On dört mayıs da yapılacak olan seçim yaklaştıkça, siyaset meydanı iyice ısındı, hatta alevlendi. Hakaretler, mermiler, vaatler havada uçuşuyor. Siyaset idarecilik manası içerir. Politika ise ikna etme sanatıdır. Fikir ve düşüncesi, plan ve projesi olmayanlar, olamayanlar siyaset yapamayınca, politikaya soyunuyorlar, ikna etme kabiliyetleri yeterli olamayınca da, ya tehditle, ya ırkçılıkla oy istiyor, taraftar topluyorlar. Sizin anlayacağınız ne siyaset yapıyorlar nede politika. Desene bu gidişle kavga bitmeyecek. Fikir yok kavga var. Akıllı bir muhalefet olsa, akılla yarışsa, iktidar da akılla karşılık verse, gençler akıl peşinde, vatandaş da işinde gücünde olsa, düşünse, üretse, konuşsa, daha bilinçli bir toplum olsa, olmaz mı? Vatanına, milletine, devletine, bayrağına bağlı, örfüne, ırkına, inancına saygılı, çekişen değil çalışkan bir toplum gelişse olmaz mı? Dünya’da sesi duyulan, zalime dur diyebilen, mazlumun yanında olan, güçlü bir millet devlet kursak olmaz mı? Olmaz, neden? Çünkü böyle bir milleti yönetmek zor. Gerçekçi olmak, sözünün eri olmak, liyakat, feraset, cesaret, sahibi olmak, adaletli, aynı zamanda merhametli, ufku geniş, kendine güvenen, o yapar, denilecek kadarda sözünün eri olmak zor değil mi? Şu an Recep Tayyip Erdoğan bu vasıfları taşıma gayreti içinde. Diğerleri de keşke aynı gayret içinde olsa, istemeyen namerttir. Yakacağım yıkacağım la siyaset olur mu, kendini idare edemeyenler beni idare etmeye kalkarsa, bilen de bilmeyende siyasete soyunursa, kavga biter mi?
Çok sevdiğim değer verdiğim bir arkadaşım, ne zaman siyaset yazacaksın dedi. Ben tarafsız taraftarım, doğru olanı takdir ediyor, yanlış yapanı uyarıyorum. Tarafsızım çünkü insan kaybetmek istemiyorum. Taraftarım bütün insanları Allah’a kul olmaya, ya da insan olmaya davet ediyor, kendimde kulluğa devam etmeye gayret gösteriyorum dedim. Elbette beni yönetecek olanların benden üstün olmasını isterim. Şahsa değil fikirlere değer veriyorum dedim. Hangi partiye oy veriyim dedi, sana en yakın partiye dedim. Sen hangi partiye oy vereceksin dedi, bana en yakın partiye dedim. Ak partiye oy veriyordum ama bu sefer vermeyeceğim dedi. Hayırdır Ak partimi bozuldu, yoksa sen mi dedim. Dünya kadar hata yapıyorlar dedi. İyilikleri de var ama dedim. Ben oradan bakıyorum. Mesela dedi. Akdeniz’de, Karadenizse Kanuniyi, Yavuz’u, Fatih’i görüyorum. Petrol bulamasak doğalgaz bulamasak bile, ruhuma sondaj yapılıyor. Azarbeycan’ı zulümden, Libyay’ı istiladan kurtarmak, Kürt kardeşlerimizi PKK’dan uzak tutmak, genelkurmay başkanının adını bile unutmak bana yetiyor kardeşim. Kuluz hepimiz hata yaparız, hatanın telafisi var düzeltilebilir dedim. Anlaşıldı sen Ak partiye oy vereceksin dedi. Ben sizden olan Ulul Emre itaat edin, yani oy verin, yardım edin ayetinin muhatabıyım. Tayyip bizden biri, Kardeşim günah işliyor diye, şirkte olana yardım etmem dedim. Ben hiç bir partiye oy vermeyeceğim dedi. Senin tercihin ama bir oyla ümmet zulüm görürse, gerisini sen düşün dedim. Bir hatıramı anlatmak isterim dinler misin dedim. Dinlerim dedi. Gençlik yıllarımda her fikri denedim. Ya hakkı inkâr edecek, ya da tam inanacaktım. İnkârı denedim, yetişme tarzım buna müsaade etmedi. Irkçı olayım dedim midem almadı. Bende sıkı bir şekilde iman etmeye karar verdim. İmamların arkasında namaz kılmıyor, hatta cumaya dahi gitmiyordum. İnsanları tekfir ediyor, müşriklikle itham ediyordum. Mahallemizde muhtarlık seçimi vardı. İki aday seçime girmişti. İkisi de namaz kılmıyordu. Birisinin ahlakı diğerinden daha bozuktu. Seçim yapıldı ahlaksız adam bir oy farkla muhtar oldu. O an için beni ilgilendirmiyordu. Yaşım tutmadığı için oy kullanamıyordum. Anneme ve babama da oy kullandırtmadım. Rahmetli anam bana dedi ki, o ahlaksız adamın muhtarlığı bizim yüzümüzden oldu. En çokta senin inadın yüzünden oldu dedi. Şimdi bana söyle az günah işleyen mi, yoksa ne halt ettiği belli olmayan mı? Sen, sen senden biri değilse oy vereceğin adam, sana yakın olanı seç, seçki onun küfrüne ortak olmayasın. Beni bu günahla yaşamaya sen mecbur ettin. İmamın arkasında namaz kılmıyorsan muhtarında günahına mani ol bari içim rahatlasın dedi. Anamın sözünü tuttum muhtara nefes aldırtmadım. Ve ben o gün bu gün bana yakın olanı tercih ediyor, benden uzak olandan uzak duruyorum. Erbakan hocamızdan Allah razı olsun, bizi siyaset meydanına çekti. Bu ülkenin insan sorunu yok, siyaset sorunu var bu yüzden adam gibi siyaset yapacağız, sözünü çok tuttum ve Yeni kurulan Milli Nizam Partisine gittim, baktım ki bana en yakınlar burada. Yıllarca Erbakan hocamızın izinden, Necip Fazıl’ın gözünden hiç ayrılmadım. Siyaset meydanındaydım ama hiç siyasetten para kazanma peşinde olmadım. Siyaseti amaç değil araç olarak kullandım. Davaya İslam’a, insanlığa bir adam kazanmaktan başka hiç bir şey düşünmedim, halada düşünmüyorum. Milli Türk Talebe Birliği okul başkanlığı yaptım. Akıncılar açılınca Seyit Kutubun tefsirini gençlere okudum. Seksen ihtilalinden sonra, Hak yol vakfında sohbet ettim, öğrenci evleri kurdum. Bunları bir genç kazanmak adına yaptım. Sivas imam hatip okulunun yapılmasına ciddi katkı sağladım. Önce Adapazarı’na, sonra Yalova’ya taşındım. Boş durmadım kendi evimde sohbetlere, hak yol vakfında muhabbete başladım. Erbakan hocamız Milli Gençlik Vakıflarının açılmasını istedi. Yirmi sekiz şubata kadar MGV’de gençlerle beraber elimizden geleni yaptık. MGV kapatıldı siyaset yara aldı, vesayetçiler memleketi yeniden istila etti. Sonra Deprem oldu. Altında kaldılar. Ak parti kuruldu. Yirmi yıldır iktidarda, yine çok büyük bir deprem oldu. Ak parti hala iktidarda. Depremin altında kalmadı. Neyse, vakıf kapandıktan sonra, ben sudan çıkmış balığa döndüm. Gençlerden uzak kalamazdım. Futbol kartımı çektim. İdman ocağını, Yeşilova sporu, Doğuş sporu, Esnaf sporu çalıştırdım. Yine gençlerle beraberdim ve onlardan bir gün dahi rahatsız olmadım. Bu işte de parasız kaldım, ama bir kuruş almadım, hatta kazanırsam gençlere harcadım. Derdim bir genç yanlış yere gitmesin derdinden başka bir şey olmadı. Sivas Volkan Spor ise ruhumda derin bir iz, benimle kabre gidecek kadar. Siyaseti bende böyle yapıyorum. Sessizce Kendini idare edecek adamlar yetiştiriyorum. Çünkü kendini idare edemeyenin ne ailesini, nede milletini idare edeceğine inanmıyorum. Ak partiye gelince, Bana en yakın görüyorum ve rahmetli anamı mezarında üzmek istemiyorum. Birde Ayasofya gibi kazandıklarımı kaybetmekten korkuyorum. Çok şey var yazacak ama kimseyi de kırmak istemiyorum. Çünkü kaybetmek değil davam, insan kazanmak istiyorum. Bir insan kazanmanın dünyadan daha değerli olduğunu biliyorum. Ümmet siyasetten çok çekti, hala çekiyor. Kazandıklarımızı kaybetmek istemiyorum. Daha önce olduğu gibi, on dört mayısta Reisi destekliyorum. Çünkü kendime en yakın kazanma şansı en yüksek onu görüyorum. Sana da anamın tavsiyesini hatırlatıyorum, canım kardeşim. Sana en yakın olanı seç, dedim. Ama herkes senin gibi düşünmüyor dedi. Boşver herkesi ben benim gibi düşünüyor mutlu oluyorum. Eğer beğeniyorsan düşüncemi. Sende senin gibi düşün. Ben aday olsam bana bile oy verme. Sana en yakın kazanacak olana ver. Bu gün için bu gerekli. Allah’a emanet ol. On dört mayısı unutma dedim. Sarılıp ayrıldık, hiç ayrılmamak üzere.