Kapitalizm; insanın ihtiyaçlarının sınırsız, ancak kaynakların sınırlı olduğunu söyler. Aslında insanın ihtiyaçları değil isteyebileceği şeyler sınırsızdır. Ve ayrıca teknolojinin ilerlemesi de daha önce kullanılamayan yeni kaynakların kullanılabilir olmasını sağlar. Mesela günümüzde demirden sonra en çok kullanılan ve üretilen metal olan alüminyum, tarihten beri kullanılan bir malzeme değildir ve ancak Sanayi Devriminin ve teknolojinin ilerlemesinin bir sonucu olarak kullanılabilir hale gelmiştir. Aslında demir de eski çağlarda teknolojinin ilerlemesi sayesinde üretilebilir hale gelmiş ve sonucunda çok daha az bulunan bronz’un yerini almıştır. Biraz önce bahsettiğimiz Petrol ve Doğalgaz gibi kaynaklar da Sanayi Devrimi ile beraber kullanılabilir hale gelmiş kaynaklardandır.
Sanayi Devriminin başlarında yeni makinelere işlerini kaptıran zanaatkarlar, yeni makinelere savaş açan Luddite hareketini kurmuştu. Benzeri şekilde İbrahim Müteferrika matbaayı getirdiği zaman kitapları elle çoğaltarak geçinenler oldukça rahatsız olmuştu. Yapay zeka şimdiden pek çok iş kolunu ele geçirebilir ama kalifiye ve yetişmiş kimselerin işsiz kalmaları sonucu ortaya çıkacak muazzam tepkiden korkulduğu için yapay zekanın pek çok alanda kullanımı frenleniyor. Aslında konuşulduğunun aksine teknolojinin ilerlemesi kitlesel bir işsizlik yaratmayacak. Yaratacak olsaydı Sanayi Devrimi öncesine kıyasla gelişen teknolojilerin şu anda neredeyse bütün insanlığı işsiz bırakmış olması gerekirdi. Ama teknolojinin ilerlemesi, kalifiye olmak için uzun süreler emek etmiş kimselerin bütün çabalarını boşa çıkaracak ve onların sınıfsal anlamda küme düşmesine sebeb olacak. Bu ciddi bir problem olabilir. Teknolojik devrimler de birilerinin kaybeden olmasına neden olacaktır. Elbette ki kimse kaybeden olmak istemez. Ama onların kaybeden olmaması, geri kalan herkesin ilerlemeden ve gelişmeden mahrum kalmasına sebeb oluyor. Kaybeden olmak istemeyen kimseler de günümüzde çok büyük bir güçtür ve bu durum da çok daha müreffeh bir dünyanın önünde çok büyük bir engel oluşturuyor. 19. Yüzyılın sonlarında yaşamış olan Paul Lafargue ve 20. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Bertrand Russell, kendi zamanlarında makinaların oldukça ilerlediğini ve işçilerin günde 3-4 saat çalışmasının fazlasıyla yeterli olacağını söyledi. Aynı şekilde 20. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan meşhur ekonomist Keynes de haftada 15 saat çalışmanın yeterli olacağını söylüyordu. Ama biz şu anda 2024 yılına geldik ve o günlere de nazaran teknoloji inanılmaz noktalara geldi ama projeksiyon yaptığımızda günde yarım saat veya 1 saat çalışmanın yetmesi gerekiyorken dünyada hala günde 8 saat ve hatta bazı yerlerde çok daha uzun saatler çalışılıyor. Yakın zamanda hayatını kaybeden akademisyen David Graeber‘in yazdığı Tırışkadan İşler kitabında günümüzdeki pek çok işin aslında hiç de gerekli olmadığını yazıyordu. Peki neden böyle devam ediyor? Global plütokrasi böyle olmasını istiyor ve bunun neden böyle olduğuna da emek-sermaye meselelerinden tutun da insanların düşünmekten uzak tutulmak istenmesine kadar pek çok sebeb gösterilebilir!
Bana göre AR-GE yatırımları oldukça önemlidir. Günümüzde gayrisafi yurtiçi hasılasına oranla en çok AR-GE yatırımı yapan ülkeler sırasıyla İsrail ve Güney Kore’dir. Gerçi Güney Kore, yaratıcılığı ve hayal gücünü öldüren ve oldukça baskıcı ve boğucu olan eğitim sistemi yüzünden bir türlü istediği noktaya gelememektedir. Bana göre bir ülke, gayrisafi yurtiçi hasılasının en az yüzde beşini, mümkünse de yüzde on ve hatta olabiliyorsa daha bile fazlasını AR-GE için harcamalıdır. Bana göre bu, eğitim sistemi ve ekonomi politikaları gibi şeylerden çok daha önemlidir. Zaten zorunlu eğitimin ilk ortaya çıktığı yer Prusya’dır ve zorunlu eğitimin getirilme amacı da gerek Prusya’da, gerekse de bunu kopyalayan ülkelerde kesinlikle sıradan insanların yararı değildir! Yapay zekaya yaş ortalaması 51 olan ve okuma yazma oranının da %27 olduğu bir ülkenin nasıl kalkındırılabileceğini sormuştum! Meslek liseleri günümüzde oldukça konuşuluyor ama bence meslek kursları, meslek liselerinden çok daha iyi bir seçenek olacaktır. Ayrıca zaten neden okuma yazma bilmeyen insanların dahi rahatlıkla kullanabileceği makinalar yapmak yerine kalifiye eleman yetiştirmeye bu kadar çaba harcandığını bir türlü anlayamam! Halbuki bir miktar AR-GE yatırımının zorlanmasıyla bu tarz üretim araçları üretilebilir ve bu üretim araçları da özellikle Afrika gibi eğitimsiz geniş kitlelerin harika şeyler üretmesini sağlayabilir! Yapay zekanın ve otomasyonun ilerlemesi, bence hayal gücünün ve yaratıcılığın önemini iyice arttıracak! Ama tabi kalifiye olmak için büyük emek sarfetmiş kimseler ve tedavülden kalkması gereken teknolojilerden muazzam kazançlar elde edenler için bu hiç iyi bir şey olmaz. Ama şu andaki ortamda da onlar kazanırken bizler kaybediyoruz!
Hiç bir insan yapımı sistem mükemmel olamaz! Ve şuna da emin olun ki global plütokrasinin sahipleri, doğaüstü varlıklar değil sizin benim gibi insanlardır ve emin olun bir yerde hata yapacaklar, bir yerde ayakları muhakkak kayacaktır!
Hakkımızda hayırlısı!