklarını yok etmişler. Bugüne geldiğimizde ise, insanoğlu birbirine hakimiyet kurmak için dahada zalimleşmiş, dünyayı adeta yaşanmaz, korku tüneline çevirmişler. Kendini korumak adına, kendini koruyamaz hale gelmiş, zulmünü dahada artırmışlar. İnsanlığın dünüyle bu gününü tarttığınızda, insanlık sınıfta kalmış, kalmaya da devam edecektir, çünkü insanlık formülü, toplum bilinci, rafa kaldırılmıştır. Bu formülü ancak merak eden insanlar, raftan indirmiş, insanların neden insanlıktan çıktıklarını fark etmişler. Fakat bu insanlar ruhen güçlü olsa da kurtuluşun toplum bilincine, inanan insanlarla elde edileceğini de fark etmişler. Çünkü dünya yalnız yaşama dünyası değil, beraber olma, beraber hayat kurma, beraber, devlet olma, beraber karar verme dünyasıdır. Toplum bilincini kurmaya karar veren bazı insanlar, toplumu yanlış yönlendirmiş, insani ilişkilerin dahada karışmasına sebep olmuşlar. Toplum bilincinin temeli, sağlam zeminlere atılmadığı müddetçe, sağdan ve soldan gelecek olan tüm sarsıntılar karşısında ya yaşanmaz hale gelecek ya da yıkılıp gidecektir. Belki de iyi niyet taşısa bile, üç yüz yıldır atılan yanlış temel, bu yüzden tutmamış, toplum bilinci oluşturulamamıştır. Çünkü bu bilinç, bu temel, bu toplumun, tarihi ve manevi değerleri üzerine inşa edilmemiştir. Bu toplumun değerleri hiçe sayılmış, hatta saygı bile duyulmamış, zorla bu millete hatta ümmete yabancı olan, toplum bilinci aşılanmaya çalışılmıştır. Buda insanımızı fertleşmeye, ayrıştırmaya, tartışmaya enaniyet taşımaya itmiştir. Böylece sevgisiz, saygısız, kararsız, bananeci, alınıp satılan bir insan tipi çıkmıştır karşımıza.
Kabul etsek de etmesek de biz buyuz, bazı fertler kendini bilinçli hale getirmiş, hatta bilinçli ailede kurmuş, hatta mutluluğa ulaşmış da olabilir. Bu karar bilerek de yapılmış, ya da tevafuk değil, tesadüfte olabilir. Fakat artık bir toplum, üç beş insandan, üç beş aileden, hatta birkaç şehirden, üç beş devletten bile oluşmuyor. Devletleşmiş, en az elli, belki yüz elli, belki de beş yüz milyonun toplum bilincine ulaşmasıyla kurulabiliyor. Bu bilince fert olarak ulaşmadan ve bunun için uğraşmadan güçlü millet güçlü devlet olamayız. Sadece kendi zevki sefasını düşünen bireylerle, ya da kenara çekilmiş, her şeyden şikâyetçi olan bir kısım zevatla ya da üç beş kuruş eline geçmiş kendini akıllı gören, yeryüzüne tepeden bakan bir zihniyetle bunları başaramayız. Ama bunlarla beraber yaşıyoruz, belki de toplumun çoğunu oluşturuyor. Bırakın onlar öyle yaşamaya devam etsinler. Siz doğru, kararlı, sevgi dolu, ilahi mayanızı inanarak, ümitvar olarak, gölünüzü mayalayın, tutmazsa göl utansın, siz değil. Toplumu da buna inandırın, çünkü inanmayan bir toplum, toplum bilinci oluşturamaz, toplum bilinci oluşmayan hiçbir toplumda hedefine ulaşamaz.


